Makus talih
Olmamalıydı ama bir kez daha olanlar oldu.
Siyaset kurumu zaten yeteri kadar yıpranmış, güvenilirliği
toplumun tüm kesimlerinde alt seviyelerde itibar görüyorken bu yapılmamalıydı.
Secim atmosferine renk katan, duruşu ile özellikle genç seçmenlerden
olumlu puan alan Muharrem hoca seçime saatler kala adaylıktan çekilmeye
zorlanmamalıydı.
Kimlerin baskısı ile gerçekleşti bu olay önümüzdeki günlerde
daha net olarak öğreneceğiz.
Sanırım buda her taşın altından çıkan masa altındakilerinin ürünü.
Başlangıçta altılı olarak kurdurulan masanın asıl
unsurlarından birincisi PKK ikincisi ise FETÖ.
Bu gerekliği artık cümle âlem biliyor çünkü sağır sultan
bile duydu.
Hal böyle olunca insan ister istemez bel altı her bir
vuruşta masanın bu gizli ortaklarından şüphe ediyor.
Bir yılı aşkın süredir her ay toplanıp havanda su döven masa
sakinleri seçim günü belli oluncaya kadar bu garip eylemleri ile ülke gündemini
işgal etti.
14 mayıs Pazar günü seçimlerin yapılmasına karar
verildiğinde masada görülen sakinlerin etekleri tutuştu ve olanlar olmaya başladı.
Dedeye verilen görevlerden bir tanesi de ne olursa olsun
masayı dağıtmaması olunca art arda yaşanılan garabetler silsilesini bizzat
yaşayarak görmeye başladık ve hala da görmeye devam ediyoruz.
Önce 3 mart büyük krizi patlak verdi.
Malum süreçte yaşananlara birlikte şahit olduk.
Can ciğer kuzu sarması görüntülü masa sakinlerinin kendi aralarında
ne büyük sorunlar varmış öğrendik ve not aldık.
Ablamız ,kapalı kapılar arkasında çevrilen dolapları tüm ayrıntıları
ile net bir şekilde açıkladı ve ben bu oyun içindeki oyunda yokum
der demez üzerine öyle bir saldırı başlatıldı ki, aman Allah’ım.
Ağza alınmayacak galiz
küfürlerden tutun da, sifonla atılan cürufa kadar salvo halinde salya
sümük saldırılar tüm hızı ile devam ederken ,kapalı kapılar arkasında hangi tehditlere maruz kaldıysa saatler
içerisinde, ablamız 180 derecelik bir
açı ile döndü ve nerede kalmıştık diyerek yeniden arzı endam eyledi.
Dünün küfürbazları
aynı hız ve açı ile dönüş yaptı ve ablanın yüzüne karşı tükürdükleri ne varsa
hepsini yalayıp yutarak ortalığı tertemiz etme yarışına girdiler.
Bu süreçte ablamızın kişiliği kimliği ve hatta partisi zarar gördü ama azgın azınlığın
yaladığı tükürükler yanında bu zararın hiç bir önemi ve değeri yok.
Şimdi ablamız; kafası gözü yarıldığı, partisi ciddi
sarsıntılar geçirmeye devam ettiği ve korkunun ecele faydasının olmadığını
bildiği halde kerhen de olsa dedenin
seçilmesi için çalışıyormuş gibi yapıyor.
Benim ablamızın beden dilinden anladığım ve gördüğüm bu.
Dünya zindelerinin ve yerli yabancı terör sevici Erdoğan
düşmanlarının ortak adayı dede, tüm çaba ve gayretlere rağmen seçimi kaybederse tükürük yalayıcı zindeler ilk bedeli ablamıza
ödettirecekler.
Seçim çalışmalarında umulandan fazla itibar gören ve farklı
bir seçim süreci tercih ederek gençlerin ilgisini çeken Muharrem hocaya ,malum
güruh önceleri yumuşak ifadelerle ve daha sonra giderek artan dozda tehditlerle
ablamıza uyguladıkları taktiğin aynısını uygulamaya koydular.
Et ve kemikten ibaret olmayan hocamız önceleri durumun
vahametinden haberdar değildi ya da bu kadar alçakça bir seviyeye düşeceklerine
ihtimal vermiyordu ve geçiştireceğine
inanıyordu.
Seçime saatler kalmasına rağmen inadım inat diyerek direnen hocaya
karşı tepkiler öyle sertleşti ve adileşti ki, hoca başına örülmek istenen
çorabı sonunda gördü ve adaylıktan
çekildiğini açıklamak zorunda kaldı.
İşte böyle bir ülkede yaşıyoruz sevgili kardeşlerim.
İtilip kakılma veya haklı
iken haksız duruma düşürülme vuruşları ile yola gelmeyenlere karşı devreye
başka güdümlü unsurlar sokuluyor ve
piyasaya hayali veya gerçek kasetler verilerek olmazlar olur hale getiriliyor.
Bugüne kadar yerli ve yabancı zindelerin tüm bel altı
vuruşları ,şantajları montajları entrikaları tehditleri darbeleri vesayet
odaklarının her türlü kirli girişimlerine direnebilen tek lider ERDOĞAN oldu.
Bu aziz millet bu durumun farkında.
Onun için direndikçe direniyor ve devlet millet kaynaşmasına
engel olmak isteyenlerin tüm oyunları ya başarısız oluyor ya da pişkin
yüzlerde şamar izi bırakıyor.
Geçmişte yaşamış dedelerimiz açık oy gizli sayımı görmüştü.
Biz yaşayanlar bugün yaşanan
garabetleri görüyoruz.
Yarının yaşayacaklarının böyle garabetler yaşamaması için
bugün bizler daha çok çalışmalı, gayret etmeli ve ülkemizi çekmek istedikleri
çukura düşürmelerine engel olmalıyız ki
yarınlara hayalimizdeki ülkeyi bırakalım.
Gençlik yıllarımın her 29 mayısında zincirler kırılsın
Ayasofya açılsın yürüyüşüne katılır ve merhum Üstadım ve hemşerim Necip Fazıl’ın
bir gün açılacak endişe etmeyin tesellisi ile sabrederdim.
Çok şükür açılmaz denen Ayasofya açıldı.
Taksime yapılamaz denen cami yapıldı.
Camisiz Levent Barbaros Hayreddin Paşa camisine kavuştu.
Rabbim izin verirse daha başka güzelliklerde olacak ve yarının
gençleri bugün bize hayal gibi gelen hasletlerine kavuşarak yaşamanın tadına
varacaklar.
14 mayıs seçimlerinin ülkemize devletimize milletimize ve
mazlum dünyaya hayırlar getirmesini temenni ediyorum.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.