Malatya Kitap Fuarı ve Farabi Battalgazi Anadolu İmam Hatip Lisesi
Her
şehir farklı bir rengin ve dokunun temsilidir; insanlar şehirlerin, şehirler
medeniyetlerin mimarı. Ruhumuza gülen yüzü, gülümseyen özüyle kuşatıcı ve munis
bir portre çizen Malatya, bu sene Sezai Karakoç anısına gerçekleştirdiği
dokuzuncu kitap fuarına ev sahipliği yaptı. ,
Malatya
Büyükşehir Belediyesi’nin çalışkan müdavimi Akif Kaplan’ın olumsuz yanıtlara
kendini kilitleyen nazik davetine icabet, henüz niyet safhasında güzel bir enerji
ile diriltti ruhumuzu. Havaalanında karşılanışımızdan okul programlarına, Güne
Bakış programının canlı yayın konuğu oluşumuzdan fuar alanına varıncaya dek
olumlu bir atmosferin diri bir titizlikle kol kola girdiğini hissettim.
Malatya’daki mihmandarım öğretmen Ahmet Emerce yüzündeki tebessümü bir aksesuar
gibi değil de bir parça gibi taşıyan mütevazı bir beyefendi… Pek çok işe aynı
anda yetişirken konuklarla derinlemesine alakadar olma gibi bir kabiliyete
sahip.
Sınırlı
bir zaman dilimi içerisinde gittiğim Malatya’da 13 Mayıs sabahı ilk durağım
“Eski Malatya” olarak bilinen Battalgazi’de heybetli bir gelincik tanesi gibi
duran Battalgazi Farabi Anadolu Lisesi idi.
Okula giderken ulu camii, kervansaray gibi eski ve heybetli yapılar ilişti
gözüme. Burası genelde kırsal kesimden ve köylerden gelen mütevazı
öğrencilerimizin doldurduğu, yarısı kız ve yarısı da erkek öğrencilerin
oluşturduğu bir okulmuş. En üst katta kız talebeler varmış; koridor ve katlar
ayrılıyormuş. Okulun bahçesinde ceviz ve kayısı ağaçları arasında birbirinden
güzel güller yetiştiriliyor.
Program
için beni karşılamaya gelen müdür yardımcısı Akif Dursun kendini yetiştirmiş,
her cümlesini bilinç ve birikimin kuşattığı, donanımlı bir genç. Millî takımda
bulunmasının yanı sıra yüksek lisans eğitimini tamamlamış olması ve dil
çalışmaları gayretli bir ifadenin temsili. Araçta pandemi döneminin öğrenciler
üzerindeki etkilerinden okuma kültürüne, Osmanlı geleneğinden ülke
problemlerine varıncaya dek pek çok konu üzerinde aydınlatıcı bir hasbihal imkânı
yakalıyoruz. Okul bahçesinde beni elinde güllerle, güller kadar mahcup genç
kızlarımız karşılıyor. Doğu’nun en güzel yanı mahcubiyet duygusunun
yitirilmemiş olması. Arge çalışanı Dilek Kırnıkhanım ve elbette Battalgazi
Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Ömer Faruk Kılıçarslan öğrencilerin yanındaki
yerlerini almış. Hep beraber müdür beyin odasına geçiyor ve dakikalarca bizi
kendisine hapsedecek değerli bir hasbihâlin içinde buluyoruz kendimizi. Ömer
Faruk müdürümüz daha önce pek az kimsede rastladığım bir maneviyat ve
iyimserliğe sahip. Okul bünyesindeki gençler kadar okulu tamamladıktan sonra
ayrılan gençleri de tek tek takip eden, onlarla sohbetler gerçekleştiren ve
yaşanan olumsuzluklarda en büyük payın bizlerde olduğunu düşünen bir
entelektüel. Sabahları Kur’an sesiyle, ezgilerle karşılıyor öğrencilerini.
Bireysel çabalarla ve zaman zaman diyanetten gelen yardımlarla okul
kütüphanesine pek çok kitap alımında bulunuyor. Okul pansiyonunda düzenli
programlar yapılıyor. Kurum, tüm mütevazılığına rağmen Arakan’da suyu kuyusu
bile açtırmış. Müdür bey hikâyesi olan bir insan; onun öyküsünü özel kılan ise
pek çok öğrencinin hikâyesini yüreğinde taşıması. Çok zor şartlardan
üniversitede ilk 20.000’i yakalayan bir değişim ve dönüşümün öyküsünden,
harçlıklarını biriktirip umreye giden gence kadar kıvançla bahsediyor. Puanlı
okullarda başarıyı yakalamanın kolay olduğunu; kırsal kesimlerde, ekonomik
düzeyi düşük yerlerde önemli olduğunu vurguluyor. Okumaya çok önem veriyor,
yoran her öğrencinin arka planında bir kitap yoksunluğu olduğunu ifade ediyor.
