Dolar (USD)
34.46
Euro (EUR)
36.13
Gram Altın
2968.00
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Ekim 2022

Lâiklik ve tepkiler üzerine…

Diyarbakır’daki bir toplantıda, “Haçlıların, Siyonizm’in, çağdaş kisrâlığın var ettiği en zararlı şeylerden bir tanesi de lâikliktir!” demiş bir konuşmacı.

Oradaki konuşmalarda lâikliğin İslam’ı hayatın dışına itmek, camilere hapsetmek için kullanıldığı yönünde değerlendirmeler dikkat çekmiş.

Doğrusu bunlar, kendimizi bildik bileli işittiğimiz sözler.

Merhum Timurtaş Hoca, “lâiklik” konusunda şunları söylemişti mesela:

“Kur’an da ‘Yeryüzünün de gökyüzünün de mülkiyeti Allah’ındır’ hükmü var. ‘Gökyüzünün de mülkiyeti Allah’ın,yeryüzünün de mülkiyeti Allah’ındır!’diyor. Buna inanıyorsan kolay. Yeryüzünün de mülkiyeti Allah’ınsa, bu mülkün sahibi Allah ise… Sen nasıl ‘Allah’ın hükümleri dünyaya karışmasın’ dersin? Hem mülkiyeti Allah’ındır, hem de Allah karışmasın!”

“Lâiklik en zararlı şeylerden bir tanesidir!” diyenler, İslam’ın insanlığı perişan eden kötülüklere karşı çıktığıhedefe yerleştirildiğini…

İnsanları inançlarından vazgeçirmenin çok zor olduğunu bilen zihniyetin, icat ettiği lâiklik vasıtasıyla İslâm’ı camilere, mezarlıklara hapsetmek istediğini söylüyorlar…

Lâikliği savunanlar ise, devletin bütün inanç (ya da inançsızlık) gruplarına eşit mesafede olması gerektiğini öne sürdükten sonra kendilerince lâiklik tanımı yapmaya çalışıyorlar.

***

Ben bunca yıldır laikliğin akla yatkın tanımını arıyorum.

Çok sayıda tanımlama çabası gördüm.

Fransa’dan ithal edilen kavramı “Devlet yönetiminde dinin ya da dinsizliğin referans alınmaması ve devletin din ya da dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz olmasını savunan ilke” olarak tanımlayanlar var mesela.

Her tanıma olduğu gibi bu tanıma da bin türlü itiraz var.

Mesela…

Halkının kahir ekseriyeti “Ortodoks Hıristiyan” olan bir Devlet, bu “inanç”sözkonusu olduğunda

nasıl tarafsız ve tepkisiz kalabilir?

Anayasasında“Yunanistan’da hâkim din İsa’nın Doğu Ortodoks Kilisesidir. Kendi başı olarak Hazreti İsa’yı tanıyan Yunanistan Ortodoks Kilisesi, İstanbul Büyük Kilisesi ve İsa’nın diğer her Kutsal Apostolik Kilisesi, Meclis (Sinod) kuralları, kutsal gelenekler ve dogmalarla ayrılmaz bir bağlılık içindedir. “ hükmünün yer aldığı Yunanistan, bir laik devlet midir yoksa şeriat devleti midir?

Bazı ülkelerde mecburi, bazı ülkelerde de isteğe bağlı olarak “Kilise Vergisi”nin alınması lâiklik ilkesine aykırı mı, değil mi?

Halkının ekseriyeti hıristiyan olan devletlerde “Noel Tatili” var, bizim gibi çoğunluğu Müslümanların oluşturduğu devletlerde ise “Ramazan ve Kurban Bayramı” tatilleri…

Tatillerin dine göre ayarlanması laiklik ihlâli midir, değil midir?

Laikliğin yapılmaya çalışılan en geniş tanımında ne deniyordu?:

“Devlet yönetiminde dinin ya da dinsizliğin referans alınmaması ve devletin din ya da dinsizlik karşısında tarafsız ve tepkisiz olmasını savunan ilkeye laiklik ilkesi denir!”

