Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Haziran 2023

Maddeci ve maneviyatçı okuma

Pre-modern dönemle modern dönemi hayata bakış ve bilgi açısından ayıran bazı farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar, üretilen bilginin mahiyeti kadar bunların hayata yansımaları ve eşya ile ilişki dolayımlı olarak bir dünya inşasını sonuçlar.

Yunanlılarda eşyanın bilgisi tümel iken, Occamlı William’la birlikte tümevarımcı yaklaşım bir benimsenmiş, tümelin bilgisi bir “nominalizm” olarak değerlendirilmiştir. Bunun üzerine eşyanın bilgisini araştırmak üzere müthiş bir çaba harcanmaya başlanmıştır. Bu durum ileri boyutta açık ve örtük biçimlerde eşya ile aşkın arasındaki bağıntının koparılmasını da sonuçlamıştır.

İslam dünyası özelinde evreni okumada tümdengelimci bir yaklaşım hakim olmuştur. Bunun pratikteki anlamı; tüm evrenin bizzat “Tanrı” ile bağlantılı bir şekilde okunduğu ve anlamlandırıldığıdır. Bu bağın koparılmasının bugün gelinen noktada düşünsel bir krizi sonuçladığını daha iyi müşahede etmekteyiz. Doğrusu çağdaş dünyada din ve bilim arasındaki ilişkiye dair tartışmalara ve geliştirilen edebiyata baktığımızda bunu daha net anlayabilmekteyiz.

Fakat müslümanların bu minvalde daha çok zorlandıkları husus ise, eşya ile Tanrı arasındaki ilişkiyi aşırı metafizikleştirerek bizzat eşyanın tabiatına yönelik tikel ve maddi okumalar geliştirememesidir. Bu durum çağdaş dünyada Müslümanlar adına iki sonuç üretmiş görünmektedir. Birincisi, bilgi üretememek; ikincisi ise, eşyanın gerçekliğinin okunamaması.

Bu çizdiğimiz manzara, Müslümanların maneviyatçı bir yaşam içinde olduğu gibi bir yanılgıyı da sonuçlamamalıdır. Çünkü mevcut olan tüm metafizikleşmeye rağmen, onun altında çıkan materyalizm Müslüman toplumlarda dikkatle izlendiğinde görülebilecektir. Hatta İslam’ın hiç hedeflemediği bir dualizm de buradan fışkırmıştır. Yani gündelik hayatında son derece kapitalist ve maddeci, ancak bu maddeciliği örten seküler metafiziğin kapladığı bir hayat tarzı.

Hayatı maddi ve maneviyatçı okuma bağlamında çağdaş dönemde sosyoloji üzerinden bir açılım getirmek istiyorum. Bilindiği üzere evreni ve eşyayı okumada iki farklı bakış açısı mevcuttur. Birincisi, idealizmdir ki insanın zihnindeki idealardan yola çıkarak evrene bakmasıdır. İkincisi, ise materyalizmdir ki, maddeden yola çıkarak bir ideanın ya da zihniyetin oluşmasını ifade eder.

Marks’ın okuma biçimine göre, maddi koşullar (ekonomi, üretim ilişkileri, üretim araçları, sınıflar vb.) bilinci belirlemekte olup, toplumun sağlıklı okumasının yapılabilmesi için maddi koşullara dikkat çekilmelidir. Meselâ; çağdaş dönemde Karl Kautsky, Hz. İsa (AS) ile başlayan toplumsal hareketi bir proleterya hareketi olarak okumaktadır. Elbette bu okuma biçiminin bir boyutuyla anakronik niteliği varsa da, bütün peygamberler tarihi gözden geçirildiğinde, peygamberlerin etrafındaki insanların alt sınıflarda yoğunlaştığı da bir başka gerçektir. Aynı şekilde günümüzde, maddi koşulların ve sınıfsallığın insanlar arasındaki ilişkilerdeki etkisi de yadsınamaz.

Bunun tersine Weber’in okuması ise daha “idea”dan hareket etmektedir. Aslında Weber, insanın aynı zamanda dünyaya anlam yükleyen bir varlık olması hasebiyle maddi koşulların etkisini azaltmaktadır. Onun Protestan ahlakının Kapitalizmin ruhunu oluşturduğu tezi, son kertede bir “idea”ya göndermede bulunmaktadır. Doğrusu Müslüman toplumlarda Weber’in tezi, hem dinin belirleyiciliğini kabul etmesi, hem de “idea”cı boyutuyla daha çok kabul görmüştür.

Fakat bu iki farklı okuma biçiminin her birini dualist yaklaşımla gerçekliğin yegane temsili olarak değerlendirmek yanlıştır. Bu sebeple eksik olduğunu düşündüğüm maddeci okuma biçiminin de eklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sonuca bazıları çok yaygın olan “Müslümanlar giderek materyalistleşti” şeklindeki kanatla itiraz edebilirler. Fakat eksik olanın devreye sokulması ve maneviyatçı okumanın eklenmesi ile evreni ve eşyayı okumadaki dengenin sağlanacağını düşünmekteyim.