Makûs talih yenilebilir mi?
Gençleri görünce “makus talihi yenebilecek misiniz” diye sorarım. Talih (baht) insanların iyi veya kötü yaşam sürmelerine neden olduğuna inanılan gizli güç olarak açıklanmakta.
Aslında tüm uğraşım insanımızın
daha iyi bir yaşama erişmesi; tüm çabam toplum, kurumlar daha iyi olması için. Ama
okumayan, araştırmayan veya istediği yerde istediği gibi davranan bazılarını
görünce şaşırıp ümidi azalıyor insanın. Böyle kişileri görünce Mehmet amcanın
sözü aklıma gelir…
12 Eylül 1980 darbesi
sonrasında yeni bir kaymakam güzel beldemizde göreve başlamıştı… İhtilal
döneminde Kaymakamlar aynı zamanda belediye başkanlığı görevini de yürütüyordu.
Anlayacağınız Kaymakam çok kudretli bir konumdaydı…
Çok geçmeden kaymakam bey makûs (mec. Uğursuz, kötü) durum ile karşılaşınca
güzel beldemizin “makûs talihini” değiştirmek için kolları sıvadı…
Yaptığı toplantılarda sık
sık ilçemizin “makûs talihini” değiştireceğiz diye söylüyordu…
Peki, karşılaştığı uğursuz
olay neydi?
Uğursuz olay
O yıllarda şehir içi
taşımacılıkta at arabası denilen-çoğunuzun bildiği-vasıtalar yaygın olarak kullanılıyordu.
At arabası önde bir at ile arkasında
dört tekeri olan üstü açık bir vagondur. Bu vagonlar iki çeki demiri ile ata
bağlanır. Zavallı hayvanlar gün boyu yük taşırlar.
Atlar vagonu çekerken
ihtiyacı gelirse bunu hemen o yerde yapardı… Araba sürücüsü kırbacı ile ata
vursa da zavallı hayvan biyolojik ihtiyacını tamamlardı… Atık bırakma işlemi ile
ilgili atların kırbaçlandığını gören Mehmet Amca “Bunlar hayvandır, nerede ne yapacağı belli olmaz eziyet etmeyin”
derdi…
Bu tür bir olaydan sonra geride
ıslak bir zemin, saçılmış pislikler ve koku kalırdı…
Yeni göreve başlayan
kaymakam bir gün camdan bakarken binanın önünde giriş kapısının az ilerisinde
bir at arabasının geçtiğini görür. Bu esnada at durur ve biyolojik ihtiyacını
giderir…
Kaymakam/Belediye başkanı
caddeye iner ve bakar ki ortalığı pislik ve koku almış…
“Ne makûs bir olay! Bu kötü
gidişata dur demeliyiz” der…
Bazıları bu yöneticiyi ikna
etmeye çalışırlar ve “Efendim bu atlar sonuçta hayvandır; sürücüleri de nadan
(bilgisiz, cahil, kaba) insanlardır” derler…
Fakat kaymakam bey “beldenin
‘makûs talihini’ yeneceğiz der durur ve bir gün bir genelge yayımlar: Beldede at
arabalarında çöp bidonu taşınacak ve sürücüler bu tür artıkları buna dolduracak
ve dahi atların arka kısmına torba yaptırılacak…
Bu önlem işe yaradı mı,
beldenin “makûs talihi” değişti mi diye sorabilirsiniz. Ama hikâyeyi burada
kesip birazda 40-45 yıl sonrasına (günümüze) bakalım…
Yenilenen
Artık sokaklarımızda
modern/lüks araçla kullanılıyor. Atlar gitti zehirli gaz üreten motorlar geldi.
Ya sürücüler!
Yollarda, apartman
önlerinde yanlış parklar… Yayaların üstüne araç sürenler… Gece drift atanlar… Şahinci
gençlik… Aracının egzozuna ses yükselticisi takanlar…
Hemen hemen her şehrimizde trafik tam bir keşmekeş…
Şehirde mesai saatlerinde bir işiniz varsa park yeri bulabilirsen bul. Çoğu
sürücü aracını biraz uzağa müsait bir yere park edip 5 dakika yürümeyi tercih
etmediğinden en işlek yerlerde yaya bile geçemiyorsunuz… İş yerlerinde ve
apartman girişlerine araçlar park ediliyor…
Geçen gün yayaya yol vermek
için yavaşladım arkadaki bastı kornayı…
Ya geceler! Şöyle bir
gözlemim oldu: Gece gürültü ile uyandım, saate baktım saat 01.00’di… Havai
fişek ve silah atıldı… Birisi camdan bağırıyordu: “Hiç saygınız yok mu, şehrin
ortasında silah atmak nedir…” İnsanlar tartışmaya başladı.
Galiba makûs talihi
yenememişiz. Mehmet amca “atın arabası
hayvandır sürücüsü de nadandır” derdi. Siz ne dersiniz istediğini istediği
yerde yapanlar nedir?
İdealist bir grup insan bu
topraklarda makus talihi yenme çabasında! Keşke çabalamasalar mı? Kötülük
güçlenerek geliyor. Önceden pislik kokardı, kötü görünürdü ama organikti. Şimdi
suni ve birazda maneviyat soslu…
Son söz: Değişen kötülüğün varlığı
değil sadece şeklidir.