Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​Lidere Bağımlılık

Her birey kendi aklıyla doğar. Öteki akıllar ona sonradan eklenir. Bazıları alanını genişletir, bazıları daraltır. Bir de onu paçavraya çevirenler, yok edenler vardır. Aklını yok edip öteki akıllardan her hangi birini onun yerine koyması veya öteki akıllardan bir enstelasyon yapması insanın kendi elindedir. Hiçbir başka akıl durup dururken bizimkinin tahtına oturmaz. Bizim irademiz olmadan hiçbir benlik, akıl tahtımıza oturup buyruklarını kendi keyfine göre veremez. Bütün mesele bizim aklımıza atfettiğimiz değerdir. Akıl en büyük nimettir ve o nimeti çarçur etmek de ona hakkını vermek de insanın kendi elindedir.

Son aşamada akıl dağıtılırken herkes orada ve kendi nasibi nispetinde payını almış olmalı ki hiç kimse durduk yerde kendi aklından şikayet etmez. Söz her hangi bir konudaki her hangi bir münakaşaya geldiğinde hangimiz mangalda kül bırakıyor? ‘Bence’, ‘benim nokta-i nazarımdan’, ‘benim bulunduğum yerden bakılınca’, ‘bana kalırsa’,‘şahsen ben kendi adıma’, ‘zat-ı şahaneme göre’ diye başlayan tonlarca cümlemiz, binlerce tiradımız var. Gel gelelim ki aklın pencereleri de ruhun pencereleri gibi açık ve her rüzgardan iyi veya kötü nem kapıyor. Üşüten rüzgarlar da var serinleten yeller de… Mesele, aklın penceresini hangi rüzgara, ne kadar açacağımız, hangisinin kasırga, hangisinin hortum, hangisinin yel, hangisinin bahar, hangisinin zemheri esintisi olduğunu bilip bilmediğimiz. Dilimizdeki “aklını üşütmek” tabiri biraz da bu sert rüzgarlara maruz kalmaktan mütevellit akışkanlığını yitirtmek, onun varoluşunu dondurmaktan mülhemdir. Max Hork heimer bu donukluğa “tutulma” adını veriyor ve akıl söz konusu olunca donmak ile tutulmak arasında pek de bir fark kalmıyor. Buradaki ortak nokta aklını kendi iradenin emrinden çıkarıp başka akılların emrine vermektir.

Bağlılık sadakatle ilgilidir, bağımlılık ise kendinden vazgeçmeyle. Yanlış yola bile götürse bağlılık eninde sonunda kazandırır, bağımlılık ise bütün türevleriyle insanın içini boşaltır, zehirler. Bağımlılık, ölümden sonra, belki de insanın başına gelebilecek en büyük felakettir. Neye olursa olsun, bağımlıysanız hapı yuttunuz demektir. Öyle ki kölenin ve köleliğin bile kendine göre bazı hakları vardır ama bağımlının hiçbir hakkı yoktur. O bir çamura saplanmıştır ve bütün yekinmeleri olsa olsa onu çamur deryasının dibine daha hızlı biçimde gömer. Yerinde dururken de batar bağımlı kişi, hareket edince de... Aşırı soğukta vücudun terlemesi, ateşin yükselmesine bağlı ‘ölüm ataleti’ gibi bağımlılığın da bağımlıya sunduğu yalancı bir rahatlık, sanal bir ılımanlık, geçici bir güven hissi telkini vardır ki bu da onu bağımlı olduğu şeyden çıkarmanın, çekip almanın önündeki en çetin engeldir.

Doğanın yasalarına mutlak bağlı olsa da insan için yeryüzündeki mutluluk arayışının birincil öğesi özgürlüktür. İstediği şeyi, istediği zaman, istediği kadar, istediği gibi yapan insandan daha mutlu kim vardır? Muhtaçlık insanın da insan oluşun da boynunu büker, onu mahcubiyetle buluşturup ondaki asalet cildini aşındırır. Muhtaçlıklar içinde en beteri ise akıl muhtaçlığıdır. Çünkü giyinme, barınma, hastalık, beslenme gibi diğer muhtaçlıkların hepsi bir şekilde zamana bağlı ve telafi edilebilirken akıl muhtaçlığının tedavisi yoktur. Hele bir de kendi aklının yerine bir başkasının aklını koymuş ve o başkasını lider olarak tanımışsa artık o kişi iflah edilmez bir akıl hastasıdır. Akıl hastalığının da tedavisi vardır gerçi ya lider bağımlılığı hastalığının tedavisi de yoktur. Hangi akıl, tahtına oturduğu diğer aklı kendi iradesiyle yerine iade eder ki? İnsanlık tarihinde tahtından kendi isteğiyle ayrılmış kaç kral var? Aklın kuralları kadastronun kurallarından farklıdır. Aklını kiraya verdiğin an artık bir daha o kiracıyı oradan ölüm çıkarır. Sen ölürsün, kiracı evin sahibi olur. Belki de bu sebepten dünyadaki en büyük mutluluklardan biri her ne pahasına olursa olsun aklına sahip çıkmak, aklının sahibi olarak kalmayı bilmektir. Efendiliklerin en yücesidir, aklının efendisi olmak.

Kendi aklıyla yaşamak bütün dönemlerde zordu. İnsan toplumsal bir varlık olduğu için her şeye yetişemez, başkalarını yardıma çağırır. Bu çağrı ancak ve sadece “istişareye yönelik” olduğunda insanı zorluktan çıkarır, derdine derman olur. İstişare yerini,yardıma çağırdıklarının önce kölesi, sonra da bağımlısı olmaya bıraktığında tehlike çanları çalmaya başlar.Çünkü genellikle yardıma çağırdıkların bir daha gitmezler. Geleni göndermenin faturalarını tarih hala yazmaya devam ettiğine göre yardıma çağırdıklarının kimler olduğunu bir daha düşünmeli değil mi?

Lidere bağımlılık bir hastalıktır. O hastalık önceki yüzyılda salgına dönüşerek iki cihan savaşı çıkarmış, sayısız felaketin fitilini ateşlemiş, gerisinde katliamlar, gözyaşları, kitlesel göçler ve telafisi olmayan hasarlar bırakmıştır. Bütün bunlardan ders çıkarmayan bazı memleketlerin hala aynı huşuyla aynı hatayı tekrar ediyor oluşu, bizi nasıl bir geleceğin beklediğini zaten gözler önüne sermektedir. Yasalara bağlılık sözleşmelerinin yerini lidere bağımlılık söylemleri aldığında bağlılık yerini kendiliğinden bağımlılığa bırakır. Bilinmeli ki etki ve tahrip gücü çok daha yüksek olduğu için lidere bağımlılık, madde bağımlılığından çok daha fenadır. Lider bağımlılarının gözleri madde bağımlılarından çok daha fazla karanlık saçıyor. Umarım o karanlık, gözlerden çıkıp dünyanın atmosferini işgale dönüşmez…