Liderlik, strateji ve CHP'nin boynundaki 'İP'
Liderlik, siyasi liderlik derin strateji bilgisini gerektirir. Bir siyasi partinin genel başkanı olmak lider olmak için yeterli değil. Stratejik düşünemeyen genel başkanlar seçimleri kazansa da lider olmaz, olamazlar.
Strateji, bir liderin ve devletinin savaşa karar verdiği andan itibaren aynı zamanda ve anda bütün unsurlarıyla barış için bütün hazırlıklara sahip olması, barışa karar verdiği anda ve zamanında da her an çıkabilecek bir savaşa hazırlıklı olması demektir. Stratejideki bu kombinasyonu siyasi mücadele ve rekabete de uyarlayabilirsiniz.
Geçtiğimiz Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Haziran olarak açıkladığı erken seçim kararı sadece CHP'yi değil, CHP'ye umut bağlayan güçleri de alabora etti. CHP'yi sevk ve idare eden güçlerin hazırlamış oldukları A-B-C-D planları ellerinde paçavraya döndü.
Strateji dedik, liderlik stratejik düşünebilmeyi gerektirir dedik de, Peki, CHP ve onu yöneten güç/ler 40 yıl düşünse Sayın Erdoğan'ın Haziran ayında bir erken seçim kararı alabileceğini aklının ucundan geçir(ebil)miş midir?
Düşünebiliyor musunuz?
Henüz il kongrelerini tamamlamamış,
Kadın ve Gençlik Kolları Kongrelerini bitirmemiş,
Ve dolayısıyla Genel Merkez Kongresi yapılmamış olan iktidar partisi 5 ay sonrası için teklif edilen erken seçimi 65 güne çekiyor.
ŞAH-MAT!
Bu tarihin açıklanması ile İP gibi SP'de neye uğradığını şaşırdı. İP'i tutan ecnebiler de 24 Haziran tarihine öyle öfkelendiler ki İP'I önce CHP'nin sonra kendi boyunlarına dolamak istediler.
Bakınız,
Terörist başını ağırlayan ABD'nin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nauert seçimlerle ilgili olarak "endişelerini" bildirdi bile. Çünkü biliyor ki bütün parasını yatırıp boynuna İP bağladıkları bu "atlar" da 13. yarışı kaybedecek.
Darbe yaptıktan sonra bir gece içinde 5 bin Mısırlı'yı katleden Sisi'ye tek laf etmeyen İngilizlerin Guardian'ı, şimdi kalkmış Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Haziran açıklamasına atıfta bulunarak, "Erdoğan ve Sisi aynı" demiş. Guardian'ın yaptığının adı Britiş fahişeliğidir.
İşte R. Tayyip Erdoğan böyle müthiş bir stratejik hamle ile bütün rakiplerini sahile vurdu. Ecnebiler ne yapacaklarını şaşırdılar, bunun için çirkefliğe başvurdular. Maçlardaki taşkınlıkları yabana atmayın. Erdoğan'ın stratejisine yenilenler bu çirkeflikten medet umacaklardır.
Strateji derken rakiplerinizin en zayıf, en hazırlıksız, en dezavantajlı anını iyi tespit edecek ve hamlenizi ona göre belirleyeceksiniz.
Gerçi Ekim 2017'de Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çağrıda bulunarak, "Eğer yüreğin yetiyorsa gel, erken seçim yapalım! İktidarınız altında can çekişen millet iradesinin, demokrasinin namusunu kurtaralım." demişti. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu'nun seçime hazır olmadığını ima etmesi dahi zuldür.
Eğer liderseniz ve üstelik seçim takvimini tayin imkanınız yoksa o zaman Erdoğan gibi bir liderle yarışmayacaksınız.
Aklıma ne geldi?
Bundan 26-27 yıl önceydi, dönemin apoletsiz kudretlileri Millu00ee Görüş siyasetini ve siyasetçilerini kast ederek, "Bunlara iktidar vermemek gerek, çünkü bir kere iktidara gelirlerse bir daha bırakmazlar" diyorlardı.
Haksız değillerdi, bu milletin kadirşinas olduğunu, ahde vefada, güzeli tercihte basiretli olduğunu iyi biliyorlardı. Ama aynı zamanda Millu00ee Görüş geleneğinin milletin değerlerini değerleri bildiğini, derdini derdi bildiğini ve siyasetini buna göre belirlediğini de çok iyi biliyorlardı. Dolayısıyla millet derdiyle dertli, değerleri ile barışık siyaset yapanları neden bıraksın? Bu yüzden, "Bunlara iktidarı vermemek gereku2026" diyerek kendilerince ön almaya çalışıyorlardı.
Bir dostumla konuşuyoruz,
FETÖ'nün de içinde bulunduğu CHP'yi sevk ve idare eden güçlerin zeki olduklarını, lakin milleti tanımamakla beraber Allah'ın hesabını unuttuklarını ve bu yüzden 15 yılda referandumlarla birlikte 12 seçimi kaybettiklerini söyledi.
Ben işin daha hazin tarafını söyleyeyim:
15 yılda 12 seçimi kaybedenler bu seçimleri neden kaybettiklerini de bir kerecik olsun doğru dürüst sorgulamadılar.
Amma velakin, bıkmazlar, geri çekilmezler, başka bir fırsat, farklı bir zaman bulunca fitneye devam edecekler. Bu bağlamda,
Perşembe günü oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş maçında meydana gelen olayları sıradan maç gerginliği olarak görmemek gerek. İki güzide kulübümüzle birlikte diğer kulüplerin taraftarı kılığına girmiş 'görevlilerin' tahriklerinin önüne geçmemiz lazım. Yoksa buna siyasi kılıf giydirip planlarını farklı illerde de sergileyeceklerdir.
Strateji, rakibin zayıf yönlerini bilmekten ibaret değildir, güçlü, avantajlı oldukları kalemlerini de bilmek ve buna göre tedbir ve taktik geliştirmektir.