Öğrencilerimiz mahcup ancak merak ve ilgileri olan gençler. Konferans salonuna
geçtiğimizde birbirinden güzel genç kızlarımızın tatlı ifadeleri ile
karşılaşıyorum. Uzun uzun soruyor, aldıkları her cevabı kendi yürüyüşlerinde
bir yerlere iliştirdiklerini belli ediyorlar. Helen, Meryem, Esma, Seher, Asya,
Meryem Nazlı, Şeyma, Melika, Elif, Kübra, Zehra Turan ve diğerleri… Her biri
gönlüme bir tebessüm bırakıyor. Söyleşiden sonra imza aralığında da bu soru
cevap faslı devam ediyor. Bu arada rahatsızlığı dolayısıyla yanımızda
bulunamayan ve arkadaşlarının bahsetmeleri üzerine beni bahçede yakalayan Büşra
Yentürk’ün yüzlerce sayfa deneme yazdığını öğreniyorum.
Programdan
sonra Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan Bey’in nazik ricaları
üzerine ilk kez bir canlı yayın konuğu oluyorum. Hülya Kaya ile Güne Bakış
programı yüzümüzü yakan öğle sıcağına rağmen okumanın, kitapların, fuarın
merkeze alındığı serin bir sohbetle güzelleştiriyor ânı.
13
Mayıs günü saatler 14.00’ü gösterdiğinde belediye ve il başkanlarının, rektör
ve rektör yardımcılarının, vali, milletvekilleri, esnaf ve ticaret odalarının,
muhtar ve yazarların olduğu kalabalık bir grupla Sezai Karakoç anısına
düzenlenen fuarın açılışı gerçekleştiriliyor. Böylece Malatya birlik ve
beraberliğin üst düzeyde konuşturulduğu bir şehir olduğunu hâl lisanı ile arz
ediyor… Açılış konuşmasını yapan İhsan Fazlıoğlu çağdaş ve neoliberalizmin
konuştuğu bir dünyada şiire neden ihtiyaç duyduğumuzun cevabı noktasında
düşündürürken, modern dünyada Tanrı’yı koruma vazifesinin sanata ve sanatçıya
verildiğini, öldürülen Tanrı’nın yerine Eliot, Friedrich Nietzsche gibi
filozoflar üzerinden sanatın konulduğunu, bu anlamda sanatçının görevinin
insanı ayık tutmak, farkı fark etmek, ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi
idrak etmek olduğunu söylüyor. “Yoktan da vardan da ötede bir var vardır”
mısraını ancak bu bilinçte bir şairin ifade edebileceğinin altını çiziyor. Daha
sonra söz alan Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ise Malatya kitap fuarının
tarihçesinden ve pandemi münasebetiyle verilen aradan bahsederek okumanın
ehemmiyeti üzerinde duruyor. Kuran, Bilge Kağan yazıtı gibi Türk ve İslâm
tarihinin değerli belgeleri üzerinden okumayı sanatla özdeşleştiren başkan
beyin konuşması büyük bir coşku ile karşılanıyor. Öğrencilerine buldukları her
kitabı okumalarını, öyle ki kitaba hükmedecek duruma gelmelerini söyleyen
başkanımız sadece ilahi kitaba teslim olmak durumunda olduğumuzu hatırlatıyor.
Malatya Milletvekili Öznur Çalık ve Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkçi,
diriliş neslinin öncüsünü rahmetle anarken inşaatı devam eden halk
kütüphanesinden, Malatya’nın okuma kültüründen, kitaplardan, modernizmin
açılımından bahsediyorlar. İlk gün olması nedeniyle ağırlıklı olarak protokolün
iştirak ettiği fuara ilerleyen günlerde halkın ilgisinin artarak devam ettiği
haberini alıyorum.
Burada
ismi Malatya ile yan yana yazılan ve şehri gülümseyen çehresi ile özdeşleştiren
Nilüfer Zontul Aktaş hanımefendiden de bahsetmek istiyorum. Malatya’da “Kırmızı
Hayatın Rengi Olsun” projesi ile yüzlerce şair ve yazarın ağırlanmasına vesile
olan, belediye ile pek çok ortak projeye imza atmaya devam eden, örnek
eğitimciliğinin yanında çocuk edebiyatından deneme, şiir
ve hikâyeye varıncaya dek çok sayıda eseri Türk kültür ve edebiyatına
kazandıran bu eşsiz hanım, çalışkan bir karıncanın fertte vücut bulmuş hâli.
Gönlünü, omzunu, hanesini ve en önemlisi gülen yüzünü misafirliğimize açan ve
her durakta birinin yüzüne tebessüm bırakan Nilüfer Zontul Aktaş Malatya için
büyük kazanım… Kendisine yorgunluğumuzu o engin gönlünde dinlendirdiği için
hassaten teşekkür ederim.
Yaklaşık
üç yüz yazarı ağırlayan, okurla; eğitimci ve öğrencilerle buluşturan ve hiçbir
detayı atlamayan Malatya Büyükşehir Belediyemize ve özveri ile çalışan yetkililerimize
teşekkür ederiz.