Lozan; hezimet mi zafer mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bağırsak sesimizi duyuracağımız adaları Lozan'da verdik; neresi zafer bunun?" seslenişiyle başladı tüm tartışma!
Her ne kadar Kadir Mısıroğlu, yıllar önce yazdığı kitabının ismini "Lozan, hezimet mi zafer mi" koymuş olsa da konu hiçbir vakit böyle gündem olmuş, hararetle tartışılmış değildi.
İlgili ilgisiz, partili partisiz herkes konuya direkt dalıp -umumiyetle- siyasi görüşüne paralel savunuda bulunmaya başladı.
Bizdeki tarih camiası, akademisi sıklıkla "tarih tarafsız/objektif bakış açısıyla yapılır" dese de, dünya tarih taifesi bilir ki tarih yazımında da tarih yapımında olduğu gibi bir tarafsızlıktan bahsetmek mümkün değildir!
Tarihte tarafsızlığın bir şehir efsanesi, bizimkilerin koca bir yalanı olduğunu anlamak için aynı tarihsel vak'anın iki farklı ülke hatta aynı ülkedeki iki farklı hayat felsefesine sahip tarihçinin yorumunu tetkik ederek varabilmek mümkün.
Hal böyleyken bizdeki kimi tarihçilerin ısrarla -sözde- tarafsız, yansız, objektif tarihçilik yapma iddiaları eski bir yalan olarak sürgitmekteu2026
Tarihçilik, yapılanı yazma işinden öteye gitmiyorsa eğer, eylemin bir tarihçilikten ziyade fotoğrafçılık olduğuna hükmetmek lazım gelmez midir?
Tarih, eğer bir kısım sayıyı zapta geçirmek ve olayları öykülemekse eğer, yapılan için tahsile ne hacet?
Hoş, olayları öykülemek, dedik ama öykülemek dahi bünyesinde yorum, imge unsurları barındırdığından bu tanım da söz konusu durumu tasniften uzak kalacağı muhakkak değil midir?
Yok, yok, en iyisi "mahkeme salonlarının baş köşesine yerleştirilen katibe kızların duyarsızlık ve itaatkar tavrıyla not tutması mıdır" diyelim mi?
Bizdeki allame tarihçiler böyle buyurduğundan tarihi ruhsuz, yorumsuz, uzaydan bakan bir yaratık gibi umarsızlıkla okumak, betimlemek mi lazım gelir?!
Hakikatte tarih, bir milletin toplumsal hafızasını kayıt altına alan ilim, tarihçi de bunu toplumsal yapıya, algıya paralel yorumlayıp benzer koşullarda benzer hataların yapılmasını engellemek, aidiyet oluşturmak, ortak bilinci aşikar etmek vs vs değil midir?
Tarih ve tarihçiye, tarih ilmine dair yapılabilecek sorgulamaları uzatmak mümkünu2026
Bizdeki tarihçilikle her konuda örnek aldığımız(!) Batının tarih yazma ve yorumlaması arasında sağlıklı bir mukayese yapsalar da ne denli bir yanlışta, yanılgıda olduğumuzu fark edebilsek!
Lozan ile başlayıp konuyu tarih anlayışına boğmuş olsak da buna ilişkin birkaç anekdotu paylaşıp ileri düzeyde tetkik ve analizi sizlere bıraksak nasıl olur?
Bir ülke düşünün ki Misak-ı Milli hedeflerinin hiçbirisine ulaşamamış, Musul'u komik bir petrol gelirine vermiş olsun da buna zafer ismini versin!
Bir zafer düşünün ki dönem meclisindeki 334 vekilden 107'si oylamaya katılmasın, katılanların 14'ü de ret oyu versin!
Bir zafer düşünün ki dönemin İzmit Milletvekili Sırrı Bey: "Lozan'da Misak-ı Milli'den feragat ettiler. Arazi meselesinin hiçbir noktası temin olunamadı ve binaenaleyh, milletin senelerden beri etrafında dönüp dolaştığı ve aleme ilan edilen Misak-ı Milli çiğnendi, heba edildi!" desin.
Birinci Meclis Trabzon Vekili Ali Şükrü ise: "Mehmetçiğin süngüsü ile kazanılan muazzam zafer, Lozan'da heba edilmiştir!" iddiasında bulunsun!
Savaş yorgunu bir ülkenin barış anlaşması imzalama hevesini anlamak güç olmasa da madem konu yeniden gündeme geldi, Lozan'ı bir kez daha yeniden ve baştan okumaya ne dersiniz?
Twitter.com/sabihadogann