Lazara'nın göz yaşları!
Değerli okurlarım geçen hafta Küba izlenimlerimle ilgili kısa ve öz bir özet yaparak yoksullukta adaletli olmayı başarmış bir yönetim olan sosyalizm ve komünizmin Küba hallerinden bahsetmiştim. Çok sayıda mail ile merakla devamını isteyen kardeşlerimin hatırına Ramazan-ı şerifin başında olmamıza rağmen kısa ve öz Kübalı bir yerlinin yaşadıklarından kısa bir potböri aktarmak istiyorum. Küba sosyalizm ve onun yoldaşı komünizm ile yönetilen birkaç ülkeden en sefalette olanı diyebilirim.
Meksika’dan uçakla iki saatlik bir yolculuktan sonra
Küba’nın yarım milyona yakın nüfuslu üçüncü büyük şehri Camaguey havaalanına
indiğimizde daha havaalanında bu gerçeklikle yüzleştik. Yolcu yoğunluğu
olmamasına rağmen uzun bir bekleyişten sonra alan dışına çıktığımızda 1950’li
yıllardan kalma chevrolet araçlar arasından geçerek otobüsümüze bindik.
Tur operatörümüz Lazara, kırklı yaşlarda Afro-Kübalı şen
şakrak, neşeli, muhabbetli ve bir o kadar da cana yakın bir kişiliğe sahip.
Selamün aleyküm dediğinde Aleyküm selam diyerek mukabele ediyor. Otobüsümüzün
hareket etmesi ile birlikte anlatmaya başladı. 2008’de UNESCO koruması altına
alınan şehir meydanına bozuk satıhlı yolları geçerek vasıl olduk. Şehir
meydanındaki bir otelin terasına elektrikler olmadığı için merdivenleri tırmanarak
çıktık. Şehrin dört bir yanındaki tarihi binaları kiliseleri Lazara’nın
anlatımı ile dinledik.
Komünizm öncesi Amerikalı şeker kamışı ağalarının yerleşim
yeri olan Gamaguey 70’li yılların
Türkiye kasabalarını andırıyor. 1950’li yıllardan kalma arabalar, at arabaları,
bisikletli insanlar ve sakin mi sakin şehir.
Şeker kamışı tarlalarında üretilen şekerin taşınmasında
kullanılan demir yolu ağı bir çok yerde bakımsızlıktan işlevsiz hale gelmiş.
Bozuk satıhlı yollardan dere tepe düz giderek Trinidad’a ulaştık. Yol boyu
güzel espiriler ile ekibimizi canlı tutan Lazara’nın beden dili ile söylemek
istedikleri vardı.
Gözleri farklı konuşuyor
Küba insanı, sosyalizm ve son zamanlarda halkın yaşadıkları
ile ilgili sorulara önceleri kaçamak cevaplar verirken yavaş da olsa gözleri
ile gerçekleri de açıklamaya başladı.
Bazen gözleri dolarak bazen de sesi titreyerek anlattıkça
açıldı. Açıldıkça anlattı.
Covide yakalandığında yaşadıklarını anlattıkça doğrusu ben
çok etkilendim. Bizdeki bazı safdirikler, Küba denince ağzının salyasını
tutamayan Fidel ve Che hayranlarının Küba
sağlık sistemi ile ilgili ön yargılı algılarının tamamının boş bir
hayalden ibaret olduğu gerçekliğini ifşa ediyordu Lazara.
Sağlık sistemi de sosyalist hayalcilerin hayallerinde
kalmış. Gerçeğini bizzat yaşayan Lazara ve onun gözyaşları ile bize
anlattıkları gerçekten içler acısı. Orada da bizdeki gibi aile hekimliği var ve
bizden daha sağlıklı işletiliyor. Hasta direkt hastaneye gidemiyor. Aile hekimi
karar veriyor. Bu elbette güzel güzel olmasına da aile hekiminin reçete ettiği
ilaçları eczaneden bulmak pek mümkün değil. Gezi sırasında fırsat bulup içine
girdiğim eczanelerden de bu yokluğu zaten hemen anlıyoruz. Girdiğim bir
eczanede üç beş ağrı kesiciden başka bir ilaç yoktu.
Lazara bunu Amerika ambargosuna bağlıyor. Aslında ambargo
sosyalist yönetim için tam bir fırsat gibi.
Zaten ülkede market, alışveriş merkezi, cafe, lokanta ve benzeri halka
açık nerede ise hiçbir merkez yok.
Tek tük belli aralıklarla devlete ait kooperatifler var.
İçerisinde alkol ve üç beş temel gıda maddesi dışında bir şey yok.
Aylık maaş 20-30 Euro
Buralarda da alışverişlerde para geçmiyor. Devletin verdiği
kartlara yüklenen aylık maaşlar var. Aylık maaşların 20-30 euro karşılığı Küba
pezosu olduğunu öğrenince Lazara’ya bu ücretle nasıl geçindiklerini sorunca
başka bir yarasına biber sürmüş gibi derin derin bizlere baktı ve gözleri ile
konuşmaya çalıştı. Ne de olsa komünist bir ülke vatandaşı. Konuşacakları var.
Konuşamayacakları var.
Değerli okurlarım aziz mübarek ramazan ayının başında
içimizi karartan bir makale ile karşınızda durmak istemezdim ama durum bu.
İbret alalım.
İçinde yaşadığımız cennet vatanımızın kıymetini bilelim.
Bilmeyenlere bu ibretlik gerçeklikleri aktaralım.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle…