Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2427.17
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Ekim 2022

​Malayani Çağ

Modern çağ bir anlamı ile “malayani çağ”dır dersek acaba abartı yapmış olur muyuz?

Maneviyattan, marifetten, mü’tealden, maveradan kopan çağın insanı hızla malayaniye, menhiyata, lağviyata, laubaliliğe, lehviyata laçkalaşmaya müşteri olmaktadır...

Çok renkli, çok sesli, çok hızlı bir dünyada hırslar konuşuyor, hevalar yarışıyor, egolar savaşıyor... Hem de insana kendini bile unutturacak kadar... Öyle ki anlamsızlık kabul gördü... Amaçsızlık revaçta... Abesle iştigal insanoğlunun en yoğun meşguliyeti oluverdi...

Malayanileştikçe mesuliyet bilinci köreldi... Medenileşmesi beklenen toplumlar modern bedevilik ve barbarlıkların kurbanı olmaya başladı... Bilgi çağında insanın bitişine tanıklık ediyoruz...

Malayani medeniyetler manasızlıkta karar kıldı... Zamanla birçok menhiyat ve melanetin önü açıldı...

Evet, Allah’ı unutmanın ve O’na uzak düşmenin ilk işareti; boş işler ve boş sözler değil midir?

Belki de Allah’ın bizden yüz çevirmesinin sebebi, boş işlere müptela olmamızdan dolayıdır...

İnsanın anlam arayışının önündekien ciddi engelin malayanilik olduğunu sanıyorum... Bugün insanın özgül ağırlığı, saygınlığı, onuru hızla tükeniyorsa en büyük arızalardan biri malayanileşmesi değil midir?

Şahsiyetimize yönelik sinsi virüs, Müslümanın ömür törpüsü, kalbin ağır yükü; malayanilik... Kasveti, gafleti, cehaleti derinleştiren, ruhu çürüten salgınmaraz...

Müslümanlığımızı gölgeleyen, güzelliğimizi götüren bu hastalığı artık ciddiye almak durumundayız...

Malayaniliğin bulaşmadığı ne kaldı ki?

Sanat, spor, siyaset, sosyal hayat, sanal dünya, kültür, bilim, teknoloji, sokak, sahne, sinema, şiir, söz, sohbet… Malayaniliğin sirayet etmediği bir alan gösterebilir misiniz?

Laçkalık, laubalilik, laytlık başını aldı gidiyor... Liberal rüzgârlar her şeyi kutsaldan arındırıyor, gerçekleri göreceleştiriyor, doğruları sulandırıyor, kavramların içini boşaltıyor...

İlkesiz siyaset, ahlaksız ticaret, ruhsuz eğitim, kutsalsız kültür, ölçüsüz öğretiler nesilleri öğütüyor...

“Kültürel zenginlik”, “ticari faaliyet”, “sosyalleşmek” gibi masum isteklere sığınarak ciddi bir savrulmanın ve yozlaşmanın önü açılıyor...

Sanat adına saçmalıklar, gerçeği yansıtmayan gevezelikler, saçma sapan yorumlar, ceviz kabuğunu doldurmayan gündemler, şakalaşmak adına şaklabanlıklar, havanda su dövmeler, pervasız atıp tutmalar, üst perdeden ahkâm kesmeler... Allah aşkına ne oluyoruz?

Bir filtreleme, bir denetim, bir disiplin, bir duyarlılık gerekmiyor mu?

Bu malayaniliklerle mi dünyayı mamur kılacağız? Medeniyetler inşa edeceğiz?

Vaktimiz malayani işlerle ipotek altında... Ekranlara mahkûm mefluç iradeler... Egemen kültürün tutsak kıldığı akıl... Kalpler hazların işgali altında... Ahiretimize katkı sağlamayan işlerin istilası altında boşlukta bocalıyoruz...

Peki, kulluk bu mudur?

Malayanilikleri terk etmeden kurtuluş mümkün müdür?

“Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.”(Müminun,3)

“Kişinin malayaniyi terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir”(Tirmizi, İbniMace)

Evet, sonsuz kurtuluşa ermek için, erdemi korumak için, ebede yürüyebilmek için yaşamımızdan ne gibi lüzumsuzlukları çıkarmamız gerektiğine karar vermeliyiz... Malayani kategorisinde her ne varsa silmeliyiz...

Dünyayı cennete dönüştürmek ve cennetin özellikleriyle dünyada bezenmek istiyorsak boş, lüzumsuz ve faydasız şeylerden yüz çevirmeliyiz...

Ahlâk neyi gerektirir?

Anlamsız söz ve davranışları terk etmeyi...

Hülasa, iman bizden ciddiyet ister... Sorumluluk yükler... Gerçeklerin sulandırılmasına, müminlerin savrulmasına izin vermez… Doğrusu insan şuurunun ve zihin altının çocuğudur. Yürek dünyası ciddi olmayanın dış dünyası çürük olur...

Herhangi bir hakikate tekabül etmeyen her türlü söz ve davranış, söylem ve eylem, teorik ve pratik bize ait olamaz...

İsrailoğullarının en karakteristik, iflah olmaz özelliği dinde laubalilik değil miydi?

Yoksa bizler de bugün Yahudileşme temayülüne mi maruz kaldık?

Zamane Nadr bin Haris’lerinifsad projelerine karşı teyakkuz gerekiyor...

Şu fani dünyada sayılı günlerimiz kaldı, şuursuz yaşamlara, bilinçsiz dünyalara “dur” diyebilmeliyiz artık...

Gerçekten kimlerle ve nelerle hemhal oluyoruz? Heybemize ne yüklüyoruz?