Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Kasım 2022

Lümpenleşmek

Yeni zamanlarda, yeni nesiller için salgın ve yaygın tehlikelerden biri de lümpenleşme musibeti diyebiliriz…

Yeryüzüne hükmeden şer odaklarının sanıyorum hedefledikleri insan profili, lümpenleşmeye açık ve alışık insan modeli… Güdülmeye hazır, sömürülmeye müsait, silik ve sinik insan tipi… Artık lümpenlik bir davranış biçimi olmaktan öte bir yaşam biçimine, hayat tarzına dönüşmüş durumda…

Lümpenleşmenin döl yatağı Liberalizmdir dersek sanıyorum gerçek dışı bir ifade kullanmış sayılmayız… Ayrıca kapitalist sistemler geldiğimiz aşamada sistematik olarak lümpenleşmeyi daha da derinleştiriyor…

Özgürleşme yanılsaması ile lümpenleşme yükselişte… Toplumsal sorumluluk bilinci ve örgütlülük ruhu zayıfladıkça, bireyselleşme, bencilleşme, duyarsızlaşma ve değersizleşme ile çözülme ve çürüme süreçleri hız kazanıyor…

Ürkütücü lümpenlik halleri hayatı ve hakikati sulandırıyor, önü alınmaz savrulmalara yol açıyor…

Azgın bir lümpen azınlık, suskun ve bezgin çoğunluğun geleceğini karartıyor… Toplumsal bağların zayıfladığı, mesuliyet duygusunun örselendiği, kültürel bir battallaşmaya maruz kaldığımız şu zamanlarda lümpenlik virüsü oldukça bulaşıcı ve bozucu…

Modern musibetlerden biri de lümpenleşme dedik… Birçok kötülüğün ve körelmenin mütemmim cüzü lümpenleşmektir dersek çokta yanlış olmaz sanırım…

Aslında lümpenleşme bir sonuçtur… Neyin sonucu? Nesli ve ekini ifsad etmeyi yaşam felsefesi edinmiş malum mihrak ve odakların ürünü… Bu bağlamda lümpen sermeye, lümpen siyasal, lümpen medya, lümpen burjuva işbirliği halindedir…

Homoekonomikus, homopolitikus dolaylı olarak bu amaca hizmet ederler…

Genellemeden yana değilim ancak görünen o ki bizim mahalle içinde en ciddi risklerden biri “”lümpen müslümanlık” diyebileceğimiz bir zemine kayış görünüyor… Aidiyet ve mesuliyetten kopan insanımızın hangi limanlara demir atacaklarını kestiremez oluyoruz…

Lümpenliğe Marksist literatürde farklı anlamlar yüklense de, sosyolojik olarak sınıflı toplumun bir sonucu olarak algılansa da sahaya baktığımızda ilkesiz, seviyesiz, görgüsüz, kuralsız bir kuşakla karşı karşıyayız… Hatta kuralsızlığı kural edinmiş, keyifliği ilke bilmiş bir durum söz konusu… Dahası insanlaşmayı donduran, durduran, dumura uğratan durumlar gözler önünde…

Muhakeme, muhalefet, mücadele bilinci körelmiş aylak, avare, yabani, bedevi bir toplumsal bir zemine sürükleniyoruz…

Toplumuna, kültürüne, inancına yabancı, buna rağmen burnundan kıl aldırmayan, bilgiçlikten ödün vermeyen aykırı tipler piyasayı tutuyor…

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan… Üretmeden tüketen… Kendi çıkarı için her şeyi mubah gören… Olduğundan daha fazla görülmek isteyen… İnancı, ideolojisi ve ideali olmayan… Güç kimdeyse ondan yana tavır koyan…

Bilumum kaypak, kaba, katı, kuralsız karakterleri kapsıyor…

Küreselleşme açılımları, popülizmde bu değirmene su taşıyor…

Statüko ve emrindeki sermaye, siyasal, sanat, sanal, sinema bu sefalete katkı sunmuyor mu, ne dersiniz?

Hülasa, helalin gözetilmediği, Allah’ın emir ve yasaklarının hiçe sayıldığı hayatların sonu, hiçleşmek ve lümpenleşmekten başka ne olabilir ki?

Takva tükendikçe pejmürde kalabalıklar, pespaye tipler yapacağını yapacaktır…

Aslında bu konu sadece bu günün meselesi değildir… İnsanlık tarihi boyunca, seçkinci egemenler, nesilleri lümpenleştirmeyi kendi iktidarlarının bekası için zorunlu görmüşlerdir…

Sanıyorum şu ayet bu gerçekliğe işaret ediyor:

“ (Firavun) Böylece kendi kavmini küçümseyip hafife aldı (onları basit ve haysiyetsiz ayak takımı saydı). Buna rağmen yine onlar kendisine (hürmet ve) itaatini ( arttırdı). Gerçekten onlar fasık (duyarsız, davasız ve bayağı insanlardan oluşan) bir kavim olmuşlardı. (Çünkü Firavun kendilerini hakir gördükçe, ona daha çok yanaşmışlardı).” ( Zuhruf, 54)