Lütfen boşanmayınız!
Neredeyse her gün Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) sitesine giriyorum.
Amacım, 2023 yılı “boşanma ve evlenme” istatistiklerini görmek.
Zira, geçen sene, 2023 rakamlarının Şubat ayında
açıklanacağını ilan etmişti TÜİK.
Kısa Şubat’ın son
günleri.
Ele kulağındadır.
TÜİK 2022 rakamlarına epeyce dikkat çekmiştik.
Tablo kötü, çok kötü, Türkiyemizi seven herkesi derin
endişelere sürüklemesi gereken rakamlar.
Bir rekora imza attığımızı gösteren veriler.
Aslında her yıl rekor kırıyoruz, düzenli olarak.
Rakamlara 2001 yılından itibaren baktım, evlenme oranlarının
çok üzerinde artış var.
Hızla boşanıyoruz; 92 binden 181 bine çıkmışız 21 yılda,
artış oranı neredeyse yüzde 100!
Boşanma hızı fena halde artıyor, evlenme hızı fena halde
yavaşlıyor.
Evlenme yaşı hızla yukarı çıkıyor!
Eriyoruz, maalesef!
BOŞANANLAR VE
ÇOCUKLAR!
Ah şu, boşanmalar.
Bugünlerde aklından boşanmayı geçirenler varsa ve yuvanın
kurtulması ihtimal dahilindeyse…
Aman, lütfen vazgeçsinler!
Lütfen!
Her birine yalvarıyorum!
Hele çocukları olanların ayaklarına kapanıp yalvarmak
istiyorum!
Boşanmanın ne demek olduğunu, boşanmışlardan ziyade, onların
çocukları bilir.
Çoğu vakit yıkımdır çocuklar için, güven duygusunun tamir
edilmesi neredeyse imkânsız şekilde zedelenmesidir.
Babaya ya da anneye, hatta her ikisine karşı “muhabbetin”
azalmasıdır.
Yalnız yaşamlardır, ikinci, üçüncü evlilikler, üvey
anne-üvey babalardır.
Yeni ve yarım akrabalar;
her iki tarafın geçmişlerden bugünlere taşıdıkları sıkıntıların yeni
sıkıntılara yol açmasıdır.
Çocuk üvey annesine “abla”,
üvey babasına ise “abi” diyecektir, büyük ihtimalle.
Ya onların anne babalarına ne diyecektir; “teyze-amca” mı?
Yeni evliliklerden olan yeni çocuklarla “kardeşlik”
ilişkileri nasıl olacaktır?
Bu ilişkiler ileride ne gibi sıkıntıları beraberinde
getirecektir?
Ben istisnai de olsa, güzel misaller gördüm ama, sıkıntı
ihtimalinin çok büyük olduğunu da biliyorum.
Çok çok iyi biliyorum.
Belki de, herkesten fazla biliyorum!
Evet, boşanmalardan kaynaklanan olumsuzlukları öncelikle ve
çok daha fazla çocuklar yaşıyor.
TÜİK verilerine göre, 2022 yılında 181 bine yakın çocuk,
anne ya da babanın velayetine verilmiş.
Kim bilir neler çekmişlerdir, ya da çekiyorlardır, Allah
hepsine kolaylıklar versin.
Bakalım, TÜİK’in Şubat ayında , yani bu ay açıklayacağı
rakamlar neleri gösterecek?
Seyir aynen devam etmişse - ki çok büyük ihtimalle etmiştir-
daha da karanlık bir tablo ile karşı karşıya kalacağız.
Hep böyle bu.
Yakın zamandaki yazılarımıza yansıttığımız 2023 yılına dair
tablolarda, bunun işaretleri var aslında.
Yine TÜİK verileri,
Türkiye’de 5 milyon 200 bin kişinin yalnız yaşadığını gösteriyor.
Memleketteki tek kişilik hane sayısı son on yılda yüzde 77.2
oranında artmış vaziyette.
Nüfus artış hızı da şöyle çakılmış dibe:
2008: Binde 13.1,
2018: Binde 14.7,
2022: Binde 7.1,
2023: Binde 1.1
X
Bu rakamların ne demek olduğunu, kime, nasıl anlatacaksın?
Geçtiğimiz günlerde, en mühim yetkililere çok yakın bir
arkadaşın önüne bu rakamları koydum…
“Evet, çok kötü
bunlar. Ne yazık ki, bizimkilerin bu işlere ayıracak zamanları yok. İçeride ve
dışarıda o kadar çok meseleyle uğraşıyorlar ki… Bunlara sıra gelmiyor!” dedi.
Bunca işin arasında, bu konulara sıra gelmiyorsa, çok kötü.
Zira, bu meseleler gerçek mânâda bekamızı ilgilendiriyor.
Çok yakından ilgilendiriyor.
Evlilikler azalıp, boşanmalar arttıkça neler olur?
Doğurganlık oranı sıfıra vurduğunda, nüfus hızla
yaşlandığında neler olur?
Allah korusun, ileride, savunmamız bile zafiyete düşebilir.
Boşanmaların azalması mı, çoğalması mı iyidir, caddelerin ve
sokakların güvenliği açısından?
Üretim için yaşlı nüfus mu lâzımdır, genç nüfus mu?
Üretecek eleman bulamazsınız, nüfus iyice yaşlandığında…
Sosyal güvenlik mekanizmalarınız zafiyete uğrar, sağlık
giderleriniz artar..
Her yanınız yaşlı bakım ve rehabilitasyon evleri ile dolar.
Eski ve yeni aile bakanları da, yaşlı bakım ve
rehabilitasyon merkezlerinin artmasının önemine vurgu yapar.
Yaşlıların sayısı artar ama
dedelerin, ninelerin sayısı azalır.
Geçmişten bugüne kültür, tecrübe aktarımı tükenir.
Farklı ortamlarda, birbirlerinden kopuk yaşayan nesiller,
birbirlerini anlamaz hale gelirler.
Yeni nesillere, tasarruftan, kanaatten, vefadan bahsedemez
olursunuz.
Boşanmalar, suç örgütlerinin işine yarar.
Zararlı madde kullanımı
hızla artar.
X
Ben, günlük politikanın dar koridorlarında, kısır
çekişmelerinde kaybolup giden gündemin arasından şöyle bir kafa uzatıp
seslenmeye çalışıyorum bütün topluma ve bilhassa ilgililere…
Bugüne kadar, “Vaktinde dinlemediniz beni, hep birlikte gördük işte başımıza geleni!”
demişliğim vardır çok defa.
Bu sefer de öyle mi olacak acaba?