Lütfü sen nereye koşuyorsun?
İnsanın fıtratında iyilik ile birlikte kötülük de var. Hangisini tercih etmek onun elinde… Tercih imtihan oluyor. Yani insan dili, mücadelesi, yaşamı ve yaşantısı ile imtihan oluyor.
Şu
zamanda iyilik ile imtihan zor çünkü kötülerin hakim olduğu bir dünyada
yaşıyoruz. Olsun, kötülükle mücadele edenlere Allah yardım ediyor. Belimiz
bükülse de iyiliği sırlanıp menzile taşımak bizim hedefimiz değil mi? Sonun da
kazanan iyiler olacaktır.
İyiler
bilir, iyilik mutlu edip sakinleştiriyor. İyiliğin tedavi edici bir gücü var.
Bugünün insanı rezil rüsva oluyorsa iyilikle arasına mesafe koymasından ya da
iyilik ehli olmamasındandır.
Müslüman
iyilik erbabıdır, irfan ehlidir. Kötülüğe iyilikle mukabele bulunmada ustadır,
sabırlıdır. Sabrın imanın gereği olduğunu bilir. Misal, kendine fenalık
eden insanlardan bile hayır duasını esirgemez. “Allah ıslah etsin” duasıyla güzel bir davranışta bulunur.
Küfredilen şehidin annesi de bunu yaptı.
Evet,
Müslüman yürekler kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet.
Kızgınlığında bile haksızlık
etmez. Çünkü kin tutmak insanın psikolojisini olumsuz etkiler. Diyoruz ki bunu kötülük
eden düşünsün çünkü kötülük sinede ağır yüktür ve Allah katında hesabı zordur.
Müslüman yürekler, menfaatperest değil
yardımseverdir. Dünyanın sürgün yeri ve gurbet mekânı olduğunu bilirler. Kötüler
ise dünyayı baş tacı yapıyor. Oysa
dünyayı yüreğine alanın yüreği yanar!
Müslüman yürekler, iyi gün dostu değildir. Kötü
günlerde çağrılmadan ilkin o gelir. Kara gün yanında iyi gün dostudur da. Fedakârlığını ortaya koyar
ve ne gerekiyorsa yapar, hiçbir şekilde çıkar beklemez. Yaptıklarının yarın
neye karşılık geleceğini bilir.
Oysa
modern dünyanın insanı sadece kendini düşünür bu yüzden de yalnızdır, dostluğu
da menfaate karşılıktır. Menfaati yoksa dostluğu da yoktur. Menfaati oranında
dostluk gösterir. İçindeki sevgi, merhamet, vefa, duyguları gelişmemiştir
üstüne üstlük bencillik ve menfaatperestlik kimliği haline gelmiştir.
Bu
çağın insanı şahsi hesapları, hırsları, ihtirasları yüzünden gözünü
karartıyor. Kötü şeylerin kişiyi ve toplumu yaraladığının farkında değildir.
Sonuçta kendisi de yaralanıyor. İslam ilim ve iyilik dinidir. İlim, evvela kendini bilmektir. Bir
Müslüman kendini bilir. İyiler ile kötüleri birbirinden ayırmanın ölçüsü budur.
Şuraya
gelmek istiyorum…
Toplum
olarak onca iyi hasleti ve değerimizi kaybettik. Gittikçe de kaybediyoruz.
İyilerin sayısı azalırken kötülerin sayısı artıp kötülük organize hale geliyor.
Sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi kötülük sel gibi harekete
geçiyor.
Türkiye,
milliyetçi ve vatansever bilinen İP’in Meclis Grup Başkan vekili Lütfü Türkkan’ın
bir şehit yakınının bacısına küfür ettiğine şahit oldu. Bu küfürbaz
için ne hissettiğinizi tahmin edebiliyorum. Haklısınız da ancak “Edep en hayırlı sanattır.” öfkeniz sizi günaha sevk etmesin. Ben ahlakınızı
bozup dilinizi kirletmeyin derim.
Bizi
üzen Akşener’in bu adamı koruma çabasıdır. Bu savunmadan o adamın tek başına
olmadığını anlaşılıyor. Kötülüğün tek başına olmadığı üzücüdür.
Bir
diğer şey partisinin suçluyu korumacı tavrıdır. Şehit ve şehitlik makamının
küçümsenmesidir. Şehit için kullandıkları “Sadece
çoban olan kardeşi mayına basmış o kadar” savunması biz “küfrümüzde
haklıyız” anlamına gelmez mi?
Lütfü
Türkan örneğinde olduğu gibi maalesef dürüstlük, vatanseverlik tüm değerlerimiz
kan kaybediyor! Etraf bunların yakıcı ve yıkıcı misalleriyle doludur.
Bu milletvekilinin mensubu olduğu partiye oy verenlere de sözüm şudur; vatanseverleri, milliyetçiliği yanlış yerde arayıp durmayın. Vatanı ve dini için şehit düşenlere küfredenlerde bu değerler bulunmaz.