Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
35.96
Gram Altın
2997.36
BIST 100
9484.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ocak 2020

Libya’da kimler ne istiyor?

Kaddafi sonrasında Libya’da süren iç çatışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Her ne kadar buna ‘’iç çatışmalar’’ diyorsak da aslında bu çatışmayı Libya’nın dışındaki aktörlerin birbirleriyle sürdürdükleri güç mücadeleleri yönlendiriyor. Libya’da rol alan aktörlerin birbiriyle uyumsuz hedeflere ulaşmaya çalışması Libya’da kargaşanın derinleşmesine neden oluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin 17 Aralık’ta gerçekleştirdikleri telefon görüşmesinde Libya’da ki gelişmeleri ele almışlardı. Bu görüşmeden sonra Türkiye’den üst düzey bir heyet hem İdlib hem de Libya’daki durumu görüşmek üzere Moskova’ya gitmişlerdi.

Hatırlanacağı gibi yapılan resmi açıklamalarda Rus yetkililer, Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme planlarını eleştirmiş ve ‘’dış güçlerin müdahalesini doğru bulmadıklarını’’ ifade etmişlerdi. Buna karşılık Türkiye’de ‘’Rus özel güvenlik şirketi olan Wagner bünyesinde yaklaşık 2500 paralı asker bulundurduğuna’’ vurgu yaparak Rusya’nın eleştirilerine cevap vermişti.

Gerek Türkiye gerekse Rusya diplomasinin sınırları içinde kalarak birbirlerini eleştirmeleri oldukça dikkat çekiciydi. Bu tutum sayesinde İstanbul’da, Erdoğan-Putin görüşmesinde Libya’ya ateşkes çağrısının zeminini hazırlamış oldu.

Türk heyeti barış müzakerelerini sürdürmek için Moskova’ya gitti. Akit TV’nin muhabiri Sait Topçu canlı yayında ‘’Libya’da barış sağlanır mı?’’ diye bir soru bize yöneltti biz de ‘’bunu çok arzu ediyoruz ama bunun şu anda mümkün olmadığını’’ söyleyerek kayıtlara geçirmiş olduk.

Bizi izleyen bazı dostlarımız arayarak: ‘’bütün kanallar görüşünüzün aksine ateşkesin sağlanacağını söylüyor’’ dediklerinde biz de: ‘’umarım yanılırız onlar haklı çıkar ama sahada ki durumu gerçekçi bir analize tabi tutuğumuzda şimdilik bir ateşkesin sağlanmasının mümkün olmadığını’’ tekrar ettik. Ne yazık ki, Hafter’ in ateşkes anlaşmasını imzalamadan Moskova’dan ayrıldığını öğrendik.

Libya’nın mevcut durumuna baktığımızda Trablus merkezli batı şehirleri resmi hükümetin elinde, Tobruk merkezli Hafter’e bağlı gruplar ise, doğu şehirlerine hâkim. Bir kısmının da aşiretlerin elinde olduğunu görüyoruz.

Rusya Lazkiye’den sonra Akdeniz’in Afrika kıyısında da bir köşe tutmak istiyor. BAE’liği para verdiği için özel güvenlik şirketi Hafter’in safında savaşıyor ama Sarraj’la da görüşüyor. Fransa ve ABD’nin Hafter’i desteklemelerinin temel nedeni diktatör olmasıdır. Çünkü sömürgecilere devamlı diktatörler lazım. Mısır, Sudi Arabistan ve BAE ‘liginin de Libya’nın mutlaka bir diktatör tarafından idare edilmesini istiyor, aksi halde örnek olur.

Sarraj’ı destekleyen ülkelere baktığımızda Türkiye, Katar ve İtalya’yı görüyoruz. İtalya’da başta Hafter’i destekledi ancak daha sonra Hafter Fransa’yla da görüşünce, eski sömürgesini Fransa’ya kaptırmamak için şimdilik Sarraj’ı destekliyor. Türkiye ve Katar ise, ekonomik, siyasi, tarihsel ve kültürel bağlarından dolayı Libya ve diğer Müslüman ülkelerin tümünde barışın sağlanmasını istiyor.

İngilizler ise, ‘’bekle gör’’ politikası izleyerek Libya’daki gelişmelere göre pozisyonunu belirleyecek.

Burada iki soru zihnimi kurcalıyor. Birincisi; Hafter Rusya’ya rağmen mi ateşkes anlaşmasını imzalamadan Moskova’yı terk etti yoksa Rusya, Türkiye’yle ilişkilerini bozmamak için bir tiyatro mu sahneledi? İkinci soru; Libya’da nasıl bir denklem var ki, rakip olan ABD ve Rusya Hafter’i destekliyor?