Maarif Vekaletinin İftihar Kitabı
Bir vesileyle tekrar yolum düştü oraya. Bir metruk haneydi. Ömrünü tamamlamış
gibi duruyordu. Her an yıkılabilir, tanıklık ettiği tarihin mazi ucundakilerinin
yanına karışabilir bir haldeydi. Sadece bu yapı değil içindeki eşyalar da aynı
kaderi paylaşır bir haldeydi.
İstemeye istemeye ve ayak ucuyla eşyaların arasında dolaşmaya başladım. Bana alıngan davranacak gibi bakıyorlardı. Maziye yollanırken biraz hürmet edilmek istenir bir halleri vardı. Hatırlarını kırmadım ve ellerimle dokundum onlara.
Her gittiğimde beni cezbeden o torbanın yanında bu defa durdum ve dikkatlice bağını çözmeye başladım. Kitap vardı içinde. Burada da torbalara konulup kendilerine bir daha dokunulmayarak hazin tutsaklığı yaşayan kitaplar vardı.
Evet, bu kitap maarif vekaletinin iftihar tablosuydu. İkinci dünya savaşının devam ettiği yıllarda bütün zorluklara rağmen ülkemizde işler bilhassa maarif işleri sürüyor ve ülke çapında iftihar listesine giren öğrencileri bir kitapta toplayan bir çalışma yapılıyordu.
İftihar Kitabı 1942-1943’ünilk sayfasında meşhur maarif vekilimizin şu önsözü vardı:
Çocuklarım;
Öğretmenleriniz
ve onların başında bulunan müdürleriniz, sizlerin iftihar levhasına girecek
durumda olduklarınızı bana bildirdiler. Türk vatanının ve aziz milletimizin
hizmetine ve emeğine muhtaç olduğu insanlar; ancak ahlaklı, terbiyeli, bilgili,
çalışkan yurt evlatları olduğu için, sizin bu vasıflara sahip olduğunuzu
görmek, bizi yürekten sevindirmiştir. Hepinizi ayrı ayrı bütün kalbimle tebrik
ederim. Sizi büyüten analar ve babalarınız, sizi yetiştiren hocalarınız,
varlıklarınızla iftihar etmekte ve şahıslarınızda, size verdikleri emeklerin
mükâfatını haklı olarak bulmaktadırlar. Bütün hayatınız boyunca iyi ahlaklı ve
çalışkan vatandaşlar olarak Cumhuriyetin yükselmesine, Türk milletinin
ilerlemesine hizmet etmenizi dilerim.
Hasan-Ali Yücel
Eskimez tabirle efradı cami ağyarı mani bir önsözdü bu satırlar. Bugün ve dahi her zaman insanlığın ve ülkemizin muhtaç olduğu ve olacağı bir insan kalitesini özetliyordu Hasan Ali Yücel. Türk vatanının ve aziz milletimizin hizmetine ve emeğine muhtaç olduğu insanlar; ancak ahlaklı, terbiyeli, bilgili, çalışkan yurt evlatları olduğu için, sizin bu vasıflara sahip olduğunuzu görmek, bizi yürekten sevindirmiştir.
Maarif vekilinin özlü ifadesi kadar bir diğer kıymettar noktayı da İftihar Kitabı’nın sayfalarını çevirirken o öğrencileri yetiştiren öğretmenlerin kalitesi ortaya koymaktaydı. Cevherleri tespit etmiş ve layık oldukları yerlere isimlerini göndermişlerdi.
Ülkemizin yakın tarihinin iftihar vesilesi olan, çoğu bugün hayatta olmayan tanıdık isimlerle karşılaştım bu kitapta. Bu isimlerin öncesinde şöyle bir not düşülmüştü kitabın beyaz sayfalarına: Okullar disiplin talimatnamesinin 28_inci maddesinin “C” fıkrası mucibince okul tahsilinin sonunda devrenin bütün senelerinde iftihar listesinden silinmedikleri için mükâfatlandırılan talebe.
Kitabın ilk sayfasında aşina isimlere rast gelemedim. İkinci sayfayı çevirirken çok tanınmış üç isme denk geldim. Şair Can Yücel, beyin cerrahımız Gazi Yaşargil, bilim insanı ve siyasetçi Erdal İnönü. Yan yana dizilmişlerdi masum bir şekilde. Yaşayanlara sağlıklı bir ömür ölenlere de rahmet diledim hemen.
Üçü de Ankara’da ve aynı lisede okumuşlar. Bütün masumiyetleri ve
samimiyetleri fotoğraflarına aksetmişti.
