Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Eylül 2022

Madad!.. Madad Karen!..(*)

17 Ekim 1919, Hilafet Hareketi Komitesi tarafından bütün Hindistan’da Hilafet Günü olarak ilan edilmişti. Bu günde hilafetin güvenliği ve bütünlüğü için dualar yapıldı ve protestolar düzenlendi. Genel grev, İngiliz mallarını boykot etme gibi eylemlere yalnızca Hint Müslümanları değil, Hindular da katıldı.

Hilafet Hareketi, İngiliz Hindistan’ında yaşayan Hint Müslümanlarının Birinci Dünya Savaşı sonrası çöküntüye uğrayan Osmanlı halifesinin yeniden etkin bir siyasi otoriteye sahip olmasına yardım etmek amacıyla ortaya koydukları mücadeleydi.

Hilafet Hareketi, 1919-1924 yılları arasında çalışmalarını sürdürmüş olsa da kökleri çok daha eskilere dayanmaktadır. 1526 yılında kurulan Babür İmparatorluğu döneminde İslâm dini tüm alt-kıtada etkili olmuş ve yüzlerce büyük İslâm âlimi yetişmişti.

Kısa süreli bir Sih hâkimiyetinden sonra bölgeyi kontrol altına İngilizler burada bir sömürge devleti kurdular. İngiliz Hindistan’ındaki emperyalist yönetim hayatın her alanında değişiklikler yapıyor, kendi kültür ve yaşayışlarını yerli halka da yaymaya çalışıyordu. Bu gelişmeler karşısında tehlikenin büyüdüğünü fark eden Müslümanlar, yıllar sonra ortaya çıkacak Hilafet Hareketi’nin köklerini oluşturmaya başladı.

İngiliz sömürgesi altında ve Hindu çoğunluğun içinde yaşayan Hindistan Müslümanları, dönemin tek bağımsız Müslüman devleti olan Osmanlı’ya ve onun padişahı halifeye gönülden bağlıydı. Eğer olur da Osmanlı yok olursa, Müslümanları uluslararası arenada temsil edecek, onların saygı görmelerini sağlayacak bir dayanak noktasının kalmayacağını düşünüyorlardı.

Önce 1911 yılındaki Trablusgarp Savaşı, bir yıl sonra da Balkan Savaşları sırasında Müslüman halk, Osmanlı Devleti ve Müslüman kardeşleri için meydanlarda kampanyalar düzenleyerek bağışlar topladılar...

***

BUYURUN, BU ÇANAKKALE ŞEHİDİNİN KANIDIR

1915’te Mehmetçikler şanlı bir direnişle Çanakkale Boğazı’nı savunurken cepheden 5 bin 500 kilometre uzaklıktaki Pakistanlılar Osmanlı Devleti’ne destek için Lahor Meydanı’nda destek mitingi düzenledi. Bu mitingi düzenleyenler Çanakkale’de çarpışan Türk milletine yardım ve gönüllü topladı. Kendileri İngiliz sömürgesi altında inim inim inlemelerine, bütün tehditlere rağmen meydanda açılan sergilerde Çanakkale için çok büyük yardımlar toplandı. Pakistanlı kadınlar kollarındaki bilezikleri, kulaklarındaki küpeleri, erkekler ise zor günler için bir köşeye ayırdıkları paraları verdi.

O gün Lahor Meydanı'nda toplananlara hitap edenlerden birisi de Pakistan’ın manevi kurucusu, Şairi Âzâm Muhammed İkbal’di.

İkbal, mitingden birkaç gün önce Peygamber Efendimizi (sav) rüyâsında görmüştü. Rüyâsında huzuruna çıktığı Hz. Peygamber’in kendisine hediye olarak ne getirdiğini sorması üzerine, Cennet’te bile bulunmayan bir hediye getirdiğini söyleyerek, içinde Çanakkale şehitlerinin kanının bulunduğu şişeyi Hz. Peygamber’e sunmuştu. İkbal hicap içerisinde birkaç gün önce gördüğü bu rüyâyı dizelere şöyle dökmüştü:

“Dedi Hz. Muhammed (s.a.v.)

Cihan bahçesinden bana bir koku gibi yaklaştın,

Söyle bana ne gibi bir hediye getirdin?

Dedim: Ya Muhammed (s.a.v.) dünyada yok rahatlık

Bütün özlemlerimden umudu kestim artık

Varlık bahçesinde binlerce gül, lale var

Ama ne renk, ne koku... Hepsi de vefasızdır

Yalnız bir şey getirdim kutlanmıştır tekbirlerle

Bir şişe kan ki, eşi yoktur namusudur, vicdanıdır

Buyurun, bu Çanakkale şehidinin kanıdır.”

