Lozan ve Gara
Gara’ya
yapılan operasyon sonrası harekat hakkında görüşlerine başvurulan fanatik laikçiler, ikide bir Lozan’a
göndermede bulundular.
Güya
Lozan’da, gerektiğinde güvenliğini sağlaması için Türkiye’ye, Irak sınırından
75 km. içeri girme hakkı verilmiş, bunun ne büyük bir kazanç olduğunu, “Lozan” zaferini ve “bu iyiliğimizi unutmayın” edalarında dönüp dönüp vurguladılar.
Fırsat
ele geçmişken, ne kadar ilerici
olduklarını, ileriyi gördüklerini
bir kez daha ve yine ve yine gözlerimize soktular.
Ne
kadar göğsümüz kabardı, gözlerimiz yaşardı bilemezsiniz(!).
Acaba,
ey fundamentalistler, sizin, bugünkü Irak sınırımızdan Yemen
sahillerine olan mesafeden haberiniz var
mı?
Lozan’ın
arifesinde güney sınırlarımız, Hint Okyanusu dalgalarının dövdüğü Yemen
sahilleriydi.
Şu
andaki güney sınırlarımız, o günkü sınırlarımızdan 2611 km. kuzeyde oluyor.
Yani, “Lozan” sınırlarımızı tam 2611 km.
kuzeye çekti.
Bugün Lozan’la gurur duyanların, Hareket Ordusu ile İstanbul’a gelip, 27 Nisan 1909 darbesiyle “iktidarı gasp” ettikleri gün, güney sınırlarımız şimdikinden 2611 km daha güneydeydi.
10 yıllık
diktatoryaları sonunda devletimizi
çökerttiler ve yıktılar, sadece
güney sınırlarımız tam 2611 km. kuzeye çekildi.
2611 km. kaybettirdiler.
Şimdi;
Kaybettirdiğiniz
bu 2611 km.’nin sadece 75 km.’sine anlık
girip çıkma hakkı kazandırdınız diye sevindirik
olmamızı mı bekliyorsunuz?
Sizlerin
hesap-kitapla, coğrafyayla aranız nasıl acaba?
27
Nisan 1909 darbenizin komutanı Mahmut Şevket, Başbakan olduğunda; “Kuveyt ve Katar gibi iki çöl kasabası için
İngilizlerle neden sürtüşelim” demişti.
O dudak
büktüğünüz iki çöl kasabasından biri olan Kuveyt
için ABD, Körfez Savaşında okyanuslar
ötesinden ordular gönderdi.
İlericilik, böyle “burnunun ucunu görememek” mi oluyor acaba?
Lozan
muhiplerinden bir Hasan Pulur vardı, 17
Ağustos 2006’da Milliyet’teki
sırça köşkünden heba ettiğiniz, heder
ettiğiniz 2611 km. için; “Oraları vatan değildi ki, öksüz ve yetim
kalsın!” demişti.
Merak ediyorum:
Maazallah, Edirne ve İstanbul
da bir gün elimizden çıkarsa “zaten
vatan değildi, Bizans toprağıydı, vatanımıza çekildik” mi diyeceksiniz?
Vatan, size göre:
“Henüz düşmanın eline geçmemiş topraklar” mı oluyor?
Suriye’yi Fransızlara
kaptırmamak için dişe diş mücadele veren, Suriye’deki Jandarma birliklerimizin
son komutanı ve istihbarat subayımız Yüzbaşı
Selahaddin Günay’a diyordu ki Hasan Pulur:
“Oraları vatan değildi ki, öksüz ve
yetim kalsın!”
Pulur’un “vatan değil” dediği topraklar, ülkeyi Sevr’e, Lozan’a sürükleyerek kaybettirdiğiniz tam da o 2611 km. oluyor.
Şimdi anlık 75 km.’ye girip-çıkma hakkı için milletten kendinize minnet bekliyorsunuz.
Suriye’den ayrıldığımız son
dakikalarda, Yüzbaşı Selahaddin kalenin kapısından son kez çıkarken, genç bir
Arap, gözlerinden yaşlar akarak ellerine sarılır ve der ki;
“Bizi kimlere bırakıp gidiyorsunuz ya
Selahattin?”
Selahaddin Yüzbaşı;
"Bu ayrılıştan duyduğum hüzün ve elemi babamdan
ve baba ocağından ayrılırken duymamıştım. O canım yerleri belki bir daha
görmemek üzere terk ediyor, vatanın bu
parçasını öksüz ve yetim bırakıyorduk. İki gözümüz iki çeşme gayrı ihtiyari
boşalıyor, her attığımız adımı artık hasretle geride bırakıyorduk” yazar
hatıratında.
Yüzbaşı’nın “Vatanın
bu parçasını öksüz ve yetim bırakıyorduk” dediği topraklar, Hasan
Pulur’un kalemi titremeden;
“Oraları vatan değildi ki, öksüz ve
yetim kalsın!” yazabildiği
topraklardı.
Bugün, en batı sınırımız
İzmir’le en doğu sınırımız Iğdır arası 1508 km. oluyor, 2611 km.’yi varın siz
hesap edin...
Lozan’ın fanatikleri bu günlerde “İzmir”
çalışıyorlar.
CHP İzmir milletvekili Ali Yiğit, 'İzmir Türkiye'den ayrılsın AB'ye girsin' derken, İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer İzmir’e “ayrı bayrak, ayrı para” istiyor!