Madad!.. Madad Karen!..(*)
17 Ekim 1919, Hilafet Hareketi Komitesi tarafından bütün Hindistan’da Hilafet Günü olarak ilan edilmişti. Bu günde hilafetin güvenliği ve bütünlüğü için dualar yapıldı ve protestolar düzenlendi. Genel grev, İngiliz mallarını boykot etme gibi eylemlere yalnızca Hint Müslümanları değil, Hindular da katıldı.
Hilafet Hareketi,
İngiliz Hindistan’ında yaşayan Hint Müslümanlarının Birinci Dünya Savaşı sonrası çöküntüye uğrayan Osmanlı halifesinin
yeniden etkin bir siyasi otoriteye sahip olmasına yardım etmek amacıyla ortaya
koydukları mücadeleydi.
Hilafet Hareketi, 1919-1924 yılları arasında çalışmalarını sürdürmüş olsa da
kökleri çok daha eskilere dayanmaktadır. 1526 yılında kurulan Babür İmparatorluğu döneminde İslâm
dini tüm alt-kıtada etkili olmuş ve yüzlerce büyük İslâm âlimi yetişmişti.
Kısa süreli bir Sih
hâkimiyetinden sonra bölgeyi kontrol altına İngilizler burada bir sömürge
devleti kurdular. İngiliz
Hindistan’ındaki emperyalist yönetim hayatın her alanında değişiklikler
yapıyor, kendi kültür ve yaşayışlarını yerli halka da yaymaya çalışıyordu. Bu
gelişmeler karşısında tehlikenin büyüdüğünü fark eden Müslümanlar, yıllar sonra ortaya çıkacak Hilafet Hareketi’nin köklerini
oluşturmaya başladı.
İngiliz sömürgesi
altında ve Hindu çoğunluğun içinde yaşayan Hindistan Müslümanları, dönemin tek
bağımsız Müslüman devleti olan Osmanlı’ya ve onun padişahı halifeye gönülden
bağlıydı. Eğer olur da Osmanlı yok olursa, Müslümanları uluslararası arenada
temsil edecek, onların saygı görmelerini sağlayacak bir dayanak noktasının
kalmayacağını düşünüyorlardı.
Önce 1911 yılındaki Trablusgarp Savaşı, bir yıl sonra da Balkan Savaşları sırasında Müslüman
halk, Osmanlı Devleti ve Müslüman
kardeşleri için meydanlarda kampanyalar düzenleyerek bağışlar topladılar...
***
BUYURUN, BU ÇANAKKALE ŞEHİDİNİN KANIDIR
1915’te Mehmetçikler
şanlı bir direnişle Çanakkale Boğazı’nı
savunurken cepheden 5 bin 500 kilometre
uzaklıktaki Pakistanlılar Osmanlı Devleti’ne destek için Lahor Meydanı’nda destek mitingi
düzenledi. Bu mitingi düzenleyenler Çanakkale’de çarpışan Türk milletine yardım
ve gönüllü topladı. Kendileri İngiliz sömürgesi altında inim inim inlemelerine,
bütün tehditlere rağmen meydanda açılan sergilerde Çanakkale için çok büyük
yardımlar toplandı. Pakistanlı kadınlar
kollarındaki bilezikleri, kulaklarındaki küpeleri, erkekler ise zor günler için
bir köşeye ayırdıkları paraları verdi.
O gün Lahor Meydanı'nda toplananlara hitap
edenlerden birisi de Pakistan’ın manevi kurucusu, Şairi Âzâm Muhammed İkbal’di.
İkbal, mitingden birkaç
gün önce Peygamber Efendimizi (sav)
rüyâsında görmüştü. Rüyâsında huzuruna çıktığı Hz. Peygamber’in kendisine
hediye olarak ne getirdiğini sorması üzerine, Cennet’te bile bulunmayan bir
hediye getirdiğini söyleyerek, içinde Çanakkale şehitlerinin kanının bulunduğu
şişeyi Hz. Peygamber’e sunmuştu. İkbal hicap içerisinde birkaç gün önce gördüğü
bu rüyâyı dizelere şöyle dökmüştü:
“Dedi Hz. Muhammed
(s.a.v.)
Cihan bahçesinden bana
bir koku gibi yaklaştın,
Söyle bana ne gibi bir
hediye getirdin?
Dedim: Ya Muhammed
(s.a.v.) dünyada yok rahatlık
Bütün özlemlerimden
umudu kestim artık
Varlık bahçesinde
binlerce gül, lale var
Ama ne renk, ne koku...
Hepsi de vefasızdır
Yalnız bir şey getirdim
kutlanmıştır tekbirlerle
Bir şişe kan ki, eşi
yoktur namusudur, vicdanıdır
Buyurun, bu Çanakkale
şehidinin kanıdır.”