İkbal, bu duygu dolu dizeleri okurken Lahor Meydanı’nı dolduran yüzbinlerle birlikte kendisi de gözyaşlarına boğuldu.

Muhammed İkbal’in hiç gelip görmediği topraklarımıza ve bağımsızlık mücadelemize verdiği bu koşulsuz destek, biz Türklerle Pakistanlılar arasında ebedi kardeşliğin mührüdür. Büyük bir şair, felsefeci ve dava insanı olduğu tartışılmaz Muhammed İkbal’in Türk milleti nazarında sahip olduğu itibar ve sevginin nedenlerinden biri de Kurtuluş Savaşı yıllarında Pakistan halkını Türk Millî Mücadelesi’ne destek vermek için örgütlemesi ve millî mücadelede kullanılmak üzere alt-kıta Müslümanlar halkının topladığı 1,5 milyon sterlinin Türkiye’ye yollanmasına öncülük etmesidir. Bu yönüyle İkbal’in Pakistan maneviyatındaki yeri bizim gönlümüzdeki İstiklâl Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy’un makamıdır.

***

MİLLÎ MÜCADELE KAHRAMANI PEŞAVERİ

Bir diğer örnek ise, orada bir ülke var uzakta; kardeş bildiğimiz, yakından tanımadığımız halde dost dediğimiz, en zor günlerde yanımızda hissettiğimiz “Cive Pakistan” dememize vesile olan kahramanlardan olan ve millî mücadelemize omuz veren Abdurrahman Peşaveri’dir.

Abdurrahman Peşaveri, 1886 yılında Peşaver kentinde dünyaya geldi. Dünyanın ilk Kızılay’ı olarak anılan Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin Hindistan’daki kolu, Birinci Balkan Harbi sırasında Osmanlı ordusuna yardım etmek ve halk tarafından toplanan bağışları iletmek için İstanbul’a bir tıbbiye heyeti yolladı. Bu on kişilik gönüllü topluluğunun içinde Abdurrahman Peşaveri de vardı.

Peşaveri, İstanbul ve Anadolu’da cereyan eden olayların Hindistan’a iletilmesi için bir haberci gibi çalıştı. Rauf Bey’in yardımıyla gizlice Anadolu’ya gitti ve Millî Mücadele’ye katıldı. Millî Mücadele’nin her aşamasına tanıklık eden Anadolu Ajansı’nın kurucuları Halide Edip ve Yunus Nadi’nin yanında ilk resmi çalışanı ise Peşaveri’ydi.

1920 yılında temelleri atılan yeni Türk devletinin ilk büyükelçisi olarak, “Fevkalâde Murahhas” unvanıyla Afganistan’a gitti. Büyükelçiliği sırasında, 1921 yılında, Moskova’nın imzalanan Türk-Afgan dostluk Antlaşması, TBMM’nin ilk kez bir yabancı devlet tarafından tanınmasını sağlamasıyla tarihe geçti. Peşaveri, 1922 yılında büyükelçilik unvanını Fahreddin Türkkan Paşa’ya (Medine’yi müdafaa eden ünlü kumandan) devrederek İstanbul’a döndü.

1925 yılında bir suikast sonucunda hayatını kaybetti. 30 Haziran 1925’te hayata gözlerini yuman ve Maçka Mezarlığı’na defnedilen Millî Mücadele kahramanı bütün sevdiklerini arkada bırakarak memleketinden 4.700 kilometre uzaklıkta bulunan bizlere yardım için koşup gelmişti. Bizler de bu fedakârlığa karşı ruhuna bir Fatiha gönderme kadirşinâslığını esirgemeyelim.

***

İŞ BANKASI, PAKİSTANLILARIN YARDIMLARIYLA KURULDU

1914’te Birinci Dünya Savaşı başladığında Hint Müslümanlarının savundukları konum daha da zorlu bir hale geldi. Müslüman liderler, Osmanlı padişahına savaşa girmemesi için telgraf çekse de umutları boşa çıktı. Savaş engellenememişti. Hindistan Müslümanlarının Hilafet Hareketi, dönemin halifesi Mehmed Reşat’ın cihad çağrısıyla daha da güçlendi. Himayesi altında oldukları İngiltere onları Irak Cephesi’ne göndermek istediğinde karşı çıktılar, ayaklandılar. Zorla orduya alınanların çoğu kaçarak Türklerin yanında savaştı.

Halife’nin bulunduğu İstanbul İngiliz işgali altına giriyor, Osmanlı topraklarının parçalanıyor, Halifelik makamının bulunduğu İstanbul’un ve Kutsal Toprakların gayrimüslim devletlerin sömürgeleri haline geldiği Sevr Antlaşması imzalanıyordu.

