'Makam ve Mevki Sevdası' Üzerine!..
Enseyi karartmayın.
Her şey çok daha güzel olacak inşallah.
Bu ülkenin gerçek sahipleriu2026
Toprak kokan insanlarımızu2026
Eğitimi "FETÖ"cülere, kültür ve sanatı da "Marksistlere" havale edince işler bu hale geldi.
Başımıza gelenlerden ders alabilmişsek, çok güzel günlere ulaşacağız İnşallah.
Önümüzdeki süreç çok zorlu amau2026
Karamsarlık bize yakışmaz!
Yeter kiu2026
Bizu2026
Biz olalım!..
Benzemeyelim!..
Evetu2026
Geçmişten ders alabilmek:
FETÖ belasının başımıza gelişi, hepimiz içinşefkat yumruğu olsunu2026
Son arzusu sorulan Temel demiş ki;
"Ha bu da bana ders olsun!.."
Neyse ki, idam sehpasındaki "Temel"in durumunda değiliz.
Kurtulabilir işler, hak edersek.
Bugünlerde, her yerde her köşede bunlar konuşuluyor.
"Metal yorgunluğu"ndan çok daha fazlasının, "moral erozyonu"nun üstesinden nasıl geleceğimizi tartışıyoruz.
Bunları tartışmamız çok güzel.
Dertli isek Yüce Allah'ın yardımını bekleyebiliriz!
Öncelikleu2026
"Kadere (haşa) hükmeder!" pozlarını terk etmek gerekiyor.
ÖNÜMÜZDEKİ ZORLU SÜREÇTE
Evet,
Önümüzdeki zorlu süreçte, nicelerinin belli mevkilere gelebilmek için her yolu "meşru" görmesinden korkuyoruz.
Bunun işaretleri çok.
Nice "beklenti sahibi", mevcut ve muhtemel rakiplerini yıpratmak için "iftira" yüklü ihbarlar ulaştırıyor bize.
"Siyaset"e lafımız yok ama "politika" kirli iş.
Belli mevkilere ulaşmanın kendisi için "çok iyi olacağına" şartlanan kişi, FETÖ gibi "Amaca giden her yol mubahtır!" havasına giriyor.
Mütefekkirin(*)dediği gibi:
-Ruhları zehirleyen nefsanu00ee sıfatlardan arınmak şarttır.
Bunlar içinde ilk olarak ifade edilmesi gereken; 'makam ve şöhret ihtirası'dır.
Manevu00ee bakımdan ilerleyebilmek, nefsanu00ee arzuların terk edilmesiyle gerçekleşebilir.
İnsanı en son ve en zor olarak terk eden nefsanu00ee arzu ise, "makam, mevki sevdası"dır.
Zu00eera bu çirkin hal; kibir, tamah ve hırs gibi pek çok kötü sıfata kaynaklık eden en köklü nefsanu00eetemayüldür.
Servet, şöhret ve makama düşkün olan, bunları elde edebilmek için her çareye başvurmayı göze alan bir insanın, manevu00ee ve ahlaku00ee ölçüleri de tanımayacağı muhakkaktır.
Makam hırsıyla gözü dönen bir kimse, yırtıcı bir hayvandan daha zararlı hale gelebilir.
"MALA VE MEVKİE DÜŞKÜN ADAMIN VERDİĞİ ZARAR!"
Nitekim,Rasu00fblullah-sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, insandaki bu vasfın ne kadar helak edici olduğunu şöyle beyan buyurur:
"Mala ve mevkie düşkün bir adamın du00eenine verdiği zarar, bir koyun sürüsünün içine salıverilmiş iki aç kurdun o sürüye verdiği zarardan daha büyüktür."
"Yönetici"olmak, büyük bir mes'u00fbliyetimu00fbciptir. Lazım gelen istu00eedat, kabiliyet, liyakat ve kuvvet kendisinde bulunmayan ve üstleneceği vazu00eefeyi hakkıyla u00eefaya güç yetiremeyecek olanların, görev talep etmeleri son derece mahzurludur.
Ashab'danEbu00fb Zer -radıyallahuanh-, birgün Peygamber Efendimiz'e:
"_YaRasu00fblallah! Beni valitayin eder misin?" demiş,
AllahRasu00fblü -sallallahu aleyhi ve sellem- ise şöyle karşılık vermiştir:
"_Ey Ebu00fb Zer! Sen zayıf bir adamsın. İstediğin vazu00eefe ise büyük bir emanettir. Bu emaneti ehil olarak alan ve üzerine düşeni yapanlar müstesna, aslında bu vazu00eefekıyamet gününde bir rezillik ve pişmanlıktır."
Rasu00fbl-i Ekrem'in -sallallahu aleyhi ve sellem-
"Şu gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu00fb Zer'den daha doğru sözlü kimse yoktur." buyurmasına rağmen ve onun ahlakını, karakterini, zühde meylini, dünyaya hiç değer vermeyişini iyi bildiği halde, onu idareciliğetayin etmemiştir.
Zu00eera"ahlaku00ee fazu00eelet" ile "idarecilikdirayeti" farklı şeylerdir. Nice fazu00eeletlikimseler vardır ki, idarecilikkabiliyetleri yoktur.
Hakkını verip veremeyeceğini düşünmeden, hayale kapılarak ve nefsini kayırarak mevki hırsıyla koşturmanın, ağır bir vebalimu00fbcib olduğu muhakkaktır.
Bununla birlikte halkın işlerinin de bir şekilde görülmesi zaru00fbru00eedir. Bu yüzden, bir işi hakkıyla u00eefa edebilecek dirayete sahip olanların da, mes'u00fbliyetten kaçarak bir kenara çekilmeye ve işleri yüzüstü bırakmaya hakları yoktur.
Böyle bir vazu00eefe kendisine teklif edilen kimse, liyakatinden eminse ve etrafta kendisinden daha ehil biri de yoksa, teklifi kabulden ictinab edemez. Şayetictinab ederse, vebalinden kurtulamaz. Zu00eera halkın emanetini üstlenmek, yerine göre bir zaru00fbret haline gelebilir. Mü'mine yakışan da budur. Yani mü'min için; örnek yaşayışıyla, güzel ahlakıyla, ilm-i siyasetiyle, basu00eeret, firaset, dirayet ve kabiliyetiyle, 'riyasetintalibi değil, matlu00fbbu olabilmek' esastır.
Bir makam için hırs yapmadığı halde o makama getirilen ve samu00eemiyetle gayret gösteren kimselere Allah Teala yardım eder.
"VAZİFE ALMAK İÇİN ÇIRPINMA!"
Bir hadu00ees-i şeru00eefte şöyle ifade buyrulmaktadır:
"Siz vazife alma husu00fbsunda pek hırslı davranacaksınız. Halbuki (elde etmek için) çırpındığınız o vazu00eefe, kıyamet gününde bir pişmanlık sebebi olacaktır."
(*) -Osman Nuri Topbaş Hocaefendi