Maarif davamız
‘’Bir
ülke, bir şehir, bir mahalle, hatta bir apartman onlarca doktor, mühendis,
öğretmen hâkim, hemşire çıkarabilir.
Öğretmen
olarak en büyük çabam bunlardan kaç tanesi şiir öykü yazabilir, resim
yapabilir, sesiyle ruhlara huzur katar idi... Duvara asılacak bir tablo
hazırlayan kaç öğrencim olur bu mesleklerden...
Hamura
şekil veren boyalarla rengarenk dünyalara akan çevresine renk veren kaç
öğrenci! kaç öğrenci! dedim hep.
Sesim
testler arasında sıkıştı /sıkıldı çoğu zaman ama! ben bu şekilde öğretmen olmayı
sevmedim.
Şiirle
topluma ses veren, bunalmış bedenlere sesiyle güç veren, sanatın evrensel
diliyle çağlara hükmeden gençler! Kaç genç…
Arayışım
bu oldu hep, sen beni anla çocuk …’’
İşte bu sevdayla 30 yıllık öğretmenlik
hayatımda maarifi bir dava gördüm Nurettin Topçu’nun sevdasına ortak oldum.
Baktığını gören, gördüğünü hisseden ve bu
bağlamda üreten nesiller yetiştirmek çabasında olmaktı her sabah okula
yürüyüşün adı…
Bir öğretmen buğdayı anlatıyordur mesela;
orada ekmek üretmeye, ekmek yedirmeye sevdalı ve bu heyecanı duyan bireyler
yetiştirebilme arzusudur eğitim…
Bir şairi anlatırken çocuğun şiir yeteneğini
açığa çıkarabilmelidir. Kalbi küt küt atarken ‘’bayrak’’ şiiriyle göndere
çıkmanın adıdır eğitim…
Bir kır gezisinde ressam, yazar, besteci,
tiyatrocu olabilmek ve olabilecek, sanat ruhuyla bezenmiş çocukları fark edebilmektir
eğitim.
Bir yaprağa, bir dala, bir tohuma, bir taşa
bakışından araştırmacı, bilimsel çalışmalar yapabilecek öğrencileri takip
ederken, göklere açılıp pilot olmak isteyecek özgür ruhları da açığa çıkarabilme
gücüdür eğitim…
Ritim tutarak ilerleyen, şarkı söyleyen
çocuklardaki notalı adımları, toprağı karıp bitki yetiştirme bilgisini soran
çocuklardan da çiftçi, fabrikatör, iş insanı olma duruşunu görebilir.
Öğretmenlik böyle bir meslek ise; onlara yol
açmak yol vermek bir o kadar önemlidir. Aile ve okul sistemi ekibi tamamlar.
Hiçbir zaman dört duvar arası eğitimim
olmamıştır. Bunun önemini yıllarca anlatıp durmuşumdur.
Yeri gelince bir bahçe, bir kütüphane, bir göl
kenarı, bir spor salonu, bir ev ortamı bizim sınıfımız olmuştur.
2 yıl önce giden valimiz Aydın Baruş’ un evine
taşımıştık eğitimi. Eşi Nagihan Hanım öğrencilerime masal anlatıp ikramda
bulunduğunda, öğrencilerimin kanatlarını görmemek mümkün değildi
Sadece
onların değil, velilerin de yüzlerindeki mutluluk görülmeye değerdi.
İlkokullarda yazılıların kalkması bizi bir o
kadar sevindirdi.
Deneme yanılmalar olmadan, eğitimde ileri ve
örnek adımları en önemli meselemiz kılmalıyız.
Her ilde başarılı ve farklı tecrübeleri olan
öğretmenlerden oluşan eğitim şuraları kurulmalı zincirleme 81 il bu çalışmaları
birlikte değerlendirebilmelidir.
Geleceğimiz yavrularımız, şu zamanın teknoloji
ve enerjisiyle beslenirken, büyüklerinin önlerine koydukları bazen loş, bazen
de parlak ışıklardan faydalanabilmelidirler.
Yukarıda
duran her şey aydınlatmalıdır. Yıldız, güneş, ay gibi. Lamba gibi …Biz de çocuklarımızdan
yaş, tecrübe, eğitim ile üstte isek onları dosdoğru biçimde aydınlatmalıyız.
‘’Akıl akıldan üstündür’’ atasözümüze, ‘’fikir
fikirden üstündür’’ ü,ekleyerek potansiyeli yüksek pırıl pırıl çocuklarımıza,
gençlerimize ışık olalım.
Eğitim büyük bir davadır, canla başla çaba
veren erlere ihtiyacı vardır. Teknesinde ekmek taşıma kaygısı olmadan. Vesselam…