LGBT sapkınlığına karşı BOYKOT
Savaşın en etkin ve caydırıcı olan bir
cephesi de boykottur. Şu anda sürmekte olan Ukrayna-Rusya savaşında iki tarafın
birbirine karşı uyguladıkları çok yönlü boykota bunu net olarak görüyoruz. Yine
ABD ve onun uydusu olan ülkelerin, yıllardır bize karşı uyguladıkları türlü
boykotlar da malum. Şimdi gelin hep beraber; arı-namusu, iffeti ve hayayı
benimseyen tüm özel ve tüzel kişilikler, STK’lar olarak, iffet ve haya düşmanı
LGBT bayraktarı kurum ve kuruluşlara karşı boykot yapalım. Biliyorsunuz, son
birkaç yıldır, kimi film, dizi film, hatta çizgi film şirketleri bile bu
ahlaksızlığı destekleme yarışına girdiler.
Biz
hala yeterince farkında değiliz ama aslında boykot veya öbür adıyla ambargo,
düşmanı dize getirmede en etkin silahlardan biridir. Ayrıca biz yeni farkına
varsak ta bu silah eskiden beri kullanılagelen bir silahtır. Diğer silahlar ne
kadar hassas olsalar da zaman zaman hedefi şaşabilirler, ama BOYKOT silahı Allah'ın
(cc) izniyle hedefi şaşmaz. Yeter ki bilinçli ve gereği gibi etkin olarak
kullanılsın. Özellikle LGBT
ahlaksızlığını destekleme yarışında olan tüm firma, şirket ve kuruluşları
tespit edip etkili bir boykota başlamak lazım
Boykotun hedefine vararak gerekli etkiyi göstermesinin en önemli şartı yüksek derecede bir katılımın sağlanmasıdır. Kaldı ki katılımın %50 ve yukarısında olması dahi düşmanın alt edilmesine yetecektir. Ancak insanımızın birçoğu “bir çiçekle bahar olamaz” “sadece birkaç kişinin katılımıyla bu iş olmaz ki” gibi bahanelerle Yahudi ve haçlı mallarını satma, alma, kullanma ve tüketmeye devam ediyor.
Satıcıların
bahanesi de hazır; “ben satmasam başkası
satacak, öyleyse başkası kazanacağına ben kazanayım” örneğin faiz konusunda
aynı mantığı yürütebilir miyiz? “Nasıl olsa memleket faizle yatıp kalkıyor
öyleyse faizi, başkası kapacağına ben kapayım” diyebilir miyiz? Ya da içki,
kumar vs. haramlar… Nasıl olsa başkası şu şu haramları işliyor, öyleyse ben de
işliyeyim diyebilir miyiz?
Bu yanlışlara devam etme ve mali açıdan düşmana karşı yeterince caydırıcı olamama da diğer bir bahane de rekabet. Efendim kartelci, tefeci, Yahudi vs rakiplerimizle yarışabilmemiz için bu malları satmak, faizli kredi almak, hatta gerekirse Yahudi’yle ortaklıklar kurup paslaşmak zorundayız vs vs…
Allah (cc) aşkına biz bu dünyaya holdingcilik oynamaya, Kârunlarla yarışmaya falan mı geldik? Eğer bir yarışa gireceksek işte yarış; “Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” (Bakara 2/148) “Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.” (Maide 5/48)
“Rabbinizin bağışına,
genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar
için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” (Ali
İmran 3/133)
Şöyle diyenler de çıkıyor; “Yahudi malı da olsa ithalatçısı, pazarlamacısı, nakliyatçısı, toptancısı, perakendecisi derken binlerce insan bu işlerden çoluk çocuğunun nafakasını çıkarıyor” falan filan… İyi de tüm bu insanlar bu uğraşlarıyla Yahudi’ye değil de kendi vatanlarında üretilmiş veya herhangi bir İslam ülkesinde üretilmiş olan Müslüman malıyla aynı parayı kazanıp ümmete hizmet etseler daha iyi değil mi? Bu insanlar hangi malla ilgili çaba sarf etseler, aynı parayı kazanacaklar. Alternatifi olmayan ve zaruri ihtiyaç olan bir malda kişiler mazur olabilirler. Kaldı ki o malı neden Müslüman üretmesin ki? Belki bunun sebebi de nasıl olsa hazırı var anlayışından kaynaklanıyor.
Sermayenin dini imanı olmaz anlayışı sakat bir anlayıştır. Ayrıca tüketilen LGBT hamisi Yahudi malları fuzuli veya alternatifi olanlarsa, burada haramlılık katmerleşir. İnsan, sosis salam gibi gıdaları, Cola ve tütün maddeleri gibi içecekleri tüketmese ne olur?
Şu hâlde, bu zulme seyirci kalmak istemeyen STK vb. tüm kurum ve kuruluşlar, bundan böyle çalışmalarına boykotu yaygınlaştırmaya dair programları da almalıdırlar. Asıl yapılması gerekenlerden biri de ümmetin tüm sorunları gibi bu sorunu da kökten çözecek ve tüm ümmeti bağlayacak bir liderliğe sahip olamaya, ciddi olarak yönelmektir. O zaman bir işaretle çok şey olur…
Şehit imam Hasan el Benna (rh.a) ta bundan 90 yıl önce, yazmış olduğu 40 vecibenin 22. Maddesinde boykota dikkatimizi çekiyor. Üstüne basa basa şöyle tavsiye ediyor: “İslam’ın iktisadi müesseselerini ve mamullerini teşvik etmek suretiyle, İslam’ın genel servetine hizmette bulun. Giyim kuşam, yeme içme vs. tüketimlerde, sadece Müslümanların ürettiklerini tüket ve kullan. Durum ne olursa olsun, bir kuruşunun dahi Müslüman olmayanların eline geçmemesine çalış.”
Müslüman ileri
görüşlü, basiretli ve ferasetlidir. Dolayısıyla boykotun gücünü işte böyle
zamanında gereği gibi idrak edip harekete geçmeli ve gereğini yapmalıdır.
Sadece ABD. AB ülkeleri değil, tüm İslam ve insanlık düşmanı, edep ve haya
düşmanı kâfirlere karşı boykot silahını kullanmayı ihmal etmemelidir.
Dünya enerji kaynaklarının neredeyse %85-90’nına sahip olan İslam diyarında, Müslümanların yarısı dahi bu konuda duyarlı olup, gereği gibi boykot yapsalar, düşman dize gelir. Biz, kolasız, cips’siz burgersiz, sosis salamsız yaşayabiliriz. Ama düşman, petrolsüz, doğalgazsız yaşayamaz. Biz onlara değil, onlar bize muhtaç. O halde neden onların kapılarında el pençe divan duralım? Devam edeceğiz inşallah. Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...