Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2987.98
BIST 100
9645.43
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Kasım 2015

LEYLA ZANA VE YEMİN METNİ

''Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim.''

Yıl 1991,

Rahmetli Ali Rıza Septioğlu en yaşlı üye sıfatıyla toplanan TBMM'ye başkanlık ediyordu. Yeminler başladı, sıra DEP Diyarbakır Milletvekili genç Leyla Zana'ya gelmişti ki nefeslerimizi tutulmuştuk. Biz Diyarbakır'da ikamet ettiğimiz için Sayın Zana'nın yemininde Kürtçe konuşacağını önceden duymuştuk.

Sayın Leyla Zana yemini esnasında "jı boy aşiti, ji boy gele Tirk u gele Kürd" demiş ve yerine oturmuştu. Aslında son derece makul bir temenniydi, zira bu esnada Kürtçe "Barış için, Türk ve Kürt halkları için" demişti. Yemin tartışmalara neden oldu, uzatmayayım, Rahmetli Ali Rıza Septioğlu Leyla Hanımı ikna etti ve o da yeminini tekrarladı. Ama o süreçte yaşanan faşizan uygulamalar yüzünden nahak yere 12 yıl hapis yatmaktan kurtulamadı Zana ve arkadaşları.

İşte o Leyle Zana geçtiğimiz Pazar günü de HDP Milletvekili olarak kürsüye gelirken ben de "bir şeyler olacak" hissi vardı. Yanılmadım, Leyla Zana yemin metnindeki "u2026 Büyük Türk Milleti önünde ... and içerim" kısmını "u2026Büyük TürkiyeMilleti önünde ... and içerim" olarak değiştirip okudu. Sonrasını biliyorsunuz.

Leyla Zana'ya döneceğiz, ama gerçek o ki onbir "ve"li yemin metni tam bir facia; cümle kuruluşları, anlam bozuklukları, pasajın gereksiz uzunluğu bir tarafa muhteva inanılmaz derecede tuhaf, o bozuk haliyle adeta "ilke ve inkilabıyla devlete kölelik yapacağım, yoksa namussuz ve şerefsizim" demeye getiriyor.

Tabi, Sayın Zana'nın takıldığı kısım red ve inkar anlayışıyla hazırlandığı için etnik, ayırımcı sözcüğün önlenemez vurgusuydu.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası olsun, kahir ekseriyetle yasalar olsun, yargının dili olsun, tapu ve kadastro metinleri olsun hem anlaşılmaz hem de son derece uzun metinlerden oluşuyor. Bunun bir kaç sebebi var.

İlki kendimize ait bir dilimiz oluşmadı. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyetinin lisanı bir gecede lal-u ebkemleştirildi. Asırlarca kullanılan yazı dili bir gecede harf inkılabı ile süku00fbt edince Osmanlının bütün müktesebatı da raflarda tozlanmaya terk edildi. Güneş Dil Teorisi ile bize ait olmayan yani millete hitap etmeyen bir dil geliştirmek istediler, başarılı olamadılar. Anlayacağınız, "maddiyatçı pozitivist laiklik" projesi ile dini çağrışım uyandıran bütün sözcük, kavram ve terimlere savaş ilan edilişini bizi "dilsiz" bıraktı. Eskiye dönsen olmuyor, yenisine ise doyulmuyor, dolayısıyla millet hem eskiden hem yeniden mahrum bırakıldı.

İkincisiYeni Devlete Yeni Halk aranınca bu tamamen Türk/çü olmalıydı. Öyle ki diğer bütün etnik unsurları inkar edecek düzeyde faşizanlık arayışıydı. Bu yüzden söz konusu metinler gereksiz uzunlukta ve anlaşılmaz içeriğe sahiptir.

Diğer bir husus da sözüm ona bağlayıcılığı artsın, muhalif anlayış gelişmesin diye "yemin" şiddetli vurgularla bağlayıcı hale getirilmiş. Şimdi diyeceksiniz ki metin yemin değil ki. El hak doğrudur, dini açıdan bakıldığında yemin yerine geçmez, dindeki yeminin nasıl olduğu bellidir ve bu metne "yemin" demek ayrı bir tartışma konus olur.

Milletvekili yemin metni dini anlamda bir yemin olmasa da bir söz/and olarak kabul görür, söz de bağlayıcıdır. Burada sorun yok, sorun neden bu minvalde bir yeminde ısrar edildiğindedir. Gerekliyse ki gereklidir, o zaman adam akıllı, inanca göre yemin metni olmalı. Dileyen inancına göre yemin ile görevine başlar. Ama yok, ille de herkes benim yeminimi esas alacak derseniz o zaman birileri de bunu yemin kabul etmeyip her türlü hileye kendince "fetva" bulur.

Leyla Zana ise "Türk Milleti" ifadesi ile ayrımcı, yok sayıcı yaklaşımı tanımadığını ifade için metne bağlı kalmadı. 1980'lerin, darbe döneminin yemin metninin uygun bir metin olmadığı konusunda her kesimden de destek var. O zaman da bu metin tez vakitte değiştirilmeli ve yerine kuşatıcı, her inanca uygun alternatif metinler olmalı.

"Besmele ile başlayanın yemini kabul ediliyor da Leyla Zana'nın neden kabul edilmiyor" diyenlere de bir çift lafım var. Besmele çeken vekil bunu yemin metninden bağımsız yaptı, yani besmele metnin bütünlüğüne dahil değildi. Sayın Zana da metni okumadan ya da metni aynen okuduktan sonra bir ilavede bulunsaydı besmele ile başlayan vekil ile aynı durumda değerlendirilebilirdi.

Besmeleci vekil doğru mu yaptı?

Hayır. Hatta niyeti o metne besmele ile başlamak ise büyük vebaldir.