İkbal, bu duygu dolu
dizeleri okurken Lahor Meydanı’nı dolduran yüzbinlerle birlikte kendisi de
gözyaşlarına boğuldu.
Muhammed İkbal’in hiç gelip görmediği
topraklarımıza ve bağımsızlık mücadelemize verdiği bu koşulsuz destek, biz
Türklerle Pakistanlılar arasında ebedi kardeşliğin mührüdür. Büyük bir şair, felsefeci ve dava insanı olduğu tartışılmaz
Muhammed İkbal’in Türk milleti nazarında sahip olduğu itibar ve sevginin
nedenlerinden biri de Kurtuluş Savaşı yıllarında Pakistan halkını Türk Millî
Mücadelesi’ne destek vermek için örgütlemesi ve millî mücadelede kullanılmak
üzere alt-kıta Müslümanlar halkının topladığı 1,5 milyon sterlinin Türkiye’ye
yollanmasına öncülük etmesidir. Bu yönüyle İkbal’in Pakistan maneviyatındaki
yeri bizim gönlümüzdeki İstiklâl Şairimiz Mehmed Âkif Ersoy’un makamıdır.
***
MİLLÎ MÜCADELE KAHRAMANI PEŞAVERİ
Bir diğer örnek ise, orada
bir ülke var uzakta; kardeş bildiğimiz, yakından tanımadığımız halde dost
dediğimiz, en zor günlerde yanımızda hissettiğimiz “Cive Pakistan” dememize vesile olan kahramanlardan olan ve millî mücadelemize
omuz veren Abdurrahman Peşaveri’dir.
Abdurrahman Peşaveri,
1886 yılında Peşaver kentinde dünyaya geldi. Dünyanın ilk Kızılay’ı olarak
anılan Osmanlı Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin
Hindistan’daki kolu, Birinci Balkan
Harbi sırasında Osmanlı ordusuna yardım etmek ve halk tarafından toplanan
bağışları iletmek için İstanbul’a bir tıbbiye heyeti yolladı. Bu on kişilik
gönüllü topluluğunun içinde Abdurrahman Peşaveri de vardı.
Peşaveri, İstanbul ve Anadolu’da cereyan eden
olayların Hindistan’a iletilmesi için bir haberci gibi çalıştı. Rauf Bey’in yardımıyla gizlice Anadolu’ya gitti ve Millî
Mücadele’ye katıldı. Millî Mücadele’nin her aşamasına tanıklık eden Anadolu Ajansı’nın kurucuları Halide Edip
ve Yunus Nadi’nin yanında ilk resmi çalışanı ise Peşaveri’ydi.
1920 yılında temelleri
atılan yeni Türk devletinin ilk büyükelçisi olarak, “Fevkalâde Murahhas” unvanıyla Afganistan’a gitti. Büyükelçiliği sırasında, 1921 yılında,
Moskova’nın imzalanan Türk-Afgan dostluk Antlaşması, TBMM’nin ilk kez bir
yabancı devlet tarafından tanınmasını sağlamasıyla tarihe geçti. Peşaveri,
1922 yılında büyükelçilik unvanını Fahreddin
Türkkan Paşa’ya (Medine’yi müdafaa eden ünlü kumandan) devrederek
İstanbul’a döndü.
1925 yılında bir suikast
sonucunda hayatını kaybetti. 30 Haziran 1925’te hayata gözlerini yuman ve Maçka
Mezarlığı’na defnedilen Millî Mücadele kahramanı bütün sevdiklerini arkada
bırakarak memleketinden 4.700 kilometre uzaklıkta bulunan bizlere yardım için
koşup gelmişti. Bizler de bu fedakârlığa karşı ruhuna bir Fatiha gönderme kadirşinâslığını
esirgemeyelim.
***
İŞ BANKASI, PAKİSTANLILARIN YARDIMLARIYLA
KURULDU
1914’te Birinci Dünya
Savaşı başladığında Hint Müslümanlarının savundukları konum daha da zorlu bir
hale geldi. Müslüman liderler, Osmanlı padişahına savaşa girmemesi için telgraf
çekse de umutları boşa çıktı. Savaş engellenememişti. Hindistan Müslümanlarının
Hilafet Hareketi, dönemin halifesi Mehmed Reşat’ın cihad çağrısıyla daha da
güçlendi. Himayesi altında oldukları İngiltere onları Irak Cephesi’ne göndermek
istediğinde karşı çıktılar, ayaklandılar. Zorla orduya alınanların çoğu kaçarak
Türklerin yanında savaştı.
