Malabadi
Bin yıllık mübarek coğrafyamızın kutlu isimleri, bizi maziye taşıyor. Tarihimizi hatırlıyor, efsanelerimizi ve destanlarımızı anıyoruz. “Malabadi”, meşhur tarihî köprüsüyle, ölümsüz efsanesiyle ve yanık türküleriyle içimde yer etmiştir. “Malabadi Köprüsü Malabadi Köprüsü/Orda başladı bitti/Şu garibin öyküsü.” şarkısında hüzünlü, kırık bir aşk hikâyesi anlatılır. Meraklısı bu kederli eseri Selçuk Alagöz’ün sesinden dinleyebilir. Kitap adları da bizi kederli yolculuklara çıkarabilir. Tıpkı Ali Büyükçapar’ın Malabadi eseri gibi. Çağrışımları bol, anlamı derin bir isimden bahsediyorum.
Önce şiir kitabının şairinden bahsetmeliyim. Hafızama
sığınıyor ve geçmişi tarıyorum. Memleketimde çocukluğumdan itibaren takip
ettiğim mahalli gazete Mücadele’yi
hatırlıyorum. Cumhur Kılıççıoğlu ağabeyimiz, gazetesinde Ali Büyükçapar’ın şiir
ve yazılarına yer veriyordu. Orda başlayan göz aşinalığıyla diğer gazete ve
dergilerde de imzasını gördüm ve okudum. Lütfedip kitaplarını fakire gönderince
bu kıymetli çalışmaları inceledim. Kitaba adını veren şiiri de sevdim,
diğerlerini de. “Malabadi” şiirini okurken Silvan-Batman sınırında olan ve
Siirt’ten çıkarken geçtiğimiz Malabadi Köprüsü’nü sevgiyle hatırlamamak mümkün
mü? Şöyle diyor şair: “Tütün ektim avuçlarımdan/Kedilerin
gözbebeklerine/Yeşeren arzularımın hoyrat sesleri/Karışır bozbulanık
ırmaklara/Sen eğildin/Avuçlarında topladın varlığımı/Göklerin ötelerinden/Kızılcık
dallarına/Gizemli suskunluklara kattın/Kalbim toprak içinde/Cemreni bekler” Malabadi, bir tesbihin taneleri gibi “Otuzüç
Şiir”den oluşuyor. Şairimizin ikinci şiir kitabı Şahmeran. O da doksan dokuz şiirden meydana geliyor. Seçilen
isimler ve kitaplardaki şiir sayıları tesadüf değil. Şu satırlara kulak
vermeli: “Şahmeran ölümsüzdür kim onu görürse o da ölümsüz olur ama onun da bir
bedeli vardır. Mezopotamya’da fani hayata karşı çıkmak için her insan özünde
bir Şahmeran taşır ya onunla olur ya da ölür. Şahmeran ebediyetin tılsımı,
gökkuşaklarının büyüsüdür.” Kalbe dokunan özge şiirler bizi sarıveriyor. “Mavi
Çini” şöyle başlıyor: “İki narin el, duada kelimeleri/Gözleri sürmeli,
harflerinde pusat./Topluyor avuçlarıyla gökleri,/Meleklerin kanatları
yaralı./Cebrail’in düşüyor gözyaşı toprağa,/Tekir’deki Mavi Göz coşuyor…” Şair
öteleri kurcalarken manevi derinliği olan ufuklara açılıyor, bizi de anlamlı
bir yolculuğa çıkarıyor. Son mısralarda ayrılık hissi var: “Veda ediyor nar
tanesi tepelerde,/Mezmur okunuyor biteviye,/Yarın elbet yarın! diyor bir
fısıltı,/Konağın perdeleri kapanıyor.” Ali Bey, Hazret-i Âdem’den Peygamber
Efendimize kadar gelen 25 semavi elçiyi anlatıyor Ulu Kapı Sırlı Yol’da. Bu ‘destan şiirler’, bir bakıma insanlığın
ve inancın tarihi. Son sayfadan birkaç mısra: “Hendek’te çıngı zafer takı/Hayber’de
Allah’ın aslanı/Hudeybiye sulhun bereketi/Mekke’de bir nida/Hak geldi batıl yok
oldu.”
Ali Büyükçapar, şairler yatağı Kahramanmaraşlı edip.
Vefalı ve gayretli. Soyu Kahramanmaraşlı olan Sultanüşşuara üstat Necip Fazıl
Kısakürek ile “Sandal Hoca” namıyla bilinen Hafız Osman Sandal hakkında iki
kıymetli biyografi kaleme almış. Biri Cumhuriyet devrinin en büyük şairi,
diğeri Kahramanmaraş’ın çok sevilen âlimi ve hocası. Sandal Hoca’nın
bilmediğimiz yönlerini öğreniyoruz. Titizlikle hazırlanmış eserler aziz
milletimizin istifadesine sunulmuş. Necip
Fazıl kitabı, genişletilmiş üniversitede tezi. Mütefekkir şairimizin
tasavvuf ve mistisizm hakkındaki engin bakışı esaslı biçimde ele alınıyor. Sandal Hoca kitabı ise arşiv belgeleri
ışığında hazırlanmış. Müstesna büyüğümüzü farklı cepheleriyle tanıyor,
seviyoruz. Ona dair yazılanlar çok, Kenan Seyithanoğlu’nun “Sandal Hocamız” adlı
dörtlüğüyle yetinelim: “Bir bir sayabilmek hocalık hâllerini/Tasnif gibi bir
şey baharın güllerini/Öpmekle şeref duyduk Sandal Hocamız/Elhak o mübarek o
temiz ellerini.”
Yazarımızın, Kahramanmaraş Onikişubat Belediyesi
tarafından yayımlanan yeni eserlerinden ilki İsm-i Âzam adını taşıyor. Burada “Esma-ül Hüsnâ ve Hikmetleri”
anlatılıyor. Allah’ın güzel isimleri tek tek açıklanıyor ve her birinin ardından
konuyla ilgili olarak eski veya yeni şairlerimizin şiirlerinden örnekler
veriliyor. Mesela “Er Rezzak” kısmının sonunda İbrahim Hakkı Hazretleri’nin “Tefvizname”sinden
şu mısraları okuyoruz: “Hakkın olıcak işler/Boşdur gam u teşvişler/Ol hikmetini
işler/Mevla görelim neyler/Neylerse güzel eyler.” Kitap Pusulası kitabında ise yazarımızın çalışma ve okumadaki temel
prensiplerini, ardından kitap tavsiyelerini okuyoruz. “Okuma gönül işidir.
Disipline edilen vücud, kontrol altına alınan aklın rehberliğinde insanın
kendisinden başlayarak evreni tanıma sürecidir.” diyen yazarımızın bu eserinden
bilhassa gençler istifade etmeli. “Başvurulacak Kitaplar”da zengin bir kaynakça
bizi bekliyor. Ali Büyükçapar, zihin dünyasını ve kalbini harmanlayarak verdiği
seçkin eserlerle irfanımıza hizmet ediyor. Ömrüne bereket!