MALATYA: BAL ŞEHİR VE 5. KİTAP FUARI
Türkiye Cumhuriyetinin farklı siyasi simalarının memleketi. Coğrafi açıdan bir kesişme noktası olan Malatya'da mihmandarım, kimi sorularım üzerine "Siyaset Akçadağ'dan kaynar." deyişini hatırlattı ise de, siyasi yöne hiç değinmeyeceğim. Torosların akar sulardan sebep tefrikaya düştüğü bir alanda, tarihi akışının dağ gibi nice uygarlıkları yıkması anlaşılabilir. Son zamanlarda hemen hepimiz saraya, çok çalışkan bir Cumhurbaşkanımız olmasından mı kaynaklı bilmiyorum, neredeyse hiç "oturmadığı" koltuğuna doluşmuş, aşağıda ocağın, çoluk çocuğun, hastanın, yaşlının, yani normal hayat seyrinin, kültür, sanatın, dert ve neşenin ne halde olduğuyla ilgimizi kesmiş gibiyiz. Hepimiz siyasetçilik oynamaya mı başladık? Bana öyle geliyor ki pek az kahraman çalışıyor, çoğumuz ise konuşuyor ve yazıyoruz.
Mana Yayınları'ndan çıkan/2. Kitabım (Anlamın İzinde II) nedeniyle Malatya Belediyesi'nin düzenlediği 5. Kitap Fuarı'na katıldığım bir haftayı geride bırakırken, Malatya hatırası bir yazı olsun istiyorum.
Şehre vardığımızda her birimizle ilgilenen u2013eğitim camiasından- arkadaşların samimi mihmandarlıkları, 'Kendimi bir yere koymamam gerekir' tembihime rağmen "Yoksa...Yoksa ben bir yazar mıyım?" duygusuna kapılmama neden oldu. Otele bırakıldığımızda Akif bey ve Birgül hanım'a ilgileri için ve özellikle Ayşegül Hayta'ya Ulu Cami, Silahtar Ağa Kervansarayı'na gizlice beni kaçırdığı için minnettarım. Hemen bir ayrıntı. Kervansaray'ın girişinde kesilmiş koca bir çınarın, sanatla yaşatılma çabası adına, için için oyuluşuna dair izahat beni mahvetti. İki tane üst üste ahşap küpün altında kalmış iki büklüm insan... Sırtının çatırtısı, omurgalar üstü evrensel bir orkestrada yankıda...(Ellezi en gaza zahrake/İnşirah) Açıklama yazısının üstüne bir kaç damla yağdım ve bulutlarımı bastım. Yazı gözlerimden akıyordu: "İki dünyanın yükünü sırtında taşıyan insan..."
Hitit tabletlerinde "Maldia"/"Melit+ava" "bal ülkesi" anlamına gelen şehir; dünyaya kayısı kurutuyor. 5 milyon yıl önce bir deniz olsa da şimdi karaya oturmuş bal gemisi... Ballı topraklar. Sadece kaysısı değil, yetiştirdiği bilgeleri de dimağı damak kılıyor. Darende'den Şeyh Hamid-i Veli ve gözünü sevdiğim Somuncu baba ve "Nadanı terk etmedin yaranı arzularsın/Hayvanı sen geçmedin insanı arzularsın" demiş olan Soğanlı'lı marjinal sufi Niyazi Mısri...Ve daha nicesi.
Mana Yayınları sahibi Latif Kınataş'ın nitelikli yayıncılık hakkındaki düşüncelerini takdirle aktarmak istiyorum. Ona göre; eğer para kazanmak isteniliyorsa başka bir ticari alan tercih edilmelidir. Olmadı patates, soğan satmalıdır. Fakat kitap "satılmaz." Kitabın basıldığı fakat "satılmadığı" bir yayınevinin yazarı olmaya gizli gizli seviniyorum desem yalan olmaz. Nefsimle çatışsak ta haklı bir sevinç bu.
Kitap fuarı oldukça renkliydi. Akın akın öğrenciler, fuar-okul işbirliğiyle getiriliyor, ikindine doğru üniversite öğrencileri ve yetişkinlerin yazarlarla sohbetine bırakılıyordu. Söyleşiler, dinletiler, konferanslar arasında hatırasına özel olarak dokunulan isim; Aliya İzzet Begoviç idi. Hepimizde emeği var olan yiğit ruh...
Malatya Kültür Müdürü Sabri Akın'a fuar için teşekkür ederken, en çok dikkatimi çeken güzel yanın, söyleşi için seçilen okulların daha ziyade bu tür faaliyetlerin çok gitmediği okullardan seçilmiş olmasıydı. Kültürel fırsat eşitliğinin gözetildiğine dair bir başka dikkat çeken husus ta, kimi öğrencilere ilçe belediyesi tarafından kitap alabilecekleri meblağ verilmiş olmasıydı.
Yukarı Fırat'ta Hititler'den beri yaşayan koca kayısı bahçesi: Melitya'yı Malatya yapan bir yönetimi var. İkindi sonu yakın dostlarımla şehri seyrederken; Cemil Meriç'in umran tanımı içindeki "bir kavmin yaptıklarının ve yarattıklarının bütünü, içtimai ve dinu00ee düzen" kısmı geçiyordu. Cemil Meriç'in bir başka ifadesiyle umranın keşfi, tarihten tesadüfü kovan bir ihtilaldir. Malatya ve diğer şehirlerimizin "doğru dürüst bayındırlık neşesi" ile şenlendirilmelerini ve "tarihten tesadüfü kovacak" bir medeniyete, çağa tevafuğunu diliyorum.