Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
35.96
Gram Altın
2997.36
BIST 100
9484.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 May 2022

M. Akif İnan Edebiyat Müzesi ve Akıbeti

Müzeler haftası münasebetiyle bu konuda bir yazı yazma ihtiyacı hasıl oldu. Müzeler, bir şehrin, bir bölgenin hafızası olduğundan buraları sürekli önemserim. Müze denilince akla geleneksel müzeler gelir ve kültür bakanlığı bünyesinde arkeoloji müzeleri olarak tanımlanır.

Kültür bakanlığına bağlı başka müzeler de vardır. Askeri müze, etnografya müzesi, sanat ve tarih müzesi, Edebiyat-şahıs müze evleri… Bunun yanında valiliklerin, belediyelerin, başka vakıf ve kuruluşların da işlettiği gastronomi, mutfak müzesi, şarkıcı, türkücü, sinema oyuncularına ait müze evler de söz konusu.

Edebiyat şahıs müzeleri de cumhuriyetin kuruluşundan beri varlığını sürdürmektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan önce de edebiyat şahıs müzeleri de vardı. Bazıları Osmanlı’ya nispet edildiğinden dolayı kapatıldı. Bazıları da revize edilerek cumhuriyet döneminin ilk müzeleri arasında yer aldı. Osman Hamdi Bey ismi ve müze-i hümayun adı meraklısına bir rehber niteliğinde olur düşüncesiyle burada zikrediyorum.

Edebiyat şahıs müzeleri, edebiyatın toplumdaki rolünü müze ortamlarında tanıtır, korur ve bunu insanlara ileterek edebi eserin hafızalarda kalıcı kılar. Ülkemizde kapsam ve görev açısından tam anlamıyla edebiyat müzesi olarak adlandırılan bir müze olmamakla birlikte, yazar müze evleri, müze kütüphaneleri ve arkeoloji müzeleri gibi azımsanmayacak sayıda edebiyat ile ilgili müze olduğu görülmektedir.

Türkiye’de ilk edebiyat müzesi Aşiyan Müzesi, 1945 yılında İstanbul Belediyesi tarafından Şair-ressam Tevfik Fikret’in 1906-1915 yıllarında yaşadığı evini ailesinden satın alarak müzeye dönüştürmüştür. Yine 1953 yılında Diyarbakır’da Ziya Gökalp’ın yaşadığı ev şahıslardan satın alınarak müzeye dönüştürülmüştür. Akabinde 1973 yılında Cahit Sıtkı Tarancı’nın 1910 yılında doğup büyüdüğü bir konak kültür bakanlığınca satın alınarak Cahit Sıtkı Tarancı Kültür ve Edebiyat müzesine dönüştürülür. (O dönemde Kültür Bakanlığı, “Divanü Lugâti't-Türk” eserini bularak; kültür dünyamıza kazandıran Diyarbakırlı Ali Emirî’yi unutmayıp onun adına bir konağı da müzeye dönüştürebilirdi.)

Ülkemizde Edebiyat şahıs kütüphaneleri adına bu güzellikler olurken Şanlıurfa’da da alt yapısı ve gerekli hukuki düzenlemeleri yapılarak 2005 ve 2008 yıllarında iki edebiyat müzesi kuruldu. İlk edebiyat müzesi Klasik Türk Edebiyatı duayeni Prof. Dr. Abdülkadir Karahan adına kuruldu. Daha önce Şanlıurfa İl Özel İdaresi tarafından işletilen Prof. Dr. Abdülkadir Karahan Kütüphanesinin üst katı Karahan hoca ve ailesine tahsis edilmiş bir lojmandı. Karahan hocanın vefatından sonra ailesi, bu katın Abdülkadir Karahan Edebiyat müzesi olma şartıyla valilikle noter huzurunda bir protokol yapıldı. Gerekli tefrişat, belge ve dokümanın Karahan Hocanın İstanbul’daki evinden getirildi ve müzede sergilendi. Bu müze, halen Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler Şube müdürlüğünce işletiliyor. Bu edebiyat müzesindeki evrak ve edebiyat tarihi açısından önem arz edecek belgeler bulunmaktadır. Harran Üniversitesi hocaları ve öğrencileri, kütüphane kısmının yanında burada da araştırma ve incelemede bulunmaktadırlar. Müze ile ilgili Prof. Dr. Ekrem Bektaş’ın 2007 yılında İstanbul’da sunduğu bir sempozyum bildirisi de mevcuttur.

Şanlıurfa’da kurulan ikinci Edebiyat müzesi ise edebiyat dünyasında “Yedi Güzel Adam” olarak anılan topluluğun şair ismi M. Akif İnan anısına kurulan müzedir. 2008 yılında TYB Şanlıurfa Şubesi ile Vakıflar Genel Müdürlüğü -ŞURKAV- Rızvaniye Vakfı arasında yapılan bir protokol sonucu kurulmuştur. Müze kuruluşu öncesi dönemin Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt, kültür ve edebiyat çevresinden bir grup arkadaşına M. Akif İnan adına Urfa’da neler yapabiliriz, diye sormuş. Gelen cevap ise TYB öncülüğünde M. Akif İnan Edebiyat Müzesi kurulması yönündeydi. Yine o dönemde Urfa’da TYB yönetimde bulunmam vesilesiyle bu müzenin de yasal alt yapısını hazırlayıp Vakıflar Bölge Müdürlüğüne sunmuştuk. Yapılan protokol uyarınca TYB Ş. Urfa Şubesi, Rızvaniye Medresesini on yıllığına kullanacak ve buradaki en büyük odayı da M. Akif İnan Müzesine dönüştürecekti. Çalışmalar hızlandı, müze için gerekli belge ve dokümanlar M. Akif İnan ailesinden alındı. Müze müdürlüğüne de o dönem M. Akif İnan’ın akrabası olan şair Abdullah Arif İnan getirtilmişti.

2018 yılında TYB Ş. Urfa şubesi, protokolü bitince burayı boşalttı. Ama M. Akif İnan Müzesini boşaltmadı. Bunda şu umut edilmişti: Rızvaniye ile protokol yapan Şanlıurfa Valiliği, daha doğrusu valiliğin vakfı olan ŞURKAV, M. Akif İnan Müzesinin faaliyetine devam etmesine izin verebilirdi. Durum maalesef öyle olmadı. ŞURKAV, TYB’den kalan eşyaları kaldırıp bilinmeyen bir yere bırakırken M. Akif İnan Müzesi de kapatılıp buradaki belge ve dokümanlar da bilinmeyen bir yere bırakılmıştı. Yıllar sonra M. Akif İnan’ın yakın dostu şair yazar Mehmet Sarmış Hoca, M. Akif İnan müzesine ait eşyaların yerini öğrenmiş ve buradaki eşyaları Ş. Urfa Memursen şubesine götürmüştü. Şimdi M. Akif İnan müzesinden kalan eşyaların bir kısmı Ş. Urfa Memursen tarafından oluşturulan M. Akif İnan köşesinde sergilenmektedir.

Duamız odur ki M. Akif İnan’ın kurucusu olduğu MEMURSEN ve onun adına kurulan vakfı, M. Akif İnan Edebiyat Müzesini yeniden kurmak için bir çalışma başlatmasıdır. Ama önceliğimiz şudur: M. Akif İnan Edebiyat Müzesi, Kültür Bakanlığının Edebiyat Şahıs müzesi protokolüne uygun yapılmasıdır.