Liberal Olmayan Dünyada Faiz ve Enflasyon
Küresel siyasi ve iktisadi sistemin yatağını aradığı günümüz dünyasında yeni denge kurulana kadar büyük olaylar yaşandığına şahit oluyoruz.
SSCB’nin dağılması sonrasında ABD ve çok uluslu şirketler üzerinden kurulan hegemonya düzeni Rusya’da Putin yönetimi, Çin’in ekonomik yükselişi, 2008 Küresel finans krizi, BREXIT ve Pandemi sebebiyle değişmeye başladı.
ABD hegemonyasının güçlü olduğu dönemde liberalizm tüm dünyada etkili olurken 2008 ve 2011 ekonomik krizleri küresel sistemi liberalizmden uzaklaştırmaya başladı.
Ekonomik krizlerin yaşandığı dönemde “Apar Baharı”ve terör olayları sebebiyle artan göç olaylarına bir de Çin’in ekonomi üzerinden nüfuz alanını geliştirme çabaları eklenince “Batı” dünyasında liberal olmayan politikalar artmaya başladı.
Pandemi döneminde tedarik zincirinin bozulması ve ardından yaşanan Rusya-Ukrayna savaşıyla başlayan yaptırım savaşları küresel ekonomide büyük bir türbülans yaşanmasına neden oldu.
Bugün Avrupa’nın yaptırımlarına karşılık veren Putin doğalgaz akışını azaltması sebebiyle Avrupa’da sıkı enerji tedbirleri hayata geçirilmeye başladı.
Avrupa’da bunlar yaşanırken Türkiye de ekonomi model değişikliğine gitmesi sebebiyle yaşadığı yüksek enflasyonla mücadele etmeye başladı.
Hâlihazırda dünya genelinde yüksek enflasyon varken bir de model değişikliğine gidilmesi, bunun üzerine savaşın başlaması ve yaptırımların uygulanması değişim sancısının şiddetini artırdı.
Ancak ekonomi modelinde yaşanan değişim sürecinin olumlu etkileri yavaş yavaş görülmeye başladı.
Bir önceki yılın aynı dönemlerinde başlatılan yeni ekonomi modeli para politikaları kapsamında uygulanan faiz indirimleri ekonomide büyük dalgalanmalara neden oluyordu. Merkez Bankası faiz indirdikçe döviz kuru yükseliyor, enflasyon yükselişi hızlanıyordu.
Ancak tekrar başlatılan faiz indirimi uygulamasının döviz kurunu etkilemediği görülüyor.
Bunun en önemli nedenlerinden biri de faiz indirimiyle birlikte enflasyon-politika faizi arasındaki makasın oldukça yüksek olması sebebiyle yurt dışına çıkabilecek TL pozisyonu olan yabancıların oldukça azalması oldu. Yerleşik vatandaşların da KKM uygulamasına yönlendirilmesi faiz indirimi sonrası dolara yönelişi azalttı.
Bunun dışında faiz indirimi sonrası kredi mekanizmasının kontrol altına alınması da TL cinsinden alınan kredilerin dövize yönelmesinin önüne geçti.
Bir diğer konu da verilen kredilerin proje bazlı olması yani Türkiye’nin ekonomik modeline uygun bir şekilde üretime ve yatırıma yönlendirilmesi de bu süreçte uygulanan önemli makro ihtiyati tedbirler olarak karşımıza çıkıyor.
Mal ve hizmet ihracatının %40’ının merkez bankasında tutulması da merkez bankası rezervlerinin güçlü kalmasında etkili olan önemli hususlardan biri oldu.
Bu ve benzeri şekillerde hayata geçirilen makro ihtiyati tedbirlerle faiz indirimi kararının döviz kurunu yükseltmesinin önüne geçildi. Bu da gösteriyor ki para politikası için tek aktör faiz politikasının olmadığı hususudur.
Para politikalarıyla finansal istikrarın sağlanması için çalışmalar yapılırken ihracatın artması konusunda önümüzdeki süreçte bazı problemler çıkmaya başlayacak.
Bunların en önemlisi olarak birçok ülkenin faiz artırımı yaparak daraltıcı para politikası uygulamasıdır. Enflasyonu düşürmek için talebi daraltan ülkeler dolayısıyla bizim ihracatımızın da artış hızını yavaşlatan bir etken oluyor.
Bir diğer husus ise bazı ihracatçılarımızın yurt içinde yaptığı gibi yurt dışı fiyatlandırmalarını aç gözlülükle yapmasıdır. Yüksek enflasyon sebebiyle fiyat algısının bozulmasını fırsat bilen yerli üreticiler iç piyasaya sattıkları ürünlerin fiyatlarını sürekli artırırken tedarik zincirinin bozulmasıyla Türkiye’ye yönelen talebi fırsat bilip ihracat fiyatlarını da sürekli artırarak kârlılıklarını artırmaya çalışıyor. Ancak bu durumun artan fiyatlar sebebiyle Kuzey Afrika ve yeniden Çin gibi tedarikçilere yönelmesine neden olduğu haberleri gelmeye başladı.
Sadece ihracat yaptığımız şirketler değil aynı zamanda yerli üreticiler de Çin’den gelen navlun fiyatlarının düşmesiyle birlikte daha ucuz tedarik için ithalata yöneldiği söylenebilir. Açgözlü davranarak enflasyonun aşırı hızlı yükselmesine neden olan bazı yerli üreticiler bu süreçte yeniden fiyatları düşürerek artık varlığını korumak zorunda kalacaklar gibi görünüyor. Bu durum önümüzdeki aylarda fiyat artış hızının düşmesine yani enflasyonun frene basmasına neden olacaktır.
Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur. Aç gözlü olmamak lazım. Orta yol iyidir…