Can Yücel’in bakışlarına sitem ve derbederlik hakim gibiydi. Yıllar
sonrasının haşarı ve sıra dışı şairi çok masum duruyordu bu fotoğrafta.
Gazi Yaşargil’in omuzları sanki ağır bir yükün altına girecekmiş gibi
duruyor ve yüzü çok sevimli gözüküyordu. Şarkın zeki vefalı evladının
şimdiki mütevazi halinin ilk
yansımalarını bu fotoğraftan okuyabilirsiniz.
Erdal İnönü ise duruşunu değiştirmeyecek ve ilmin izzetini her şeyin
üzerinde görecek bir sevimlilik ve ciddiyetle hayata bakıyor gibiydi resimde.
Sonraki yılların siyasi başarısızlığının altındaki ilmi ciddiyet burada da
yansımıştı fotoğraftaki duruşuna.
Onları yetiştiren öğretmenleri bir kez daha tebrik ettim ve heyecanla sayfaları çevirmeye devam ettim. Bir sayfa sonra yakın tarihimizin en tanıdık ve kahraman ismine tesadüf ettim. Heyecanım daha da arttı. Çok dikkatli baktım resmine ve altındaki yazılara.
Evet bu öğrencinin ismi maarif vekaletinin İftihar Kitabı 1942-1943’ün bir kaç yerinde tekrarlanıp duruyordu. Fotoğrafı yakından görmek istedim.
O talebe diğerleri gibi hatta daha ötesine giderek maarif vekili Hasan Ali Yücel’in tarif ettiği Türkiye cumhuriyetinin hizmetine ve emeğine muhtaç olduğu insanlardandı.
Ahlaklıydı. Hem de İslam dininin temel ahlak ilkelerinin olduğu ahlakla ahlaklanmıştı. İncelik ve dürüstlük bu ahlakın özetiydi. Güven ve doğruluk ise cevheri.
Terbiyeliydi. Aileden ve
gelenekten aldığı terbiye ona parlak bir gelecek hazırlamıştı. Bu terbiyeden
dolayı sadece ailesinin değil aynı zamanda ümmetin de umudu olmuştu. Kimseyle
polemiğe girmez, protest bir tavır takınmaz,günün her türlü faydacı davranışlarından uzak dururdu. Toplumun
terbiyesinin bireyin terbiyesiyle doğru orantılı olduğunu hiçbir zaman
unutmadı.
Bilgiliydi. Hem de üniversite kürsülerinde ders verecek kadar bilgiliydi. Yeni icatlar ortaya koyacak kadar bilgiliydi. Mazisini ve istikbalini aydınlatacak doğru bilgileri zatında bulunduran bir bilgelikti bu.
Çalışkandı. Ömrünün son senelerini sandalyede geçirirken dahi üretimi esas alan bir çalışkanlıktı bu. Davası için her türlü zahmeti göze alarak sürekli üreten bir çalışkanlıktaydı.
İftihar Kitabı’nın sayfalarındaki yıldızlardan olan O talebe hayatı boyunca helal lokma ve adil düzenden taviz vermeyen Müslüman aleminin unutulmaz bir hizmet eri olan İstanbul Erkek Lisesi’nin 1574 nolu öğrencisi Necmettin Erbakan’dı. Rahmet ve şükranla anıyoruz kendisini.
İftihar Kitabı’nın sayfalarını çevirirken bir şey daha dikkat çekiyordu. O da okulların çeşitliliğiydi. Lise ve orta okullarda tek tiplikten ziyade çok seçeneklilik kayda değer bir durumdu. Bilhassa meslek okullarının çokluğu ve çeşitliliği ayrı bir noktaydı. Mesela Yapı Usta Okulları ve Erkek Terzilik Okulu bunlardan biriydi.
Birçok karışık duygularla kitabı bitirdim. Savaş yıllarının Türkiye’sinin maarif nezaretinin öğrenci profilini düşündüm. Bugün de o profildeki öğrencilere ne kadar çok muhtaç olduğumuzu anladım. Neden böyle öğrencileri bugün yetiştiremediğimizi ise Hasan Ali Yücel’in önsözde şifrelediğine kanaat getirdim.
Umarım milli eğitim ordumuz yeni nesli heder etmeden vatanımızın ve aziz milletimizin hizmetine ve emeğine muhtaç olduğu bireylerin ancak ahlaklı, terbiyeli, bilgili, çalışkan yurt evlatları olduğunu düşünerek çıkmazdan kurtuluşa geçer.