Gandi’nin gözünde Hilafet Hareketi, Hindu ve Müslümanları İngilizlerin sömürü ve otoritesine karşı bir araya getirmek için bir fırsattı. 1919-1922 yılları arası sömürge yönetimine karşı Hint ve Müslüman birliğinin altın çağı olarak görülür. Bu süreçte Hindistan halkı Türk Kurtuluş Savaşı’na destek vermeye de devam ediyordu.

Osmanlı’nın son dönemlerinde halifeyi koruma amacıyla ortaya çıkan Hilafet Hareketi, Batılı emperyalist güçlere karşı bağımsızlığı savunan Millî Mücadele sırasında da desteğini sürdürdü. Türk Kurtuluş Savaşı, Hilafeti ve halifeyi kurtarma mücadelesi olarak görülüyordu. Müslüman halk İngilizlerin ordusuna katılmayı, Türklere karşı savaşmayı reddediyordu. Orduya zorla alınanlar ise savaş sırasında Türk saflarına katılıyordu.

Hint Hilafet Hareketi liderliğinde, Türk Millî Mücadele Hareketi’ne maddi yardımda bulunmak amacıyla bağış toplama komitesi kuruldu. Hint Hilafet Komitesi aracılığıyla, halkın elinde avucunda ne varsa bağışlaması sayesinde, yaklaşık 1,5 milyon sterlinlik yardım gönderdiler. Hatta bazı kadınlar kollarındaki altın bilezikleri sıyırarak, kulağından çıkmayan altın küpelerini kulak memelerini yırtarak bağışta bulundular. Silah, cephane, ilâç ve yiyecek desteği sağlamak için halktan alınan bağışlarla oluşturulan fon Ankara’ya ulaştırıldı. Bağışlar Türk İstiklâl Savaşı (Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz) sırasında ordunun ihtiyaçlarını karşılamak, savaş sonrası zarar gören köylülerin yaralarını sarmak için kullanıldı. Geriye kalan meblağ da 1924’te İş Bankası’nın kuruluş sermayesi oldu.

***

SİZLERİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!..

Pakistan halkının, Kurtuluş Savaşımız sırasında ekmeğinden artırarak gönderdiği yardımları hiçbir zaman unutmadık, unutturmayacağız!..

Kardeşlerinin İstiklâl Mücadelesi’ne katılarak canlarını feda eden Hint Hilafet Hareketi’nin öncüleri Ali Kardeşleri (Muhammed Ali ve Şevket Ali Jaukar), Abdurrahman Peşaverileri unutmadık, unutturmayacağız!..

Haydarabad'dan İslamabad'a kadar tüm kardeşlerimizin Türkiye için, Türkiye'nin istiklâl ve istikbâli için seccadelerine kapanıp dua etmelerini unutmadık, unutturmayacağız!..

Her türlü baskıya tehdide yokluğa rağmen Türk milletini yalnız bırakmayan vefa abidesi kardeşlerimizi unutmadık, unutturmayacağız!..

Dün bizim yokluk- varlık mücadelemizde yanımızda olan, desteklerini esirgemeyen Pakistan halkı bugünlerde çok zor günler geçiriyor.“Sizin acınız bizim acımızdır” diyerek el verme, kardeşliğimizi kâvi kılma sırası bizde...

*

DOĞAL FELAKETLER ÜSTÜSTE GELDİ!..

Mart ve Nisan’da 49 dereceyi aşan sıcaklıklarla kulaklık yaşayan Pakistan’da Ağustos’ta meydana gelen sel felaketleri sonucu günlerdir imdat çığlıkları yükseliyor. Muson yağmurlarında İndus ve Kabil nehirlerinin taşması sonucu topraklarının üçte biri sular altında kalan Pakistan’da ölenlerin sayısı 1314’e yükselirken, 33 milyon kişi evsiz kaldı. Maddi zararın ise ilk belirlemelere göre 13 milyar doları bulduğu belirtiliyor.

*

1_03b6c29345a428a2c48458f853c0f514.PNG

SALGIN HASTALIKLAR YAYILIYOR

212 milyonu aşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık beşinci ülkesi olan Pakistan’da sel felaketinden sonra meydana gelen salgın hastalıklar hayatta kalma mücadelesi veren halkı tehdit ediyor. Pakistan’da 1314 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi nedeniyle, 134 binden fazla ishal vakası ve 44 bin sıtma vakası ve rapor edildi. Ayrıca selden etkilenenler arasında şimdiye kadar 100 binden fazla cilt hastalığı rapor edildi. Birleşmiş Milletler, ülkedeki içme suyu sıkıntısı nedeniyle selde ölenden daha fazla çocuğun ölebileceği uyarısında bulundu.

