Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
35.96
Gram Altın
2997.36
BIST 100
9484.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 May 2020

Lozan Zafer Mi? Yoksa Hezimet Mi?

Çocukluğumdan beri; “Lozan’ın bir zafer mi? Yoksa Hezimet mi?” olduğu tartışmasını hep duyarım. Her iki fikri savunanların delilleri de gerçekten sağlam. Her iki kesimin delillerine yalan demek mümkün değil. Çünkü hepsi de gerçekten gerçekleşmiş hadiselerden örnekler getirmektedirler.

Bu meseleyi eğrisiyle doğrusuyla anlamanın yegâne yolu bakış açınızla alakalıdır. Baktığınız ve görmek istediğiniz sonuca göre bir doğru elde edersiniz. Bu yazıyı da okuduğunuzda iki farklı görüş elde etmeniz mümkündür. Ancak biz geçmişin günümüze yansıyan sonuçlarını ortaya koyduğumuzda cevabın tek olduğunu göreceksiniz.

Birinci Dünya Savaşı bitmiş ve Osmanlı Devlet’i savaşı kaybeden tarafta yerini almıştır. Savaşın galipleri haliyle yenilen taraflara bir bedel ödetmek istemiş ve savaşın ağır yükünü yenilen devletlerin omuzlarına acımasızca yüklemişlerdir. Yüklemişlerdir diyorum çünkü esasında savaş tek taraflı olarak yenilen kesimlerce çıkartılmamıştır. Ama bedeli tek tarafça ödetilmek istenmiştir.

Her neyse biz gelelim asıl meselemize. Çanakkale’de bir destan yazmasına rağmen üç kıtada milyonlarca kilometrekarelik toprak kaybeden Osmanlı’ya savaşın galiplerince dayatılan Sevr Antlaşması ile bugünkü Türkiye’ye bırakılan toprak sadece 480 bin kilometrekaredir. Lozan Antlaşması’yla da Türkiye’nin elde ettiği toprağın yüzölçümü ise 736 bin kilometrekaredir. Yani, Lozan’la 256 bin kilometrekare toprak fazladan kazanılmıştır. Hatay’ın katılımıyla Türkiye’nin yüzölçümü 780 bin kilometrekare olmuştur.

Türkiye’nin savaşılarak Avrupa’dan Anadolu’ya sürülmesi gerektiğini savunan İngiltere Başbakanı Lloyd George: “Lozan uygarlığın başarısızlığıdır. Her şey sona erince İsmet’in gülümsemesine şaşmamalıdır. Ankara’dan alınan haberlere göre barış orada büyük bir Türk zaferi olarak karşılanmıştır ve gerçekten de öyledir.” Demiş olması zaferin göstergesi değil midir?

ABD’li diplomat, James Gerard’ın; “Lozan’da Hıristiyan medeniyeti çarmıha gerilmiştir.” Beyanı, TIME Dergisi’nin; “Lozan Antlaşması, yüz yıldan fazla süredir İngiliz diplomasisinin ilk göze çarpan başarısızlığıdır. Neticede Lozan Antlaşması, Türkiye’yi yaka paça Avrupa’dan atmak yerine Avrupa’yı Türkiye’den atmıştır.” Tanımlaması zaferin göstergesidir.

Lozan’ın Türkiye açısından ne olduğunu anlamak için İngilizlerin İngiliz devlet adamı, asker ve siyasetçi Churchill’in izlediği stratejiye ve İngilizlerin Ortadoğu politikalarına bakmak gerekmektedir.

Rusları’ın Japonya’ya yenilgisiyle duraklayan emellerinin önünde tek engelin Türkler olduğunun bilincin de olan Churchill, İngiliz Başbakan’ı Lloyd George rağmen Türklerin Rusların önünde bir baraj olmasını ve böylece Rusların sıcak denizlere inme hayallerinin önlenmesi gerektiğini defalarca savunmuştur.