Halife’nin bulunduğu İstanbul İngiliz işgali altına giriyor,
Osmanlı topraklarının parçalanıyor, Halifelik
makamının bulunduğu İstanbul’un ve Kutsal Toprakların gayrimüslim devletlerin
sömürgeleri haline geldiği Sevr Antlaşması imzalanıyordu.
Gandi’nin gözünde Hilafet Hareketi, Hindu ve Müslümanları İngilizlerin sömürü ve otoritesine karşı
bir araya getirmek için bir fırsattı. 1919-1922 yılları arası sömürge
yönetimine karşı Hint ve Müslüman birliğinin altın çağı olarak görülür. Bu
süreçte Hindistan halkı Türk Kurtuluş
Savaşı’na destek vermeye de devam ediyordu.
Osmanlı’nın son
dönemlerinde halifeyi koruma amacıyla ortaya çıkan Hilafet Hareketi, Batılı
emperyalist güçlere karşı bağımsızlığı savunan Millî Mücadele sırasında da
desteğini sürdürdü. Türk Kurtuluş
Savaşı, Hilafeti ve halifeyi kurtarma mücadelesi olarak görülüyordu.
Müslüman halk İngilizlerin ordusuna katılmayı, Türklere karşı savaşmayı
reddediyordu. Orduya zorla alınanlar ise savaş sırasında Türk saflarına
katılıyordu.
Hint Hilafet Hareketi
liderliğinde, Türk Millî Mücadele
Hareketi’ne maddi yardımda bulunmak amacıyla bağış toplama komitesi kuruldu.
Hint Hilafet Komitesi aracılığıyla, halkın elinde avucunda ne varsa bağışlaması
sayesinde, yaklaşık 1,5 milyon
sterlinlik yardım gönderdiler. Hatta bazı kadınlar kollarındaki altın
bilezikleri sıyırarak, kulağından çıkmayan altın küpelerini kulak memelerini
yırtarak bağışta bulundular. Silah,
cephane, ilâç ve yiyecek desteği sağlamak için halktan alınan bağışlarla
oluşturulan fon Ankara’ya ulaştırıldı. Bağışlar Türk İstiklâl Savaşı
(Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz) sırasında ordunun ihtiyaçlarını
karşılamak, savaş sonrası zarar gören köylülerin yaralarını sarmak için
kullanıldı. Geriye kalan meblağ da 1924’te İş
Bankası’nın kuruluş sermayesi oldu.
***
SİZLERİ UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ!..
Pakistan halkının,
Kurtuluş Savaşımız sırasında ekmeğinden artırarak gönderdiği yardımları hiçbir
zaman unutmadık, unutturmayacağız!..
Kardeşlerinin İstiklâl
Mücadelesi’ne katılarak canlarını feda eden Hint Hilafet Hareketi’nin öncüleri
Ali Kardeşleri (Muhammed Ali ve Şevket Ali Jaukar), Abdurrahman
Peşaverileri unutmadık,
unutturmayacağız!..
Haydarabad'dan
İslamabad'a kadar tüm kardeşlerimizin Türkiye için, Türkiye'nin istiklâl ve
istikbâli için seccadelerine kapanıp dua etmelerini unutmadık,
unutturmayacağız!..
Her türlü baskıya
tehdide yokluğa rağmen Türk milletini yalnız bırakmayan vefa abidesi kardeşlerimizi
unutmadık, unutturmayacağız!..
Dün bizim yokluk- varlık
mücadelemizde yanımızda olan, desteklerini esirgemeyen Pakistan halkı
bugünlerde çok zor günler geçiriyor.“Sizin
acınız bizim acımızdır” diyerek el verme, kardeşliğimizi kâvi kılma sırası bizde...
*
DOĞAL FELAKETLER ÜSTÜSTE GELDİ!..
Mart ve Nisan’da 49 dereceyi aşan
sıcaklıklarla kulaklık yaşayan Pakistan’da
Ağustos’ta meydana gelen sel felaketleri sonucu günlerdir imdat
çığlıkları yükseliyor. Muson yağmurlarında İndus ve Kabil nehirlerinin taşması
sonucu topraklarının üçte biri sular altında kalan Pakistan’da ölenlerin sayısı
1314’e yükselirken, 33 milyon kişi evsiz kaldı. Maddi zararın ise ilk
belirlemelere göre 13 milyar doları bulduğu belirtiliyor.
