Dolar (USD)
35.43
Euro (EUR)
36.50
Gram Altın
3053.00
BIST 100
10016.2
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Eylül 2018

Lübnan II

Lübnan’da 18 ayrı mezhep ve din var.

Lübnan’da hatırı sayılır sayıda Hristiyan Arap yaşar. Hristiyan Araplar kendilerini “Arapça konuşan Fenikeliler” sayarlar. Bu onlara misyonerlerce empoze edilmiş bir bilgidir.

Bir Haçlı-emperyalist projesi olarak, Müslüman ülkelere soysuzlaştırmak için “Milli Kökenleri” reddettirilir. Aradaki İslami dönem By-pass edilip, yok sayılarak, pagan (putperest) döneme bağlantı kurulur.

Tunuslular da kendilerini Arap ya da Berberi değil putperest “Kartacalı” sayarlar. Bu tez, Tunuslulara işgal döneminde, Fransızlarca yüklenmiştir.

Bizde de bunu CHP yapmıştır.

Tek parti döneminde Gazneli-Karahanlı-Selçuklu-Osmanlı “İslam” dönemlerimiz yok sayılarak aslımızın Sümerler’den, Etiler’den, Akatlar’dan olduğu iddia edilmiştir. Bir bankamıza “Sümer” (Sümerbank) ismi verilirken, İstanbul’da iki semtimize putperest atalarımızın(!) isimleri verilmiştir, Etiler, Akatlar...

Bu “cahiliye”ye yeniden dönüştü.

Türkiye’den tehcire tabi tutulan Ermenilerden 175.000 i Lübnan’a yaşar.

Lübnan’da bir miktar Dürzi bulunuyor. Nüfus sayımı yapılamadığı için sayıları hakkında kesin bilgiye ulaşılamıyor. Dürziliğin, bir İslam mezhebi değil, ayrı bir din olduğu düşünülüyor. Dürzilerle Yahudiler arasında gizli bir dayanışma bulunuyor. İsrail ordusundaki Filistinlileri öldüren keskin nişancıların tamamının Dürzi olduğu biliniyor. Mescidi Aksa’da, Filistin sokağında Filistinlilere şiddet uygulayan askerleri, İsrail, özellikle Dürzilerden seçmektedir.

Lübnan’ın ordusu yok gibidir. Lübnan’ın güvenliğini Hizbullah sağlar. Hizbullah’la Lübnanlılar arasında bu konuda de-facto bir durum oluşmuştur.

Türkiye, Lübnan’a ayakkabı ve tekstil ihracında iyi bir noktadadır. Ancak bu başarı bizim gayretimizle değil Lübnanlıların girişimleri ile oluşmuştur.

Lübnan mutfağı bizim güneydoğu ve Hatay mutfağımızla nerdeyse birebir aynıdır. Lübnan’da en mutlu olduğunuz anlar yemekte olduğunuz anlardır.

Lübnanlıların yaptığı naneli limonatayı herkese tavsiye ederim. Taze nane yapraklarının misket limonu ve buzla mikserden geçirilip buzlu su ve az şeker ilavesiyle yapılıyor. Nefis tadı var.

Lübnan’da işyeri levhalarının çoğu İngilizce ve Fransızcadır. Arapça levhaya pek az rastlarsınız. Caddelerde levhalara bakarsanız bir Arap ülkesinde olduğunuzu zorlukla anlarsınız.

Lübnan’da; hemen her İslam ülkesinde olduğu gibi, sokaklar, yol kenarları, tarlalar, poşetler, pet şişeler, kağıt mendiller ile adeta örtülüdür.

Bekaa Vadisi, 8 km genişlik, 120 km uzunlukta düz bir arazi, dümdüz bir ova, öyle yalçın kayalıklar, sarp yamaçları boşuna ararsınız.

Bekaa vadisinde, katil Abdullah Öcalan’ın vaktiyle karargah olarak kullandığı, Türkiye’deki terörü yönettiği villa, yerli yerinde duruyor. Terörist Apo’nun karargâhı geniş düzlüklerin ortasında tek başına bir ev. Öyle yalçın kayalıklarda, ağaçlar arasına saklanmış falan değil. 2 kilometreden bir roket atsanız tam hedef olacak iki katlı bir ev. Apo yıllarca bu evde saklandı. Nasıl bir “saklanma”dır(!) ben anlayamadım. Bu evin bahçesinde Türkiye’den giden gazetecilerle Apo futbol bile oynamış.

Beyrut tren garında lokomotiflerimiz, vagonlarımız, bıraktığımız gibi, bıraktığımız yerde, öyle mahzun, sessiz duruyorlar. Sanki “İşte biz yine geldik” diye çıkıp geliverecek birilerini bekliyorlar.

Şayet, lokomotiflere, vagonlara dokunabilseydim, Abdülhamid’in ellerini tutmuş gibi olacaktım, ne yazık ki, sadece füze gibi yanlarından geçebildik. O kadarcık görüp uzaktan resimlerini güçlükle çekebildim.

Bize ait eserler bizim tur organizatörlerini hiç alakadar etmiyor. Onlar Hristiyan kültürü ve Hristiyan eserlerinin bağımlısı olmuşlar.

Beyrut’ta kaldığım otelin karşısında Beyrut Amerikan Koleji bulunuyordu. Bu sütunun takipçileri Beyrut Amerikan Koleji’nin yabancısı değiller. Bu sütunlarda okulun kurucu müdürüne sık sık atıfta bulunuyorum.

Beyrut Amerikan Kolejinin Kurucu Müdürü, o zamanın Bruson’u, misyoner Dr. Daniel Bliss, 1866’da okulun açılış konuşmasında şöyle demişti;

...” Dostlarım bugün tarih yazıyoruz. Bu okul bir dünya kuracaktır. Paul’un meşhur deyimiyle ‘ben tohumları attım, Apostol , suladı, biz de burada mahsulü alacağız!”

Apostol havarilerden birinin adı oluyor.

Brunson’un meslektaşı Daniel Bliss’in bu temennisi karşılıksız kalmadı. Arap Dünyası’nı bizden kopararak diledikleri mahsulü fazlasıyla aldılar. Arap Petrolü de “bonus”ları oldu.

Daniel Bliss’in okulu, bugün de, deniz kenarındaki dev kampüsünde harıl harıl çalışmalarını(!) sürdürüyor. Bir ucundan diğer ucuna 20 dakikada yürüyebiliyorsunuz. Binaların mimarisi bizim Robert Kolej’le ikiz, belli ki tek elden çıkmışlar.

Beyrutlular Daniel Bliss’i unutmamışlar. Okulun giriş kapısının karşısında “Bliss D’or” isminde bir market ile biraz ileride “Bliss cafe” bulunuyor.

Beyrut Hristiyanları, 160 yıl sonra bile misyoner Bliss’le birlikteler.

Müslümanlar’ın, Bliss’in ne kadar farkında olduklarını bilemiyorum...