Mahmud Kemal
Osmanlı’nın son devrini, Cumhuriyet’in 34 yılını yaşayan İbnülemin Mahmud Kemal İnal, kendine mahsus tavrı, nev-i şahsına münhasır mizacı, geniş malumatı, mümanaatsız oluşu, hayatı ve dostlukları ile hakikaten nadir yetişen bir ilim, fikir, sanat, his adamıdır. Renkli ve çok cephelidir. Kalem erbabıdır, şairdir, tarihçidir, musiki muhibbidir, hat meraklısıdır. Meziyetleri, sıfatları ve merakları ziyadedir ama en bariz hususiyeti, biyografi yazarlığıdır.
Ben de bu “devr-i kadim efendisi”ni, ömrünü İbnülemin’e hasreden kültür tarihçimiz Dursun Gürlek Hoca’dan duymuş, okumuş ve sevmiştim. Gerçi Edebiyat Fakültesi’nde hocalarımız bahsetmişti ama doğrusu üzerinde fazla durmamışlardı. Dursun Hoca İbnülemin’i tanıtmak için mesaisinin mühim kısmını ayırdı. Makaleler ve kitaplar kaleme aldı, sohbetlerde bulundu. Başkaları da bu yolda emek verdi. Şimdi önümde bir İbnülemin kitabı var. Ondan bahsedeceğim:
Oğuz Çetinoğlu ve Mehmet Şadi Polat birlikte çalışan, kıymetli araştırma ve incelemeler yapan iki değerli yazar. Yeni telif ettikleri kitap, İbnülemin Mahmud Kemâl İnal Hayatı ve Eserleri adını taşıyor. Akıl Fikir Yayınları’ndan kültür hayatımıza kazandırılan bu esere çok sevindim. Zira İbnülemin gibi büyük zatlar hakkında ne kadar kitap ortaya konsa az. Çünkü onu yazmak aynı zamanda yaşadığı devri, yakın tarihimizi aydınlatmaktır. İyi biyografi, döneme de ayna tutar. Kitabın kapağını sadece İnal’in mutantan ve asaletli fotoğrafı süslemiyor. O yakışıklı suretin üstünde, iki büyük şairimizin İbnülemin için söyledikleri, hafızalarımıza kazanmış taç mısralar da var: “Hezâr gıbta o devr-i kadîm efendisine” (Yahya Kemal), Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine” (Süleyman Nazif)
Çetinoğlu ve Polat, kitabın başında unutulan bir geleneği yaşatıyorlar. Eserin vücuda gelmesinde katkıları bulunanlara “teşekkür” ediyorlar. “Takriz”i kaleme alan Prof. Dr. Sadık K. Tural ise 12 sayfa boyunca “İbnülemin Adına Teşekkür”de bulunuyor. Ardından Prof. Dr. Ahmed Akgündüz “Kültür Hayatımıza Önemli Bir Katkı” olarak eseri sunuyor. “Giriş” bölümünün ardından Mahmud Kemal’in hayatı mufassal olarak veriliyor. Ayrıca Prof. Dr. Abdullah Uçman’ın “İbnülemin Mahmud Kemâl İnal” yazısı iktibas edilmiş.
Biyografi kitaplarında olması gereken ‘kronoloji’ ihmal edilmemiş. Ve üstadın hayatından kesitler… Kitap 408 sayfa ama iki katı da olabilirdi. Zaten bazı yazıların ufak punto ile verilmesi, sanırım bu “tasarruf tedbiri”nden dolayıdır. İbnülemin, sürprizlerin adamıdır. Gerek kendi yazılarında ve hatıralarında, gerekse kendisi hakkına yazı yazanların metinlerinde, mutlaka sizi tebessüm ettirecek unsurlar bulursunuz. Hayatı ciddiye alan bu devasa adam, aynı zamanda “tebessümün sadaka” olduğu inancında ve şuurundadır. Nüktedandır.
Sayfaları çevirirken bilmediklerimizi öğreniyoruz. Mesela İbnülemin’in bir hayli şiiri bulunduğunu gördüm. Kâinatın Efendisi Hazret-i Peygambere yazdığı “Na’t”lar var. Ve önemli bir fasıl: “Eserleri”. Bir yazarın hayatını yazıyorsanız önemli-önemsiz, basılmış-basılmamış bütün kitaplarından bahsetmelisiniz. Zira bu temaslar o kitapların hayrına da vesile olabilir. Yıllar önce Kayıp İstasyon’da unutulmuş yazarlarımızın biyografilerini yazmıştım. Bazı yayıncılar, o yazarları merak etti, sonra da bütün kitaplarını neşretti.
Hazretin eserleri çok da teberrüken isimleriyle analım: Son Asır Türk Şâirleri, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, Son Hattatlar, Son Sadrâzamlar, Hoş Sâdâ, Kemâlü’l-Kiyâse Fi Keşfi’s-Siyâse, Hutût-ı Meşâhir Defteri, Sabih, Rahşan, Ravzatü’l-Kemâl, Ahlâk, Bir Yetimin Sergüzeşti, Kâmilü’l-Kâmil. Hepsi bu kadar değil, sakladıklarım var.
Hakkında yazılanlar ayrı bir hazine. Ahmet Hamdi Tanpınar, Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Kabaklı, Alâeddin Yavaşça, Asaf Ataseven, Fahri Celâl Göktulga, Faruk Kadri Timurtaş, Hakkı Süha Gezgin, Hüseyin Nihal Atsız, İbrahim Alâeddin Gövsa, Mahir İz, Taha Toros, Nevzat Atlığ ve Yılmaz Öztuna, üstadı anlata anlata bitiremiyorlar. Aldığım notlardan ve derkenarlardan kitabım kırmızı renge boyandı.
İbnülemin Mahmud Kemal’de anekdotlar, şakalar çoktur. Onun bizi tebessüm ettirirken düşündüren şu hatırasını nakledeyim: Türk Basın Birliği, 6 Şubat 1943 tarihinde İstanbul’da “Muharrirler Jübilesi” düzenler. Toplantıya katılan üstatlardan, kısa konuşma yapmaları istenir. İbnülemin Mahmud Kemal İnal’e de söz verirler. O der ki: “Bir dakikada ne söylenebilir? Allah bes, bâki heves!” Büyük bir âlim olduğu gibi son derece mütedeyyin olan İbnülemin Mahmud Kemal için daha çok eser yazılmalı; adı müesseselere, merkezlere, mekteplere verilmeli, hatırası yaşatılmalıdır. Rahmeten vâsia…