*
SALGIN HASTALIKLAR YAYILIYOR
212 milyonu aşan nüfusuyla dünyanın en
kalabalık beşinci ülkesi olan Pakistan’da sel felaketinden sonra meydana gelen
salgın hastalıklar hayatta kalma mücadelesi veren halkı tehdit ediyor. Pakistan’da
1314 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi nedeniyle, 134 binden fazla ishal
vakası ve 44 bin sıtma vakası ve rapor edildi. Ayrıca selden etkilenenler
arasında şimdiye kadar 100 binden fazla cilt hastalığı rapor edildi. Birleşmiş
Milletler, ülkedeki içme suyu sıkıntısı nedeniyle selde ölenden daha fazla
çocuğun ölebileceği uyarısında bulundu.
*
ŞİMDİ DESTEK SIRASI BİZDE...
Pakistan halkı bağımsızlık mücadelemiz
sırasında elinde avucunda ne varsa Türkiye’ye gönderdi. Hatta bazı kadınlar
kollarındaki altın bilezikleri sıyırarak, kulağından çıkmayan altın küpelerini kulak
memelerini yırtarak bağışta bulundu.
Yaklaşık 1,5 milyon sterlinlik yardımla Türk İstiklâl Savaşı (Sakarya
Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz) sırasında ordunun ihtiyaçlarını karşılamak,
savaş sonrası zarar gören köylülerin yaralarını sarmak için kullanıldı. Geriye
kalan meblağ da 1924’te İş Bankası’nın kuruluş sermayesi oldu. “İyi dost; iyi günde çağrıldığında, kötü
günde çağrılmadan gelendir” düsturu gereği dost ve kardeş ülke Pakistan’ın imdat çığlıklarına koşma sırası
bizde.
*
BÜTÜN İMKÂNLAR SEFERBER EDİLİYOR
Felaketin gerçekleştiği ilk günden
yardıma koşan Türkiye Cumhuriyeti oluşturduğu hava köprüsü ile 10 bin adet
çadır, 50 bin gıda kolisi, 50 bin hijyen ve 10 bin bebek mamasından oluşan
insani yardım malzemesinin hava yoluyla sel bölgesine ulaştırdı. Ardından
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği
Bakanı Murat Kurum, AFAD Başkanı Yunus Sezer, TOKİ Başkanı Ömer Bulut ve sivil
toplum kuruluşu temsilcileri sel felaketinin açtığı yaraları sarmak için
Pakistan’a gitti.
*
PAKİSTAN’A YARDIM SEFERBERLİĞİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki Kabine Toplantısı’nın ardından yaptığı
açıklamada, sel felaketine maruz kalan dost ve kardeş ülke Pakistan’ın 85
milyonun yüreğini dağladığını ifade ederek, kardeşlik hukuku ve vefaya vurgu
yaptı. Millî mücadelede verdikleri desteklere vurgu yaparak, “Pakistanlı kardeşlerimizin yaptıklarını
asla unutmadık, unutmayacağız” ifadesini kullandı.
Pakistan halkına başsağlığı ve üzüntü
dileklerini ileten Erdoğan, “AFAD
Başkanlığı koordinasyonunda, 16 sivil toplum kuruluşunun desteğiyle 50 bin
çadır, 100 bin gıda ve temizlik kolisi bölgeye gönderilmek üzere hazırlandı.
Bugün itibarıyla 11 uçak ve iki iyilik treni bölgeye hareket etti, üçüncü tren
de yarın yola çıkıyor” müjdesini verdi.
Bu çağrının ardından Afet ve Acil
Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda bir araya gelen sivil toplum
kuruluşlarının desteğiyle hazırlanan insani yardım malzemesi taşıyan üçüncü “İyilik Treni” Ankara'dan Pakistan’a
doğru hareket etti.
*
SİZİN ACINIZ, BİZİM ACIMIZDIR
1915’te Mehmetçikler şanlı bir direnişle Çanakkale Boğazı’nı savunurken cepheden 5 bin 500 kilometre uzaklıktaki Pakistanlılar Osmanlı Devleti’ne destek için Lahor Meydanı’nda destek mitingi düzenleyen Pakistan’ın manevi kurucusu, Şairi Âzâm Muhammed İkbal’i, varlıklı yaşamını bırakıp İstanbul’da milli mücadeleye destek veren Abdurrahman Peşaveri’yi, İstiklâl Mücadelesi’ne katılarak canlarını feda eden Hint Hilafet Hareketi’nin öncüleri Ali Kardeşleri, Haydarabad’dan İslamabad’a kadar dalga dalga yayılarak Türkiye için, Türkiye’nin istiklâl ve istikbâli için seccadelerine kapanıp dua eden Pakistan halkını, Keşmir’de zalimlerin zulmüyle inim inim inleyen mustazafları, sele kapılan canları unutmadık, unutturmayacağız!.. Sizin acınız, bizim acımızdır!.
URDUCA: *Madad!.. Madad Karen!..(İmdat!.. Yardım Edin!..)