Dolar (USD)
33.98
Euro (EUR)
37.61
Gram Altın
2728.37
BIST 100
9771.16
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


​Lübnan izlenimleri (Dersler 1)

Filistin davası, Gazze ve özellikle Aksa Tufanı’na destek ziyaretleri için bir Lübnanlı iki Filistinli olmak üzere dört kişi olarak bu sefere katılmak nasip oldu. Çok yönlü değerlendirilebilecek seyahatimizden bazı izlenimleri paylaşmıştık. Şimdi farklı bazı izlenimler ve derslerle devam edelim.

1. Sıcak bölgede ve hatta cephe hattında olmanın elbette riskleri vardır. Ancak cihad ruhu ve şehadet aşkını diri tutması yönüyle de büyük bir avantajdır. Bunu Lübnan’da ziyaret ettiğimiz şehirlerin halklarında müşahede ettik. Özellikle Filistin mülteci kamplarında bu ruh ve şuur daha canlı ve diri durumdadır. Bilindiği üzere bitki, ağaç, meyve ve sebzelerin her biri için uygun bir iklim ve zemine ihtiyaç vardır. Soğuk bölgedeki bitkiler, sıcak bölgede yetişmez. Tatlısu balığı denizde yaşamaz. Deniz canlıları da genel olarak tatlı suda yaşayamazlar. Canlı ve bitkilerin her biri, kendine has bir ortamda yetişip gelişir. İşte Filistin toprakları bir asırdan fazladır, cihada ve şehadete sevdalı yiğitler yetiştirmeye devam ediyor. Diğer yandan Filistin toprakları adeta birer askeri eğitim kampı görevi de görüyor. Ama biz ümmet olarak hala bunun değerini anlayabilmiş değiliz.

2000’li yıllarda ve “2. İntifada” yıllarında İHH Başkanı Bülent Yıldırım beyden önemli bir kıssa dinlemiştim ki, özetle şöyleydi: “Filistin vd. ülkelerde devam eden yetim projelerimiz kapsamında farklı bir karar aldık. Filistin’deki yetimlerin bir kısmını oraların zor şartlarından Türkiye’ye getirip eğitip yetiştirip tekrar Filistin’e götürmek. İlk etapta demek kastıyla 50 yetimi Filistin’den alıp İstanbul’a getirdik. Bakım, gözetim, barınma, eğitim ve terbiyeleri için yapılan program dâhilinde işler başladı.

Çocuklar buraya geldiklerinin ilk günlerinde bizim çocukların önceden oynadıkları “polis hırsız” “askercilik” gibi “Yahudi ve Müslüman savaşı” veya “cihad ve askercilik” gibi oyunlar oynuyorlar. Halid bin Velid (ra) Selahaddin Eyyubi, Hasan el Benna (rh.a) vb. gerçek kahramanlarımızın rollerini canlandırıyorlardı. Ancak henüz 8-10 ay geçmeden bu yetim çocukların davranışlarının dönüşmeye başladığını gözlemledik. Çocuklar oyunlarında “Süpermen” “Spiderman” gibi sahte kahramanların rollerini canlandırıyorlar. Modadan bahsediyorlar, batılı futbolcuları örnek alıyorlar, giyim kuşamlarında saç modellerini batılı artistler tarzında yapmaya çalışıyorlar. Kollarına yüzlerine yapıştırma dövmeler yapıyorlar vs. Biz hemen projeyi iptal ettik ve o çocukları; cihadın ocağı ve mücahitler yatağı olan Filistin’e geri gönderdik.

2. Şehit imam hasan el-Benna’nın Mısırda yaktığı davet, irşad ve cihad meşalesinin ışığının dünyanın birçok yerine ulaştığı görüyoruz. Mısırda “İhvanı Müslimîn” olarak tezahür eden bu ışık Filistin’de “Hamas” Tunus’ta “en-Nahda” Lübnan’da “Cemaati İslamiye” ve başka ülkelerde başka isimlerle ifadesini bulmuş. Aslında bu yapının etiket veya tabela diye bir derdi yok. Tek tip olmayı ise asla dayatmıyor. Aksine tek dertleri; dünyanın neresinde olursa olsun, sahih İslam’ın ihya ve ikamesi için mücadele etmektir. Bu konuda her görüşten Müslümanlarla dayanışama ve yardımlaşmaya hazırlar. Aynen imam el-Benna’nın dediği gibi: “neteâvenu fîma’t-tefeknâ fîh ve nazuru ba’duna ba’den fîmâ-htelefnâ fîh.” Yani; “İttifak ettiğimiz konularda yardımlaşırız, ihtilaf ettiğimiz konularda ise bir birimizi mazur görürüz.” Bu prensip ihtilaf ve tefrika içerikli birçok sorunumuzu çözecek bir çözüm yoludur. Tabi gereği gibi işletebilirsek.

3. Devletsizlik; büyük bir boşluk, anarşi, kaos ve çok yönlü ziyan demektir. Fransızlar güya işgali bırakıp gitmişler ama Lübnan’da öyle bir sistem bırakmışlar ki, işgal günlerinden de beter. Yıllarca ülkeyi seçecek idareciler ve meclis seçilemiyor. Ülke vekâletlerle ve dolayısıyla tamamen batının güdümünde ne ölü, ne diri misali varlığını devam ettirmeye çalışıyor. Bu durum Akdeniz’in incisi bir ülkenin; sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik, kısaca her açıdan yerinde saymasına, hatta gerilemesine sebep oluyor.

Devasa ekonomik potansiyel, petrol ve doğalgaz yatakları vs. heba olup gidiyor. İsrail işgal ettiği Filistin topraklarının kıta sahanlığından devasa doğal gaz rezervleri bulup çıkarıyor. Ama bitişikteki Lübnan’ın da kendi kıta sahanlığından doğal gaz çıkarmasına müsaade etmiyor. Böylece Lübnan’ın gazını da dolaylı olarak ve aslında güpegündüz çalmış oluyor. Tabi bu durumdaki ülke kendi yarasına merhem olamıyor ki, en acil zamanında Filistin’e gereği gibi sahip çıkabilsin. Arada bir çıkan kargaşa, ihtilaf ve çatışmalar da cabası.

Aslında aynı oyun ve planı hemen hemen tüm İslam ülkelerinde de görüyoruz. Aslında tüm İslam ülkelerindeki haçlı Siyonist işgalleri görünüşte bitmiş gibi göründe de sinsice ve derinden hep devam etti ve devam ediyor. Tamamen batının kontrolünde olan diktatörlükler bunun içindir. Sürgit devam eden darbeler, vekâlet ordusu örgütler, anarşi, terör vb. daha nice planlar, İslam diyarının yeraltı ve yerüstü zenginliklerini çalıp talan etmek için ince ince işlenip uygulanan sinsi planlardır. Devam edeceğiz inşallah.