Bu tanıma göre, “tatillerin” dine göre ayarlanması laikliğin ihlâli anlamına geliyor.

İngiltere Kraliçesi’nin ölümüyle gündeme gelen “Kilise Şov” üzerinden “İngiliz Tipi Laikliğe” hiç girmeyelim…

“Lâikliğin kıblesi” Fransa da “Din Tatili”nden vazgeçemez malûm...

Uygulamada en lâik, en seküler takılan devletlerin bile, “düşman tehdidi” ve “düşmanlarla savaş” gibi konulardan söz edildiğinde, “Din’e”atıfta bulunduklarını görüyoruz.

“Şehitlik” kavramı her devlette var ve “Şehitlerin” vefat ettiklerinden sonraki ayrıcalıklı konumlarına her devlette dikkat çekiliyor….

Vergilendirilmiş kazancın kutsallığına her yerde işaret ediliyor…

Vesaire,vesaire…

Lâikliği icat edenler, böyle bitmez tükenmeztartışmalar içine gireceğimizi hesaplamışlardır mutlaka.

Diyarbakır’daki bir toplantıda, “Haçlıların, Siyonizm’in, çağdaş kisralığın var ettiği en zararlı şeylerden bir tanesi de lâikliktir!” dendiği için kadim değerlerimize öyle saldırılar yapıldı ki...

“Lâiklik nedir, ne değildir? Memleketin kahir ekseriyetinin kabulleneceği bir tanımı yapılabilir mi, yapılamaz mı? Laiklik var mıdır, yok mudur?”

Bunlar üzerine seviyeli tartışmalar yapılabilir…

Lâkin laiklik konusu gündeme geldiğinde, değerlerimiz öylesine hedef alınıyor ki…

“Laiklik bunlar için adeta din haline gelmiş!” diyenler bile oluyor söylenenlere bakarak…

Lâiklik dendiğinde akla ilk gelen partinin Genel Başkanı, en yakın “dâvâ” arkadaşları tarafından “Seyyid-Hafız Kemal Kılıçdaroğlu” olarak tanıtılırken…

“Umreye bile gittiği” söylenirken…

Seçime doğru bin türlü “Dini Kavram” kullanılırken…

Aynı çevrelerden sayıları hiç de azımsanamayacak kalem- klavye sahipleri,

Diyarbakır'daki "lâiklik karşıtı söyleme"cevap verirken, bu ülkenin kadim değerlerini tahkir yarışına giriyor.

Sarıklı Müslümanların karınlarından süngülendikleri “görseller”bile dolaşıma sokuluyor, “Böyle yapılsa ne iyi olur!” vurgularıyla ve ibadet aşkıyla!

Dedik ya…

Lâiklik şöyle dört başı mamur bir tanıma kavuşturulmadıkça, “Lâiklik” tartışmalarından kurtulamayacağız anlaşılan…

Neler deniyor neler…

Başörtüsüne özgürlük olabilirmiş ama “türbana özgürlük” olamazmış!

“Anneannelerimizin köylerdeki başörtüleri”ne saygıları varmış ama şehirdeki “Türban”a saygıları yokmuş…

Türban” siyasi simgeymiş…

CHP iktidarında bir aydınlanma yaşanacakmış ve türbanlılar türbanlarını kendiliklerinden çıkartacaklarmış!..

Ve dahası, küçük çocuklara Kur’an öğretmek isteyenler “ortaçağ zihniyetli, karanlık tipler”miş!

“Lâiklikle” alâkalı her tartışma, birilerinin kafalarındaki “özlemleri”gözler önüne seriyor!

Bu tartışmalardan kurtulmanın tek bir yolu var galiba;

“Akla yatkın bir laiklik tanımı yapmak!”

CHP’den şöyle dört başı mamur bir “lâiklik” tanımı bekliyorum...