Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Kasım 2016

Libya izlenimlerim - 1

Geçtiğimiz hafta haber takibi için Libya'da idik. Bir çok önemli görüşme yaptık ve ilginç haberler yakaladık.

Benim gözümden sizlere bir Müslüman ülkenin ne halde olduğunu anlatmaya çalışacağım.

Öncelikle şuradan başlamak isterim ki Libya; 2016 yılı itiariyle Müslüman coğrafya üzerinde oynanan oyunların bir aynası niteliğinde.

Nitekim petrol zengini ülkeyi 50 yıl demir yumrukla yöneten Muammer Kaddafi'nin yıkılışından sonra işler her geçen gün daha da kötüye gitmiş.

Şu anda devlet otoritesinden bahsetmek mümkün değil. Libya'nın farklı bölgeleri farklı güçlerin kontrolü altında. Bunu aşiretlere indirgemek, olayı çok basit anlatmak demektir.

Bir ülke düşünün ki petrol zenginliği nedeniyle bu kadar olumsuz gelişmeye rağmen halen dış borcu yok. Para var, zengin fakat huzur yok.

Küresel üst akıl 50 yıl ülkeyi demir yumrukla yönetmesine müsaade ettiği Kaddafi'nin süresi dolunca bölge insanının önüne iki seçenek sundu:

  • Ya benim hoşuma giden adamları ben seçip başınıza getireceğim
  • Ya da siz birbirinizi yiyeceksiniz.

Libya'nın acilen bir lidere ihtiyacı var. Tıpkı diğer yangın yeri olan Müslüman ülkeler gibi. Başlarında bir lider olmadığından ülke parça parça bölünmüş durumda.

Kısaca; Doğuda Halife Hafter, Mısırlı firavun Sisi'nin desteğiyle darbe yapıp ülkenin yarısını kontrolü altına aldı.

Batıda ise Birleşmiş Milletler'in atadığı Saraç hükümetini kimse takmıyor. Eski Başbakan Halife el-Ghawil ise tekrar yönetime geçebilmek için adeta köşe kapmaca oynuyor.

Bütün bunlar yaşanırken yanına 300 - 500 kişi toplayan adamlar kendilerine otonom bölgeler oluşturuyorlar. Yani devlet otoritesi olmadığı için ülkenin geneli bir belirsizlik içerisinde.

Hal böyle olunca yabancılara yönelik hatta kendi ülkelerindeki insanlara yönelik adam kaçırma, suikastler gibi birçok eylem de sıradan hale geliyor. Aralarındaki ajanların farkındalar fakat müdahale edemiyorlar. Şimdiye kadar Türklere yönelik gerçekleştirilen eylemleri hep içlerindeki ajanların yaptığına inanıyorlar.

Böylesine zengin bir ülkenin nasıl olup da bu kadar güvensiz hale getirildiğini görmek gerçekten üzücü.

Trablus'ta bir gün kaldıktan sonra 200 kilometrelik bir yolculukla düzgün bir yoldan Misrata ya gidiyoruz.

Misrata, Türklerin ve Çerkezlerin yoğun olarak yaşadığı bir bölge. Ecdadın buradaki izlerini görünce insan gerçekten şaşırıyor. Misrata halen Libya'nın Sanayi ve Ticaret noktasında en gelişmiş bölgelerinden. Ama orada da yer yer güvenlik sorunları yaşanmakta.

Başkent Trablus'ta güvenlik sorunu had safhada. Herkes bir an önce Türkiye'nin tekrar Libya'da elçilik açması gerektiğini, vizeleri de kaldırması gerektiğini ifade ediyor.

Ama burada en büyük görev yine Libyalılara düşüyor. Çünkü Başkent Trablus'ta bile üçe, dörde, hatta beşe bölünmüş bir yönetim var. Tam olarak bir devlet görmek mümkün değil.

Bu da birçok problemi beraberinde getirmekte. Mevcut bütün aktörler Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Ancak Batı destekli küçük örgütler orada ağababalarının emirlerini uyguluyor.

Anlattıklarım size biraz iç karartıcı gelebilir. Bu farklı ülkenin güzellikleri de var tabiiki. Libya'nın güzellikleri ve kaçırılmaması gereken fırsatlar ise bir sonraki yazımızda yer alacak.