Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.93
Gram Altın
2323.74
BIST 100
9073.86
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Temmuz 2020

Lozan ve Ayasofya …

Takvim yaprakları ve tarih kitapları, yıllar sonra 24 Temmuz tarihi için sadece Lozan antlaşmasını değil Ayasofya’nın müzeden tekrar camiye dönüştürülmesini de yazacak.

Basit bir tesadüf mü? Yoksa 2023 (1923-Cumhuriyet), 2053 (1453-İstanbul Fethi), 2071 (1071-Malazgirt Zaferi) tarihleri asırlık projelere vurulan özel mühürler mi?

Dikkatinizi çekerim; hedef tarihlerimiz ilerledikçe aslında bir yönüyle de geçmişi hedefliyoruz. Çünkü özümüze döndükçe biz oluyoruz.

Lozan!!!

Uluslararası hukukta Türkiye Cumhuriyetinin dayanak noktalarından biridir. Bununla birlikte Lozan’ın kutlanacak bir zafer olduğuna katılanlardan değilim. Durum, devasa servetine eşkıyalar tarafından çökülen birine, üzülme her şeyini kaybetmiş olabilirsin ama en azından baba yadigârı evini kurtardın, şükret denilmesine benziyor...

Bu nedenle, böyle birisine evin elinde kaldı hadi bunu her yıl kutlayalım da denmez hani...

Lakin bizden olduğunu iddia eden ama bizim değerlerimize uzak birileri (israf düşmanı! Hizmet aşkı! ile bir dakikasını bile boş geçirmeyen İBB Başkanımız) üst geçitleri bugünlerde “Türkiye’nin tapusu Lozan” afişleri ile süslemiş durumda…

Lozan antlaşmasının detayına girmeyeceğim, lakin çizilen sınırların hiç de hayrımıza düşünülmediğini daha çocukken Türkiye-Suriye sınırında seyahat ederken anlamıştım desem yeridir. Sınırın karşı tarafında bol miktarda olan petrol kuyularını bizim tarafta hiç görememek yeterli olmuştu... Musul ve Kerkük olayını ise sonra sonra öğrenmiştim…

Hatta barış pınarından millet deresine giden yol başlıklı yazımda da bu sınırların kasıtlı olarak bu şekilde bölündüğünü anlatmıştım.

Lozan antlaşmasını afiş afiş kutlayan zihniyeti çok da yadırgamamak lazım aslında...

her insandan aynı gayeyi taşımasını beklemiyoruz elbette...

Kimileri kendilerine verilenle yetinip efendilerinin direktiflerinden çıkmak istemeyebilir...

hatta bunu büyük bir zafer olarak da kutlayabilir zira herkes tercihinde özgür...

Kimileri ise büyük hedefler, büyük gayeler peşinde kafa yorup dirsek çürütürler....Bizler de hangi zihniyete yakınsak onunla hareket edip ona destek veririz...

Lakin önceki şıkkı tercih edenler bizden olduklarını iddia etmesinler. Çünkü biz özümüze döndükçe biz olabiliyoruz ki tarih defalarca şahitlik etmiştir buna...

Evet, bugünler heyecanlı günler, kimileri Ankara’da Lozan’ın yıldönümünü coşku içinde kutlarken, kimileri de 86 yıllık prangalarından kurtulan Ayasofya’nın cami oluşuna sevinç gözyaşları ile eşlik ediyor.

İşin en ilginç tarafı Lozan’ı afiş afiş kutlayıp Türkiye Cumhuriyetinin tapusu diyerek sevinç naraları atanlar, İstanbul’un Fatih’i Koca Sultan Mehmet’in emaneti ve vakfiyesi Ayasofya camii’nin tapusu meselesinde üç maymunu oynuyorlar...

Ayasofya’nın camiye döndürülme kararı ülkenin büyük bir kesiminde sevinç içinde karşılanırken, İBB Başkanının ve Ana Muhlefet Partisi Başkanının bir gün sonra, “ne gerek vardı şimdi böyle bir şeye” demelerini anlarım.

Benim anlamadığım, yıllarca “Ayasofya Ayasofya” diye haykıran mütedeyyin insanlar bu kişilerin peşinden nasıl gitti. Anlık kızgınlıklar ve fevrilikler, gün gelip seni en büyük hayallerinden birini gerçekleştirenin destekçisi değil de, karşısında duranın destekçisi yapabiliyor işte.Her neyse, bu hamur çok su götürür. Herkesin durduğu yer kendine!

Bediüzzamanların, Necip Fazılların hayali Ayasofya açıldığına göre, artık ileriye daha ileriye bakma zamanı, gönüllerde özgür Mescid-i Aksa hayalleri kurma vakti.

Sonrası mı? Onu da Aksa’dan sonra düşünürüz inşallah. Ayasofya ile özdeşleşen, ‘’Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın’’ söylemi dün gibi kulaklarımda...

Madem açıldı artık yeni hedefler, yeni idealler, yeni hayaller, içi dolu yeni sloganlar zamanı... O zaman gür bir sesle…

''YIKILSIN İSRAİL, ÖZGÜRLEŞSİN AKSA''

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan