Laiklik ilkesine aykırı cenaze namazı!
Her
seçim öncesinde ne kadar tersi söylenirse söylensin…
“CHP Ontolojisi”nin, Din’e ve dindarlara bakışının
değişmeyeceğinin altını çizenlerin haklılıkları bir kez daha tescillendi.
Duymuşsunuzdur;
CHP’ye,
TÜRGEV’in Ak Parti’ye yakın olduğundan
da fazla yakın olanAtatürkçü Düşünce Derneği, Merhum Âlim Mahmut
Ustaosmanoğlu’nun Cenaze Merasimi’nde “lâiklik
ilkesinin ihlâl edildiği” gerekçesiyle suç duyusunda bulunmaya karar
verdi!..
Tam
da, CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu’nun, seçime doğru dillendirdiği “helâlleşme” muhabbetine iyice hız verdiği bir süreçte!
Malûm,
Kılıçdaroğlu, CHP olarak başta “başörtüsü
yasağı” olmak üzere bazı hususlarda hatalar yaptıklarını…
Camia
olarak hatalardan ders çıkarttıklarını…
Bir
daha böyle şeyler yapmamaya azm-ü cezm-ü
kast eylediklerini defalarca dile getirmişti.
Önderlik
ettiği “altılı masa”daki Saadet, Gelecek ve Deva
partilerinin tabanlarına hitap eden “itiraf”lardı
bunlar.
Ve
tabii, Ak Parti’den uzaklaşan ama başka bir yere de gitmeyen “kararsızları” hedefleyen.
CHP
Genel Başkanı, sözlerinin “inandırıcılık
dozunu” arttırmak için, “Eskiden
yaptığımız işleri yapacak olsak, hiç
Sayın Karamollaoğlu, Sayın Davutoğlu ve Sayın Babacan bizimle birlikte hareket
eder miydi?” sorusunu bile gündeme getirdi.
Masadaki
3 genel başkanı CHP’nin
şahitleri (hatta kefilleri) olarak işaret etti!
*
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu döneminden önce de, “oy tabanını” genişletebilmek için “muhafazakârlara”, “elma şekeri” uzatmayı denemişti birçok kereler.
Eski
Genel Başkan Deniz Baykal, bir seçim öncesinde “Başörtüsü iffet sembolümüzdür!” bile demiş…
Bir
başka seçim öncesinde deiyiceel yükselterek, kameralar önünce çarşaflılara
rozet takmıştı.
Ve
malûmunuz, bunların hiçbiri de “sandık
aşamasında” işe yaramamıştı!
*
Sonrası
malûmunuz;
Bu
türden “basit” gösterilerle ciddi oy artışı sağlanamayacağını
gören Kemal Kılıçdaroğlu, ince ayar
bir strateji plânıyla benzemezleri bir araya getirdi.
Bir
yandan, CHP tabanının bir bölümündeki “ulusalcı
hassasiyetlere” rağmen, HDP gibi
“sırtını örgüte dayadığını” ilân etmiş bir yapıyı…
Diğer
yandan da, kendisinin bugün “Yanlış yapmışız, hatamızı kabul ediyoruz
ve helâlleşmek istiyoruz” demesine sebep olan 28 Şubat süreci
uygulamalarının mağdurlarından bir kısmını idare ederek, bugünlere geldi.
Bu
süreçte, bugün altılı masada temsil edilmekte olan unsurlar ile sırtını örgüte
dayayan partinin desteğini alarak, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, birçok
yerde mahalli seçim galibiyetleri
elde etmeyi başardı.
Gezi
Olayları’ndan bu yana, işlerin hiç de fena gitmediğini, hatta çok iyi gittiğini
düşünen Kemal Kılıçdaroğlu, büyük ölçüde kendi başarısı olarak gördüğü bu
galibiyetlerin çok daha büyüğü ile “taçlandırılabileceğine”
iyice kanaat getirince de, “şahsı”
için hamle üstüne hamle yapmaya başladı.
Kendisinin
yollarını açtığı belediye başkanlarına, bir de Cumhurbaşkanlığı yolunu açacak
değildi herhalde.
Bin bir
emekle kurduğu 6’lı Masa’nın, tamamen “kendi taktiğinin” eseri olarak yer
bulan genel başkanlarından birine, altın tepsi içinde “Cumhurbaşkanlığı Koltuğu” sunacak da değildi.
Hesap
şöyle:
Hedefe
çok az kaldığını düşünen Kemal Kılıçdaroğlu, masadaki diğer beş partinin ve
masa dışından (bazen fırçalayarak, bazen iltifat ederek destek veren) HDP’nin
desteğine ilâveten, “Ak Parti’den kopan” kararsızların da
desteğini alabilirse, bu işi bitirmiş
olacak…
Sonrası
mı?
Politika
böyle bir şeydir, hedefine ulaşıncaya
kadar verdiğin vaatlerle, iş başına geldiğinde yaptıkların arasında her zaman
farklar olacaktır!
Altılı
masadaki “MuhafazaKÂR”ların desteği
ile hedefine ulaştıktan sonrasına
“zamanı gelince”
bakılır azizim!
*
CHP
Genel Başkanı, stratejisini ilmek ilmek
örerken, işte böyle ADD gibi “oyun
bozan” ya da “oyun belli eden”
yapılar çıkar ve bir çuval plânı berbat eder!..
****
“BUNLAR YÜZÜNDEN SEÇİMİ KAYBEDEBİLİRİZ” DEMEYE GETİRMİŞ!
Eski
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün
kankası, 6’lı Masa’nın hararetli destekçisi
Fehmi Koru, makalesine uzunca
bir başlık kondurmuş:
“İktidar cephesinin muhalefete bir şey
yapması gerekmiyor, o işi muhalif medya ve örgütler üstlenmiş görünüyor!”
*
Cenaze
Merasimi’nin Büyük Âlim Mahmut
Ustaosmanoğlu’nun çok geniş bir kitle tarafından ne kadar sevildiğini
gözler önüne serişine vurgu yapan Koru, CHP’ye yakın “bazı örgütlerin”, oradaki görüntüleri “Laiklik elden gidiyor!” yaklaşımıyla yargıya taşımasına tepki
gösteriyor.
Yazısını
kendi cümlelerimle şöyle özetleyebilirim:
“Kemal Kılıçdaroğlu, canını dişine
takmış, muhafazakârları kafaya almaya çalışırken…
Ey, Atatürkçü Düşünce Derneği!
Ey, CHP’ye yarın diğer örgütler!..
Ey, CHP’nin yandaş medyası!..
Sizler, ne yapmaya çalışıyorsunuz Lâiklik Aşkına!
Niyetiniz nedir, İktidar’ın bu
seçimi kaybetmesini engellemek mi?
CHP Milletvekili İlhan Kesici’nin
de katıldığı bir Cenaze Merasimi’ni ‘laiklik ilkesine aykırı’ diye suç duyurusu
konusu yapmanız, Yargı’ya taşımanız, medyanızda abuk sabuk lâflar etmeniz kime
yarar, kime ‘hizmet’ eder?”
*
“Komplo Teorilerine”
meraklı olduğu söylenen bir Yazar Fehmi Koru.
Buradan,
“Acaba, Atatürkçü Derneği’ni, benzeri
yapıları, muhalif medya organlarını Recep Tayyip Erdoğan mı yönlendiriyor?”
yollu “tuhaf” bir soruya varması
şaşırtıcı olmazdı.
Yok,
böyle yapmamış…
Sadece,
Kemal Kılıçdaroğlu ile ortaklarına, mesailerinin bir bölümünü “İktidara Yürüyüşü” zorlaştıranlara
ayırmalarını tavsiye etmiş!..
*
Yok,
ne yaparsa yapsın…
O
çevreleri kontrol edemiyor Kemal
Kılıçdaroğlu…
Bir
“oyun”u, seçime kadar sürdürmelerini
sağlayamıyor!..
Yazıya
nasıl girmiştik?
Aynen
şöyle:
“Her seçim öncesinde ne kadar tersi
söylenirse söylensin…
CHP Ontolojisinin, Din’e ve dindarlara bakışının
değişmeyeceğinin altını çizenlerin haklılıkları bir kez daha tescillendi!”
*
Sadece
Kılıçdaroğlu’nu değil, Altılı Masa’nın “muhafazakâr”
ve “neo-muhafazakâr” unsurlarını “açığa” düşürmeye devam eder bu
yapılar.
“Biraz takiyye yapsanıza oğlum!”
telkinlerine belki bir, belki de iki gün kulak asarlar!
Sonrası…
Malûm.
Ce-Ha-Pe!