Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.67
Gram Altın
2959.97
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Temmuz 2023

​Lütfen insan olduğunuzu doğrulayın!

İnsan olabilmenin ve insan kalabilmenin gerekliliklerinin çok oluşu, modern dünyanın birbirinin tıpkısı haline getirdiği insan için ağır bir sorumluluğu beraberinde getiriyor. Bugün maalesef ki toplum içinde yalnızca sosyal medyadaki maskenizle rahat rahat nefes alabilir ve modern dünyanın belirlediği sosyal sorumlulukları yerine getiren bir ‘insan’ olarak varlığınızı sürdürebilirsiniz. Ta ki internet paketiniz bitene kadar…

Eşref-i mahlûkat ve Ahsen-i takvîm yaratılışına vefasızlığı ile tanınan ve bundan gurur duyan günümüz insanı, yalnızca makinelerin kendi insanlıklarını sorgulamasından oldukça hoşnut. Bu durumdan duyulan memnuniyet, insanın makinelere karşı insanlığını ispat etmesindeki basitliğe elbette çok şey borçlu. İnsan olunduğunun ispatı noktasında makinelere verilen basit cevaplar, Din ya da toplum nezdinde insan olunduğunun ispatının yüklediği ağır yükümlülük karşısında oldukça cazip ve kolay. Fakat insan olmak aklın, ruhun ve kalbin senkronize şekilde yaratılışa uygun hareket etmesini ve emaneti üstlenen insanın kendini yalnızca Rabbine ispat etmesi gerektiğini ifade eder.

Neyse ki artık insan olduğumuzun ispatını insanlar değil makineler istiyor. Geçtiğimiz günlerde misafiri olduğum bir internet sitesi birkaç işlemden sonra karşıma çıkardığı kutucuğu işaretlememi istedi. Kutucuğun hemen yanında şu ifade yer alıyordu: “Lütfen insan olduğunuzu doğrulayın!”

Beni dehşete düşüren makinenin bir insandan insan olduğumu ispatlamasını istemesi değil aslında, içtimai hayatta bu durumu kimsenin yadsımaması ve bir sonraki adıma geçmek için makinenin emirlerini yerine getirmek zorunda olmam. Bu cümleleri yazmaya vesile olan güdülenme, makinelerin bizlere insan olduğumuzu şekli, bayağı bir akılla ispat edebileceğimizi ve fazlasını yapmamıza asla ihtiyaç olmadığını anlatıyor olmasından kaynaklanmıyor. “Biz, insanı en güzel biçimde yaratmışızdır.” (Tin/4) diyen İlahi nidanın insan tarafından duymazdan gelinmesinden kaynaklanıyor.

Bu sağır numarası elbette insana çok şey kaybettirdi ve kaybettirmeye de devam ediyor. Çünkü asıl görevini ve yaratılış gayesini unutan insanın içinde büyüyen boşluklar, modern dünyanın sahte bir takım hazlarıyla dolduruluyor. Kendi hazlarının peşinde koşma dürtüsü hiçbir zaman azalmayan insan, ne yazık ki kendini kör, sağır ve dilsiz hale getiren modern araçlardan ümidini hiç kesmiyor.

Yaşadığımız çağ, insan gibi davranmadığımızda dahi bu davranışın özgürlük kapsamında değerlendirildiği ve bunu yapmanın hak olduğunun toplumda kabul gördüğü garip bir zaman dilimi. Dayatılmış özgürlüğün dar kalıplarında nefes almakta zorlanan zihinlerimiz, insandan başka canlıların sorumsuz özgürlük anlayışlarını insana atfedenlerin derin etkisi altında.

Dolayısıyla önümüzde iki yol var. Birincisi insanlığın gereklerini yerine getirmeden basit birkaç işaretle insan olduğumuzu makinelere ispatlamaya devam etmek; ikincisi ise dağların dahi üzerine almaktan korktuğu emanetin yüklenicisi olarak yeniden hayata başlamak.

Hülasa, bir makinenin insanlığımızı sorgulaması bizi rahatsız etmemeye devam ederse ve insan olmanın ispatı sadece bir işarete bağlı kalırsa işimiz oldukça kolay. Zor olan içerisinden insanlığı söküp alınmış, aldatılmış insanlara başka bir yol olduğunu yaşayarak gösterebilmek.