Madımak’ı-Başbağlar’ı anmak, Madımak’ı-Başbağlar’ı anlamak
Yirmi yedi yıl önce 2 Temmuz 1993 Tarihinde Sivas’ta bu coğrafyanın en büyük vahşetlerinden biri işlendi. 5 Temmuz 1993 Tarihinde Başbağlar’da ikinci büyük bir vahşet işlendi. Madımak’ta 37 insan, Başbağlar’da 33 insan hayatını kaybetti. Madımak ve Başbağlar vahşetlerinin yarattığı travma, toplumsal düzeyde devam etmektedir. Madımak ve Başbağlar vahşetinin arka arkaya işlenmesi, bu coğrafyada insana karşı yapılan en büyük iki barbarlık olarak zihnlere kazındı. Madımak ve Başbağlar vahşetleri, topluma barbarlığı ve vahşeti dayatmak isteyen karanlık, kirli ve kanlı odakların işlediği iki unutulmaz katliamdır. Madımak-Başbağlar katliamlarını anmak ve anlamak, vahşeti ve barbarlığı reddetmek demektir.
Madımak ve Başbağlar katliamları, tek bir sosyal kesime veya mezhep mensuplarına karşı işlenen iki katliam değildir. Madımak ve Başbağlar katliamları, bütün insanlığa karşı işlenen iki korkunç vahşettir. Coğrafyamızda yaşayan herkes, Madımak ve Başbağlar’ı, insanlığa karşı işlenen suç ve vahşet olarak hatırlamalı ve unutmamalıdır. Başbağlar ve Madımak’ın dar, sığ ve yapay çerçevelere sığdırılması, coğrafyamızda değişik gerekçelerle ırkçılığın, mezhepçiliğin, ayrımcılığın ve nefretin devam etmesine yol açmaktadır. Alevi, Sünni, dindar-seküler, kadın-erkek kim olursa olsun birbirimizden nefret etmemeyi öğrenmek zorundayız. Madımak ve Başbağlar katliamları, birbirimizden nefret etmemekten ve ortak insanlığımıza sıkı sıkıya yapışmaktan başka yol olmadığını bize öğretmektedir.
Madımak ve Başbağlar’da, barbarlığın karanlığı iş başındaydı ve barbarlığın güçleri insanlığa karşı iki korkunç suç işledi. Madımak ve Başbağlar’da aynı zamanda medeniyetin ve insanlığın ışığı yükseldi. Madımak ve Başbağlar’da yanmaya devam eden medeniyet ve insanlığın ışığı, yolumuzu aydınlatmaktadır. İnsan hakları, özgürlük ve insan hayatına saygı, hayatımızı aydınlatması gereken insanlık değerleridirler. Madımak ve Başbağlar katliamları, içimizdeki karanlık tarafımızla yüzleşmemiz gerektiğini bize öğretmektedir. Ruhumuzu esir alan nefret, ayrımcılık, şiddet ve fanatizm canavarlarından varoluşsal olarak arınmadıkça, barbarlığa karşı bağışıklık kazanamayız. İnsani ve sosyal bünyemiz barbarlığa karşı güçlü bir bağışıklığa sahip olmadığı için barbarlığın güçleri, Madımak’ta ve Başbağlar’da iki korkunç insanlık suçu işlediler. Madımak ve Başbağlar’ı anmak ve anlamak, hukukla, özgürlükle, akılla, insan haklarıyla insani bağışıklığımızı güçlendirmek demektir.
Fanatizmin, ayrımcılığın, şiddetin ve nefretin olduğu bir yerde yaşamak çok zordur. Irkçılık, nefret ve fanatizm, insana nefes aldırmamaktadır. İnsanların canlı canlı yakıldığı ve öldürüldüğü Madımak ve Başbağlar katliamları, hayatı yangın yerine çevirmiştir. Ataol Behramoğlu, cehaletin, ataletin ve düşmanlığın hayatı yangın ve yıkım yerine çevirdiği insanlık durumunu şöyle ifade etmektedir: “Yaşamak bu yangın yerinde / Her gün yeniden ölerek / Zalimin elinde tutsak/ Cahile kurban olarak / Yalanla kirlenmiş havada / Güçlükle soluk alarak / Savunmak gerçeği çoğu kez/ Yalnızlığını bilerek…” Hukukun, hakikatin ve gerçeğin yokluğu hayatı yangın yerine çevirmekte, barbarlığın insanlığa hükmetmesine yol açmaktadır. Hayatın yangın ve vahşet yerine dönmemesi için yalana karşı hakikatten, barbarlığa karşı hukuktan, cehalete karşı bilgi ve akıldan hiçbir şekilde vazgeçmemek lazımdır.
Madımak ve Başbağlar vahşetlerinin acısı hiçbir şekilde geçmemektedir. Madımak ve Başbağlar’da insanlık yakıldı ve yok edildi. Cahit Berkay, Madımak’tan sonrası dönemi Issızlığın Ortasında olarak nitelemekte ve yaşanılan vahşetin ürettiği insani çoraklaşmayı ünlü şiirinde anlatmaktadır. Madımak ve Başbağlar’dan sonra aslında ıssızlıktan öte Barbarlığın Kuşatmasında kaldık. Barbarlığın kuşatmasını Berkay’dan dinleyelim: “Bir düş gördüm geçenlerde/ Görmez olsaydım, ah olsaydım/ İçime şeytan girdi sandım/ Keşke hiç uyumasaydım/…Birdenbire ateş ve duman/ Feryad-ı figan sanki el ele/ Geliyor habire/ Üstümüze, üstümüze/ Canlar, sazlar kan oldular/ Kesildi teller, durdu nefesler/ Ama hala dimdik ayakta, ayaktalar/…Çığlık kalleş/ Sessizlik mi dost?/Ateş ve duman, hain düşman/Issızlığın ortasında/”
İnsanlığa karşı işlenen hiçbir suç vahşet ve katliam unutulmamalıdır. Barbarlık odakları, işledikleri suçların kolaylıkla unutulacağını ve hesap vermeme ayrıcalığına sahip olduklarını zannederek, insanlığa karşı her türlü suçu ve vahşeti kolaylıkla işleyebilmektedirler. İnsanlığa karşı işlenen hiçbir suçu ve vahşeti hep hatırlayarak, güçlü bir insani hafıza oluşturarak Madımak ve Başbağlar katliamlarını anmalı ve anlamalıyız. Anlama ve anmanın birlikte olduğu bir tecrübe ile barbarlığın ortasında kalmış olmanın neden olduğu insani çoraklığımızı özgürlükle, hukukla, ahlakla ve akılla yeniden yeşertmek mümkündür.