*

salgın_ed17001eaaba6644ebc9b1e95b02d2ce.PNG

ŞİMDİ DESTEK SIRASI BİZDE...

Pakistan halkı bağımsızlık mücadelemiz sırasında elinde avucunda ne varsa Türkiye’ye gönderdi. Hatta bazı kadınlar kollarındaki altın bilezikleri sıyırarak, kulağından çıkmayan altın küpelerini kulak memelerini yırtarak bağışta bulundu. Yaklaşık 1,5 milyon sterlinlik yardımla Türk İstiklâl Savaşı (Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz) sırasında ordunun ihtiyaçlarını karşılamak, savaş sonrası zarar gören köylülerin yaralarını sarmak için kullanıldı. Geriye kalan meblağ da 1924’te İş Bankası’nın kuruluş sermayesi oldu. “İyi dost; iyi günde çağrıldığında, kötü günde çağrılmadan gelendir” düsturu gereği dost ve kardeş ülke Pakistan’ın imdat çığlıklarına koşma sırası bizde.

*

BÜTÜN İMKÂNLAR SEFERBER EDİLİYOR

Felaketin gerçekleştiği ilk günden yardıma koşan Türkiye Cumhuriyeti oluşturduğu hava köprüsü ile 10 bin adet çadır, 50 bin gıda kolisi, 50 bin hijyen ve 10 bin bebek mamasından oluşan insani yardım malzemesinin hava yoluyla sel bölgesine ulaştırdı. Ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, AFAD Başkanı Yunus Sezer, TOKİ Başkanı Ömer Bulut ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri sel felaketinin açtığı yaraları sarmak için Pakistan’a gitti.

*

PAKİSTAN’A YARDIM SEFERBERLİĞİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, sel felaketine maruz kalan dost ve kardeş ülke Pakistan’ın 85 milyonun yüreğini dağladığını ifade ederek, kardeşlik hukuku ve vefaya vurgu yaptı. Millî mücadelede verdikleri desteklere vurgu yaparak, “Pakistanlı kardeşlerimizin yaptıklarını asla unutmadık, unutmayacağız” ifadesini kullandı.

Pakistan halkına başsağlığı ve üzüntü dileklerini ileten Erdoğan, “AFAD Başkanlığı koordinasyonunda, 16 sivil toplum kuruluşunun desteğiyle 50 bin çadır, 100 bin gıda ve temizlik kolisi bölgeye gönderilmek üzere hazırlandı. Bugün itibarıyla 11 uçak ve iki iyilik treni bölgeye hareket etti, üçüncü tren de yarın yola çıkıyor” müjdesini verdi.

Erdoğan konuşmasının devamında, “Oluşturulan hava köprüsü ve iyilik trenleriyle Pakistanlı kardeşlerimizin yaralarını sarana kadar elimizdeki imkânları kendileriyle paylaşmayı sürdüreceğiz. Hedefimiz, yarısı valiliklerimiz, yarısı sivil toplum kuruluşlarımız tarafından temin edilecek toplam 500 bin gıda kolisini her hafta iki tren kaldırarak, 14 seferde Pakistan'a ulaştırmaktır. Hayırseverlerimizi Pakistanlı afetzede kardeşlerimiz için AFAD ve sivil toplum kuruluşlarımız tarafından yürütülen yardım kampanyasına destek vermeye davet ediyorum” çağrısında bulundu.

Bu çağrının ardından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda bir araya gelen sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle hazırlanan insani yardım malzemesi taşıyan üçüncü “İyilik Treni” Ankara'dan Pakistan’a doğru hareket etti.

*

SİZİN ACINIZ, BİZİM ACIMIZDIR

1915’te Mehmetçikler şanlı bir direnişle Çanakkale Boğazı’nı savunurken cepheden 5 bin 500 kilometre uzaklıktaki Pakistanlılar Osmanlı Devleti’ne destek için Lahor Meydanı’nda destek mitingi düzenleyen Pakistan’ın manevi kurucusu, Şairi Âzâm Muhammed İkbal’i, varlıklı yaşamını bırakıp İstanbul’da milli mücadeleye destek veren Abdurrahman Peşaveri’yi, İstiklâl Mücadelesi’ne katılarak canlarını feda eden Hint Hilafet Hareketi’nin öncüleri Ali Kardeşleri, Haydarabad’dan İslamabad’a kadar dalga dalga yayılarak Türkiye için, Türkiye’nin istiklâl ve istikbâli için seccadelerine kapanıp dua eden Pakistan halkını, Keşmir’de zalimlerin zulmüyle inim inim inleyen mustazafları, sele kapılan canları unutmadık, unutturmayacağız!.. Sizin acınız, bizim acımızdır!.

URDUCA: *Madad!.. Madad Karen!..(İmdat!.. Yardım Edin!..)