Liselerimizin Geleceği
Millî Eğitim Bakanlığı, merkezi ve yerel yerleştirme sonuçlarını 22 Temmuz itibari ile açıkladı. Öğrencilerimizin heyecanla beklediği tercih sonuçlarına bakıldığında açıkta kalan öğrenci sayısı yok denecek kadar azalmış durumda. Geçen yıla oranla yerleştirme işlemlerinin daha başarılı olduğu dikkat çekmektedir. Öğrencilerin bir okula yerleşmiş olması tüm sorunu ortadan kaldırıyor mu? Verilere bakıldığında herkes istediği okula yerleşmiş gibi görünüyor. Oysa asıl soru şudur: Her öğrenci istediği türde bir okula mı yerleşti?
Geçen yıldan itibaren uygulanan sistem ile sınavla öğrenci alan okul sayısı ve türü azaltıldı. Her ilde sınavla öğrenci alan okul sayısı ve kontenjanı, o ilin yüzde 10’luk dilimini kapsamaktadır. Kalan kısım ise sınavsız bir liseye yerleşmektedir. Daha önceki yazılarımızda da sürekli değindiğimizkonulara dair çıkan sorunlara ne yazık ki çözüm bulunamadı. Geçen yıl özellikle meslek liselerinin kontenjanları dolmamış, herkes Anadolu liselerine yönelmişti. Bu sene, durum meslek liselerinin biraz lehine dönmüş durumda. Öğrencilerin bir okula yerleşmiş olması sorunun ortadan kalktığını göstermez. Evet, bu sene açıkta kalan öğrenci sayısı az ama öğrenciler istedikleri türde bir liseye veya evlerine yakın bir okula yerleşebilmiş midir? Sınavsız sistem ve daraltılmış kontenjanları ile sınavla öğrenci alan liselerin durumlarını, sorunlarını, bu okullara nakil işlemlerini, özel liselere yönelişleri objektif bir gözle değerlendirmek gerekir.
Eğitime dair söylenen her söz kıymetlidir. Her bakışı, metodu hesaba katmak gerekir. Ülkemizde her konuda olduğu gibi eğitimde de bir değişiklik yapılacağı zaman anlık bir kararla ve adeta bir oldu bittiyle değişimler yapılmaktadır. Kervan yolda dizilmektedir. Eğitim, sadece iktidar gücün tek başına karar vereceği bir alan değildir. Eğitim, ekonomiye müdahale gibi bir şey de değildir. Ekonomik veya mali işlerdeki bir tasarruf gibi düşünülemez. Eğitim, günlük göstergelere göre değişim yapılacak alan değildir. Eğitim, politikanın aracı değil, gelecekteki nihai amacıdır.
Bir neslin yetiştirilmesi, geleceğin planlanması için ülkede çok yönlü bir istişare gerekir. Gücün olması, değişim için yeterli değildir. Değişim çok yönlü bir gelecek vizyonudur. Ülkemizde üzerinde en çok oynanan alan eğitim olmuştur. Evet, günümüz dünyasında hızlı bir değişim yaşıyoruz. Bu hızla gidersek nereye gittiğimizi anlayamayacağız. Geldiğimiz yeri de unutacağız.
Gelelim liselere yerleştirme işlemlerine.Adrese dayalı sınavsız yerleştirmelerde kriterler açık değildir. Anadolu liseleri, kontenjanlarının çok çok üstünde öğrenci almaktadır. Sınıf mevcutları 40’a dayandı. Anadolu liseleri geleneği yok oldu. Üst sınıflardaki sınavla yerleşen öğrenciler özel okullara yöneldi. Sınavlı sistemde asla giremeyeceği okula, sınavsız sistemle yerleşen öğrenciler ve aileler hayale kapıldı. Sanki sihirli bir okula geldiler, çocuklar kendiliğinden başarılı olacakmış gibi algı ve beklenti oluştu.
Birinci yılını geride bıraktığımız sınavsız sistemde aileler ve öğrenciler moralsizdi. Disiplinden ve ders çalışmaktan uzak çoğu öğrenci bocaladı, başarısız oldu. Zaten sınıf geçmek çok kolay. Sınıfta kalmanın daha zor olduğu sistemde yine de tekrara kalanlar oldu.
Eğitimi kurban ediyoruz. Ardında da ortak akıl arıyoruz. Önce ortak akla kıymet verelim.
Ülkemizde her alanda uzmanlar var ama eğitim alanında uzman olmak bir işe yaramıyor. Diğer meslek gruplarında uzman olmak kariyer sağlıyor ve uzmanların sözü dinleniyor. Bir veli okula geldiğinde, bir eğitimcinin mesleki kariyerine saygı duymuyor, başlıyor eğitim üzerine ahkâm kesmeye. Herkesin uzman olduğu alan eğitim olmuş durumda. Öğrencileri, günlük şartlara bakarak veliler yönlendiriyor, okuldan istenilen tek şey yüksek not! Yazık, hak edilmeden istenilen not ile bu öğrenciler diploma da alıyor. Not için özel liselere yönelen çok öğrenci var. Özel liseler bu anlamda daha cazip.
Bazı kuruluşlarla iş birliği yapılarak meslek liselerine öğrenci alınmaya başlandı, bu iyi bir başlangıç. Anadolu liselerindeki yığılmayı önlemek lazım, yoksa gelecekte mesleki eğitimimiz tamamen yok olacak.
Eğitim politikalarına sürekli kafa yoran ve yatırımlarına ciddi bütçeler ayıran iktidarın başarılı olması için eğitimi uzmanlarına bırakması gerekir. İşin uzmanları da okullardaki öğretmenlerdir. Önce onların itibarını yükselterek işe başlamak lazım. Öğretmenlere verilen sözleri ertelememek lazım, 3600 göstergesi vb. konular sabırla bekleniyor. Liselerimizin geleceği, üniversitelerin geleceğidir; üniversiteler ise aydınlık Türkiye’nin vizyonudur.