Lâle Şairi
Günümüz Türk şiirinin aksakalı Abdullah Satoğlu Beyefendi’yi saygıyla selamlıyorum. Çok şiiri ve nesri var. “Lâle Şairi” olarak tanınıyor. Kendisiyle 1998 yılında yaptığım mülakatta, bu unvanı sormuştum. ‘Lâle’nin kadim şiirimizde ‘Gül’ gibi mübarek kabul edildiğini izah etmiş, “Lâle lekesiz aşkın sembolüdür.” diye eklemişti. Ayrıca şiire bakışını, sanat anlayışını ve edebiyat çevresini anlatmıştı. Konuşma, Şiirimizden Portreler kitabımda yer alıyor. Şairin iyi şiirlerini, Lâle adını taşıyan kitabında bulup okuyabilirsiniz. “Gönül”de ‘lâle’ye şöyle bakar: “Tek bir tebessüm bin bir hüznü kovar/Âlemde sevgiden güzeli ne var?/Haz verir ruhuma âsûde bahar/Lâleler cûş eder, güller konuşur.”
Sanatkârımızın “Nurdan Bir Yük” şiirini okuyorum:
“İlâhî nurundan alsam nasibi/Kırılsa gururum, kibrim kırılsa./Çölde özlenen yaz
yağmuru gibi/Gözyaşlarım aksa aksa durulsa.” Devam ediyor: “Hummasına aşkın dalsam
da dalsam/‘Livâ-ül-hamd’ olan gölgende kalsam./Yollarında Veysel Karânî
olsam/Tabanlarım yarık yarık yarılsa.” Şiir, şu kıtayla taçlandırıyor:
“Esirgensin bahtım nursun surattan/Çağlar deli gönül farksız Fırat’tan./Kuşlar
gibi geçip gitsem sırattan/Ve… sırtıma nurdan bir yük vurulsa…”
15 Mayıs 1934 tarihinde Kayseri’de doğan şairimiz, ilk
ve orta öğrenimini Kayseri’de yaptıktan sonra, İstanbul Gazetecilik Yüksek
Okulu’ndan mezun oldu. İlk şiiri 15 yaşında iken Erciyes’te çıktı. 17 yaşında gazeteciliğe başladı. 1956’dan
itibaren 15 yıl süre ile Kayseri’de günlük siyasi Hâkimiyet gazetesini ve aylık fikir sanat dergisi Filiz’i yayınladı. Birçok gazete ve
dergide, şiir ve yazılarıyla göründü. Bazı eserleri: Bir Demet Lâle, Lâle Üstüne,
Lâle Bahçelerinde ve Gönlümde Açan Lâleler, Türk Şiirinde Lâle,
Âşık Hasan, Kayseri Şairleri, Seyyid
Burhaneddin, Molulu Revaî.
İstanbul’da bulunduğu sırada, genç yaşında Ziya
Osman Saba ile tanışma mutluluğuna erişmiş. Kendisini etkileyen üç şair: Saba,
Necip Fazıl Kısakürek ve Arif Nihat Asya. Üstat Necip Fazıl’la dostluğu o kadar
ilerletmiş ki, Şairler Sultanı, Kayseri’ye geldiğinde misafiri olurmuş. Zaten
Büyük Doğu Cemiyeti’nin ilk şubesi de Kayseri’de açılmış. Vefa konusunda
hepimize örnek. Edebiyat Dünyamızdan Hoş
Sedâlar’da tanıdığı şairleri, yazarları, sanatkârları, mütefekkirleri anlattı.
Cömert yüreğini beş cilde yaydı. Küçük bir edebiyat tarihi!
Bugünlerde edibimizin Akçağ Yayınları’ndan çıkan Kayseri! Kayseri! isimli eserini
okuyorum. Neredeyse bu güzel şehrimizin panoraması, envanteri, genel fotoğrafı.
Şiir, edebiyat, sanat dünyası, kültür coğrafyası, meşhurları, tarihî
şahsiyetleri, herkes her şey var. Bazı bölüm başlıkları, muhtevası hakkında fikir
veriyor: Seyyid Burhaneddin, Dâvud-ı Kayserî, Somuncu Baba, Ahî Evran, Gevher
Nesibe Sultan, Nasreddin Hoca, Mimar Koca Sinan, Karacaoğlan, Develili Âşık Seyranî,
Ahmet Remzi Dede, Yaman Dede, Faruk Nafiz Çamlıbel, Dr. Rahmi Duman, Kayseri
ticareti ve esnaflığı, Hacı Ömer Sabancı, Kadir Has… Kayseri’de doğanlar,
yetişenler, yolu bir şekilde bu şehirden geçenler… Hepsini kitapta
görebiliyoruz. Şehrin tarih ve kültür dünyasına genel bakış diyebileceğiniz
eserde, hatıralar ağırlıklı olarak yer alıyor. Tabii şairimiz arada bir burada
yetişmiş olan büyük şahsiyetler hakkında yazdığı şiirlerden örnekler de
veriyor. Büyük bir bilgi ve birikime sahip olan Satoğlu, Kayseri’nin gülen ve tebessüm
ettiren yüzünü unutmuyor. Meşhur Kayseri fıkralarından nezih örnekleri
okuyuculara sunuyor. Sanılmasın ki hep meşhur zevattan bahsediliyor. Hayır,
mesela hayatını edebiyatımıza adadığı hâlde pek tanınmayan Muin Feyzioğlu’na
tam dört sayfa ayrılmış. Demem o ki, biz bu eser sayesinde, Kayseri
değerlerinin hem meşhurlarını hem de meçhullerini tanıma talihine
erişebiliyoruz.
Eserin sonunda bizi bir sürpriz bekliyor. Meğer
şairimizin babası, ‘Kayseri Uleması’ arasında kabul edilen ve bir Kadir
Gecesi’nde Rabbine kavuşan âlim/fazıl zat Satoğlu Mehmed Ali Efendi Hoca imiş. Muhteşem
kütüphanesi varmış. Eh böyle bir evde büyüyen genç de, kitap âşığı ve şair olmaz
mı? O dönemi hiç unutmayan Satoğlu, bir beytinde “Serilir önüme koskoca
dünya/Küçücük odamda cihandır kitap.” diyor.
Günlük
telâşlar bizi yorduğunda, gündem yoğunlaştığında, aktüel meseleler zihnimizi
bunalttığında, şairlere ve ediplere rahatlıkla sığınabiliriz. Böyle zamanlarda
Abdullah Satoğlu’nun şiir ve nesir kitaplarına bir limana sığınır gibi
yanaşabilir ve geniş bir ufuk turuna çıkabilirsiniz. Aziz şairimiz Ankara’da yaşıyordu. Birkaç yıl önce İstanbul’a yerleşti. Muhterem
eşi Sevim Hanım’ı bu senenin başında ebedî âleme uğurladı. Allah rahmet eylesin,
mekânı cennet olsun. Başsağlığı ve sabır dilediğim kıymetli büyüğümüze, sağlıklı,
bereketli, huzurlu ve hayırlı bir ömür diliyorum.