Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2958.42
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Limana çok yaklaştık!

Allah’ın adaleti, rahmeti ve dahi hikmeti, galiba böyle bir şeydir. İslam, Müslümanların eliyle Müslüman olmayanlara gitseydi ya biz onların başına çok kalkmış olacaktık ya da onlar gururlarına yedirmemiş olacaklardı. Hidayet eksik kalacak, hikmet tam yerini bulamayacaktı. Bundandır ki Allah nimetini kulunun başına kakmıyor. Herkes tarafından görülemeyen bir virüsün eliyle hidayeti bütün insanlığa nasip ediyor.

Asıl üzülmesi ve ağlaması gereken biz, Müslümanlar olmalıyız. Rabbimiz neden İslam’ı bizim elimizle değil de bir virüsün eliyle bütün insanlara tebliğ ediyor diye.

Doğru İslamiyet’i ve İslamiyet’e layık doğruluğu yaşamadığımızdan kaynaklanan bir tehditle Allah tebliğ nimetini elimizden alıyor gibi. Umarız temsil nimetini de elimizden almaz. Allah dinini tebliğ etmede bizi samimi, sadık, sade ve cesaretli bulmadığından dinini bir virüsün eliyle tebliğ ettiriyor sanki.

Müslüman olarak ağlayalım bu nimetin elimizden gidişine. Kendimize bakmayıp başkalarının günahlarını ve ayıplarını görmekten Allah bu tebliğ şerefini alıyor elimizden.

Hakikat bütün çıplaklığıyla bir daha kendini şöyle gösterdi. Biz Allah’ın dinine şeref vermiyoruz Allah’ın dini bize şeref veriyor. Allah dinini yaymak ve muhafaza etmek için bize muhtaç değil ve dahi bizi her an devredışı bırakabilir.

Gelin ey Müslümanlar Allah’ın emrine yeniden iman edelim. Allah’ın dediği gibi Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin... (Nisa 136) emriyle asıl kendimize çeki düzen verelim. Dinin dünyaya yayılışı sevincini yaşarken hayatımızda uygulanmayışının üzüntüsüne kahrolalım.

Evet din elden gidiyor derken dinin tebliğ ve temsili artık elimizden gidiyor anlamında bakalım bu işe. Görünmeyen bir virüsün eliyle tebliğ yapılıyor. Temsil de gayrimüslimlerin hidayete varmasıyla olacak galiba.

Seferimiz bitti, zaferimiz nihayet bulacak gibi. Din garip geldi ve gariplerin sırtında gidiyor. Bu gariplerden biri de virüsler gibi duruyor.

İnsanlık alemi ise bütün acizliğiyle beraber nefsine zulmetmeye devam ediyor. Hatta virüs olduğu daha tanımlanamayan bir bakteriye mağlup olmasına rağmen denetlenemez arzularının esiri olmayı olanca hızıyla sürdürüyor.

Bir taraftan aklının esiri oluyor yaptıklarıyla bir felaha çıkacak diye, diğer taraftan nefsinin esiri oluyor sadece burada kalacakmışçasına.

İyilik ve değerleri yeniden hâkim unsurlar olmazsa insanlık alemine, korkarım ki kendi elimizle bindiğimiz gemiyi kıyametin dehşet saçan limanına çarptırmış olacağız. Ve dahi insanlık bu aymazlığına ve iştah-doymaz arzularının bataklığına gömülmeye devam ederse beklenen sonu çabuklaştıracaktır.

Bu nedenle yüreğimizin bütün içtenliği ve aklımızın bütün kabulüyle deriz ki;

Din; sadece iman değildir. Aynı zamanda salih ameldir.

Kalbin tatminiyeti ve aklın hikmeti olan iman yeterli değil Müslüman olmak için. Kalp ve zihindeki imanın harekete getirdiği bütün uzuvların faaliyete geçerek dinin işlerini yerine getirmekle tamamlanır gerçek Müslüman.

İman hayatın hayatı iken, salih amel de hakikatidir. İman dinin ruhu ve esası iken, salih amel muamelat ve yaşantı evrenidir. Tabiri yerinde ise biri ezeli yasama kanunları iken, diğeri yargılama ve yürütme evreleridir.

Mesela din, bir hastada şöyle tanımlanabilir. Bedenine musallat olan arızanın hikmetini ve hakikatini kalp ve akıl, Allah’a verir. Deva ve duasını bütün azalar imkanlar çerçevesinde durmadan arar. Neticesini yeni hayatlar için açılan kapılardır diye anlar.

Din, ruh ve beden sağlığı yerinde olan birinde bulunduğu ana kadar bedenine herhangi bir arazın musallat olmamasının akli ve kalbi tetebbuat mefkuresinin nihai izanı kendinin dışındaki ilahi kudrettedir der. Her an sağlığı elden gidebilir endişesinden ziyade daima şükretme hakikatiyle yaşamında sürekli minnettar ve müteşekkir olur Rabbine. Eylemsel zirveye çıkış ve bütün azalarının huzurlu arzuları böyle tatmin edilir.

Din bir alimde aklının ve kalbinin ulaştığı bütün ilim ve hikmetler sonsuz ilmin birer tecellileri ve sonuna ulaşılamayacak hikmet deryasının giriş kapılarıdır der. Bedeninin bütün uzuvları bu ilim ve hikmetle ulaştıkları güzellikleri nihayeti olmayan bir güzelin yansımaları ve öğrenmeyi bıraktıkları anda yaşlanan bedenlerinin manen öleceği gerçeğiyle sürekli o kapıda var olurlar.

Bir zenginde din, aklı ve kalbi sahip olduğu bütün zenginliğin kendisinin becerisiyle değil mutlak zenginin ibahe ve ikramıyla olduğunu bildirir. Bedenindeki bütün uzuvlar bu zenginliğin havasını atma yerine onu hakiki sahiplerine dağıtır ve daha çok dağıtmak için durmadan çalışır.

Din bir fakirde, yoksulluk ve yoksunluğunun kaynağı tevekkül ve tedbirimin kalp ve aklımdaki zafiyetinden ve onlara münasip hareket etmememden, hanemdeki yansıması ise vücudumun bütün azalarını irade ve hürriyetlerine uygun hareket ettirmememdendir dedirtir.

Bir yöneticide din, aklının hikmetli hareketleri kalbinin derin duyguları yönetimdeki başarısını bütün varlığı yönetenin gölgesi olarak gösterir. Bedenindeki uzuvları yönetimin başarısı için ona ortak olur, istişarenin hakikatini daima akla ve kalbe duyururlar der.

İşte bütün bunlardandır ki din; hayatın hayatı, hem ruhu hem esasıdır.