Libya köprüsü ve yeni ortak; Mısır..
Libya sadece şimdi değil uzak tarihte de hep gündemdi.
Afrika’nın güneyini, doğusunu, batısını en kısa yoldan
kontrol altına almak isteyen global güçlerin aklına ilk gelen nokta
atışlardandı.
Antik çağın tüccarları
Fenikelilerin kurduğu en önemli ticari koloni devleti
Kartaca’nın merkezi oldu; Perslerin, Mısırlıların,
Roma İmparatorluğunun
kontrolüne girdi.
Batı Roma İmparatorluğu'nda Vandalların kalesi, Erken Hristiyanlığın merkezlerinden biri, Müslümanların
7. yüzyılda Batı Afrika’yı fethinde başlangıç noktalarıydı.
16.
yüzyılda İspanyol
İmparatorluğu ile Hospitalier
Şövalyeleri Trablus'u
işgal etti.
1551'de
bölge Osmanlı İmparatorluğunun emrine girdi.
Her uygarlık gerisinde bıraktığı demografik ve kültürel kalıntılarıyla
Libya’nın ‘Berberi’ olan halkını mozayikleştirdi; Libya, Doğu ve Doğu Akdeniz
kültür karması bir ülkeye dönüştü.
Mısır’dan başlayıp Fas’a kadar uzanan coğrafyanın asıl
yerlileri Berberiler günümüzde bile Libya’da etkinlikleri çoktur.
Berberlik; Libya, Tunus, Cezayir, Fas koridorunu birleştiren
İslami kimliğinden sonraki en önemli kader bağlarından biridir.
Unutulmamalıdır ki, Sahabeden Tarık Bin Ziyad’ın İspanya’ya
geçerken yanındaki yerel savaşçılar da, yüzyıllarca Endülüs Devletini Batı
saldırılarına karşı savunalar da çoğunlukla Berberilerdir.
Yerli Berberi kabileleri, Arap kabileleri; Mısır, Sudan,
Çat, Nijer, Cezayir ve Tunus’la sınır boylarındaki ortak aile ve kabileler..
Osmanlı fethiyle birlikte Türk hanedanlıklarından yadigar
Türk boyları..
Libya’nın bugünkü zor anlaşılır politik yapısının birer
anahtar sözcüklerindendir.
Libya’daki çözüm sürecinin Cezayir’e, Tunus’a hatta Mısır’a,
İtalya’ya taşınmasının, Yunanistan’da Fransa’da konu edinmesinin arkasında acılarıyla
hüzünleriyle bu kültür tarihinin ağırlığı vardır.
Tarihi Sıprata şehrindeki Romalıların Libyalıları aslanların
pençesine atarak tiyatro gibi zevkle izledikleri taş yapı arenaları o günlerin
canlı şahidi olarak günümüze kadar ayaktadır.
İspanyolların katliamları, İtalyanların meydanlardaki alenen
toplu idam çarmıkları, kalıntılarıyla göz önündedir.
Libya’nın güney sınırlarındaki altın ocakları ve Batı
sınırlarındaki doğal gaz kaynakları Fransa’nın iştahını kabartan, Libya’ya
karşı saldırganlaştıran yegâne sebeplerdendir.
21-24 Temmuz1977 de 4 gün savaşları, Mısır’ın Libya
sınırlarına girmesi ve sonrasında öne sürülen ekonomik imtiyazlar ayrıca Mısır
Libya ilişkilerinin yakın acı hatıralarındandır.
Uzun ve engebeli geçmişinde Libyalıların gönlünde taht kuran
tek millet Osmanlılar, Türklerdir; Osmanlı Akdeniz Donanma Komutanı, Trablus
Sancak Beyi Turgut Reistir.
Turgut Reis, Anadolu kentlerinde sancaklar açarak leventler toplar
Akdeniz’de ele geçirdiği batılı gemi yüklerini bir tazminat bedeli gibi götürüp
Libya halkına dağıtırdı.
