Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2963.73
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 May 2024

​Macron neden Avrupa'nın ölüm riski var dedi?

Geçtiğimiz günlerde Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ‘’Avrupa’mızın ölme riski var. Risklerle yüzleşecek donanıma da sahip değiliz’’ dedi. Avrupa’nın bir ‘’zihinsel kriz yaşadığını’’ hem bu köşede hem de çağrıldığımız her yerde dile getirmiştik zaten. Bizim açımızdan bu itiraflar sürpriz değildi. Ancak bu itirafların bizzat Fransa Devlet Başkanı sıfatıyla olması, gözlemlerimizin ne kadar doğru olduğunu gösterdi.

Zira Avrupalı liderlerin jeopolitik gerçekleri okuma yeteneğini kaybettiğini bu nedenle ABD’nin peşine takıldığını defalarca dile getirmiştik. Nitekim Macron konuşmasında, ‘’Avrupa kıtası ABD’nin kölesi haline gelmemesi lazım’’ dedi. Macron’un bu ifadeleri bir taraftan Avrupa’nın içinde bulunduğu gerçeği yansıtırken, diğer taraftan da Avrupa ile Amerika arasında derin bir rekabetin yaşandığına işaret ediyor. Ayrıca Trump’ın tekrar seçilme endişesini de yansıttığını unutmamak gerekir.

Ancak Macron iki dönemdir iktidardadır ve üstelik 2022’de Avrupa Birliği Konseyi’nin Başkanlığını yapmıştı. Yani eğer ortada bir ‘’ölüm riski’’ varsa ki, vardır kendisinin de az veya çok payı vardır. Burada üzerinde durulması icap eden önemli bir soru: Macron, neden özellikle Sorbonne Üniversite’sinde bu konuşmayı yaptı?

Çünkü Haziran’da Avrupa parlamentosu seçimleri yapılacak. Macron, seçimde istediği sonucu almak için Üniversite’yi kuran ilahiyatçı Robert de Sorbon’un ‘’kolektif yaşamak’’ idealinin mesajını veriyor bence. Zira yapılan anketlerde Avrupa Birliğine karşı, ırkçı söylemlere sahip popülist adaylar daha çok ilgi görüyor.

Bu adayların seçilmesi durumunda Avrupa ‘’kolektif ölüm’’ riskiyle karşı karşıya kalma endişesi var. Bu bakımdan hastanın iyileşmesinin ilk adımı hastalığını kabul etmesidir, bunu anlıyoruz. Macron ’un konuşmasına yüzeysel bakılırsa ‘’hastalığı’’ kabul etmiş görünüyor. Ancak derinlemesine analiz edildiğinde tam tersi bir durum olduğu anlaşılır.

Çünkü Macron konuşmasında, AB’nin bütün başarısızlıklarını başarı gibi sundu. Örneğin AB, terörle mücadele konusunda son derece başarısız, içerde artan yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı durduracak bir düşünce geliştiremedi. Dış politikada, Ukrayna’daki yanlış tutumu nedeniyle enerjide, ABD’nin daha pahalı sıvılaştırılmış gazına bağımlı hâle geldi. Filistin’de soykırım yapan İsrail’e karşı hiçbir şey yapmadı. Avrupa, ‘’İnsan Hakları’’ konusundaki inandırıcılığını kaybetti. Örnekleri çoğaltabiliriz ama bu kadarı kâfi sanırım.

Sonuç

Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra, uluslararası siyasette birçok değişimler meydana geldi. Bu değişimlerin sonucunda hem toplumsal hayatta hem de ülkelerin dış politikalarına önemli etkileri oldu. Bana göre, batılı ülkeler dünyada değişen bu yeni duruma uyum sağlamak yerine dünyayı kendilerine uydurmaya çalıştı, bu da olmadı ve olamazdı.

Toparlayacak olursak: Macron’un Sorbonne Üniversite’sindeki konuşması, köklü bir zihinsel değişimden çok yaklaşan AB Parlamento seçimleri öncesinde istediği etkiyi yaratmak için ayarlanmış bir konuşmaydı. Öyle görülüyor ki Avrupalı siyasetçiler, eski algılarla dünyadaki yeni güç dengelerini hâlâ tam olarak okuyamadı ve okuyamıyor.