Hindistan’ı sömürgesi haline getiren ve 17 yüzyıldan itibaren ticaretini geliştirmek isteyen ve böylece gittikçe güçlenen İngiltere Süveyş kanalı güzergâhını kullanarak uzak doğuyu ve Musul-Kerkük başta olmak üzere Ortadoğu’da var olan yeraltı zenginliklerini ülkesinin kullanımına sunmak için Ortadoğu ülkelerinin Osmanlı idaresinden çıkarılmasını ve sömürgeleri arasına katılmasını istiyordu.

Bu maksatla İngiliz askerleri Osmanlı’yı Ruslara karşı desteklemek maksadıyla Kıbrıs adasını ve Mısır’ı bir oldubittiyle işgal etmiş ve sonrasında Arap Yarımadasını askerleri ile işgal etmeye başlamıştı.

Bu hengamenin yaşandığı bir dönemde Türkiye ile anlaşılması gerektiğini savunan Churchill her ortamda Türkler ile anlaşmak maksadı ile masaya oturulması gerektiğini savunmuştur. Aksi takdirde Türkiye’nin bölgede boş durmayacağını ve bölge ülkelerini teşkilatlandırarak İngilizlerin bölgeden çıkarılmasını hedefleyebileceğini iddia ediyordu.

Bu durum İngiltere için hiçte iyi olmazdı. Türkiye’nin Sevr ile sıkıştırılmak istendiği kıskaçtan kurtarılması ve savaştan yeni çıkmış bir devlet olarak kendi ekonomisiyle meşgul olması için gereken adımlar atılmalıydı. İngilizler bu dönemde o kadar sinsi ve başarılı bir plan uyguladılar ki bir yandan Suud ailesini desteklerken diğer yandan Haşimi ailesini destekliyor ve Hilafetin yeniden Araplara geri verilmesinin sözünü veriyordu.

Bugün geldiğimiz nokta da Türkiye’nin asırlar boyunca idare ettiği topraklardan ve halklardan ne kadar uzaklaştığını görmek mümkündür. Hilafetin Araplara verilmediği gibi Türklerinde elinde kalmadığı değerlendirilirse İngilizlerin bölgede oynadığı oyunun sonuçlarının Lozan’da Sevr ile alınması hedeflenen çorak toprak parçalarının Türkiye’ye verilmesinin çokta önemli olmadığı anlaşılacaktır.

Kaldı ki, İngiltere emellerini Lozan’da Türkiye lehinde terk etmemiş sadece kısa bir süreliğine tehir etmiştir. Bugün hala Türkiye’nin doğusunda Ermenistan ve Kürt devleti planı işlemektedir. Kürt devletini Türkiye ya da Irak’ta hedefleyen İngilizler birisinde kurulan Kürt Devletine diğerinin katılımı sağlanarak Sevr Antlaşması sonuçlarını gerçekleştirme hedefinden bir an olsun vazgeçmemiştir.

İşte buraya kadar anlatmaya çalıştıklarımızın neticesinde Lozan’ın zafer mi yoksa hezimet mi olduğuna daha kolay karar verebileceğinizi umuyorum.

Çünkü Lozan sonrasında Türkiye’nin milli ve ahlaki tüm değerleri elinden alınmıştır. Sınırlarının içerisinde var olmak için çabalayan etrafında olup bitenlere karşı kafasını kuma sokan bir Türkiye, İngilizler için 480 kilometrekarelik alana sıkıştırılmış ama ayağa kalkmak için ideallerini canlı tutan bir Türkiye’den daha faydalı olmuştur.

Fakat kader ağını İngilizlerin isteği ile örmediğinden bugünlerde bölgesinde var olma siyasetini rehber almış ve özlediği günlerin hedefine yönelmiş bir Türkiye bu hezimetin unutulmasına katkı sağlayacaktır.

Gelecek günler, Türkün Anadolu’dan dirilişine tanıklık edecektir. Bekleyin ve görün!