Turgut Reis Libya’da bir Sancak Beyinden öte Libyalılar için
bir fedaiydi.
Ondan sonra gelen Türk erleri de Libya’nın zorlu şartlarına
rağmen Libya’da Padişahın emrine ‘Kul’ sıfatıyla kalmış, Libyalılarla evlenmiş
orada ömür tüketmiştir.
Yüzyıllar içinde Libya’nın yüzde 8’ine ulaşacak kadar
gelişen Libya’daki Türk nüfusunun en önemli kolu ‘Kuloğlu’ ailesinin sırrı bu fedakârlıktır.
Zaman içinde çeşitli nedenlerle Libya’ya yerleşen diğer
Osmanlı boylarının çıkarlardan, savaşlardan çatışmalardan uzak dostluk
ilişkileri Türkleri, Libyalılar nazarında çok özel kılmıştır.
2011 devriminde ve Hafter baskınında dünya devletlerini
karşısına alarak Libya halkının yanında yer alması eşi görülmemiş yeni bir
fedakârlık örneğidir.
Libya, kendi kaderini yeniden Türklere teslim etmiştir.
Bu konuda tereddütlü davranan taraf Libyalılar değil Türkiye’dir.
Türkiye, Doğu Kafkaslarda kendisine yer açmak için Rusya’ya,
Doğu Akdeniz’de; Fransa, Amerika, Yunanistan’ın oyununu bozmak için Mısır’a yol
vermiş, Libya’daki ortaklarını bilerek bizzat kendisi ihdas etmiştir.
Bu toleransı en çok fırsata çevirmek isteyen tarafın Mısır
olduğu şüphesizdir.
Libya
Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin 5 başbakan yardımcısı
ve 14 bakan ile 12-13 Nisan tarihlerinde Ankara’ya yaptığı ziyaretin ardından Mısır’ın
yaptığı hamle çok manidardır.
Türkiye
ziyaretinden sadece 7 gün sonra Mısır Başbakanı da 11 bakan ile Libya’ya adeta
baskın gibi bir ziyaret yaparak 11 anlaşmaya imza koydu.
Basına
dağıtılan heyetler arası görüntüde Libya Başbakanının garip tavırları ve
Libyalı heyet üyelerinin asık suratları ziyaretin mahiyeti ve perde arkası
içeriği hakkında birçok ipucunu ele vermeye yetecek kadar açıktı.
Anlaşılan
o ki Mısırlılar, Türkiye’nin onlara açtığı kapıyı Libyalıları tehdide
vardıracak kadar zorlamışlardı.
Mısır, 1976 yılı Libya politikasını Türkiye’nin ılımlı
davranışlarını fırsat bilerek yeniden güncellemek mi istemektedir?
Olabilir..
Bu
ziyaretten sadece iki gün sonra Libya Genelkurmay başkanı Türkiye’ye geldi,
Savuma Bakanı Sayın Hulusi Akar ile görüştü.
Peki,
gerçekte neler görüşüldü?
Bana
sorarsanız,
Mısır’ın
kullandığı tehdit diplomasisinin önüne nasıl geçileceği..
Türkiye,
Arap Birliği, Afrika Birliği üyesi ve Libya’ya komşu Mısır’ı; Körfez’de, Doğu
Akdeniz’de, Kızıl Deniz’de, Afrika’da köprü olarak değerlendirmek isterken
Libya’da yapıklarını hoş görmek istiyor.
Libya
bu ortaklıkta köprü olacak.
Ama
Mısır Libya’da iştahını ne kadar gemleyebilecek?
Türkiye-Mısır
ilişkileri 1911 öncesine hatta 1952 yılı öncesine dönmeyi bölgede tam bir
siyasi, ticari belki de askeri bir işbirliği ve ortaklığa dönüşmeyi
başarabilecek mi?
Zaman gösterecek.