Laiklik elden gitmez, germeyin bu toplumu!
CHP’li eski bakanlardan biri, “Yerel seçimi AKP kazanırsa Türkiye İslam Cumhuriyeti’ne dönüşür!” dedi.
Başka birileri de, yerel seçim öncesinde “lâiklik”
tartışması başlattı yine…
Hem de ne hakaretlerle!..
Bunları izlerken, “28 Şubat Süreci”ni hatırladım.
Refah Partisi’nin
büyük atak yaptığı ve yerel seçimi kazanıp, iktidara yürüyeceğinin
görüldüğü günlerde, sürekli olarak, “Bu sakallılar çarşaflılar gelirse, laiklik
elden gider!” propagandası yapılıyordu.
- Refah kazanırsa laiklik elden gider!
- “Türbanlıların”
üniversitede okumalarına izin verilirse, laiklik elden gider!
- Türbanlılarla türbansızlar birbirine girer!
- Hele hele, bunların kamuda çalışmalarının önü açılırsa,
rejim krizi iyice büyür!
- Cezayir’e döneriz, İran’a döneriz!
- Oralardaki laikler “şeriat tehlikesi”ni vaktinde
göremediler, bakın başlarına neler geldi!
Böyle böyle…
Yıllar yılı, “tanımsız
laiklik” üzerinden korku
pompaladılar topluma.
Ne krizler çıkarıldı, toplum
nasıl da kamplaştırıldı, insanımız boşu boşuna nasıl da karşı karşıya
getirildi!
Sonra, 28 Şubat darbesi oldu.
Ardından, “ara dönem” koalisyonları kuruldu.
28 Şubat sürecinde “vazife” üstlenen üst düzeylerden
bazıları, banka yönetim kurulu üyeliklerine getirildi.
Zamanın lâikçi sermaye grupları hortumladıkça, hortumladı!
Sonra…
Bankaların içleri boşaltıldı!
Milyarlarca dolarlık fatura vatandaşa yüklendi!
Türkiye, altından
kalkamayacağı yükümlülükler altına sokuldu!
IMF bastırdı..
Türkiye, batma noktasına getirildi.
Koalisyon dayanamadı, teslim bayrağını çekti!
Dışarıdan biri getirildi, Hazine’ye bakan yapıldı!
Sonra…
Ak Parti kuruldu.
İlk seçimde yaklaşık üçte ikilik Meclis çoğunluğu ile iktidara
geldi.
xxx
Bugün, Sayın
Erdoğan’ın liderliğindeki iktidar, neredeyse çeyrek asırlık.
Bu süreçte, Türkiye adım adım “Şeriat” yönetimine mi sürüklendi?
Sağdan ve soldan elitlerin yaşadıkları yerlere bakıyoruz,
dünyanın en “özgür” yerlerinden bin
kat daha özgür!
Televizyonlara bakıyoruz, Avrupa’da bile yayınlandığında tepki görecek
programlara, dizilere yer veriliyor…
28 Şubat’ın o karanlık günlerinde “hak mücadelesi”
verenlerin büyük bölümü, serbest piyasa ekonomisini benimsemiş durumda.
“Mücahit, müşahit, her şeye müsait” süreci, büyük ölçüde
tamamlanmış halde.
Ne oldu ki, kim neden endişe ediyor?
Beş vakit namaz kılanların oranı mı arttı?
Faiz karşıtlarının oranı mı arttı?
İsraf karşıtlarının oranı mı arttı?
Tanzimat’tan bu yana yaşananlar, daha mı fazla sorgulanır
oldu?
“Sakallılar”ın, Kur’an-Sünnet hassasiyetleri mi arttı?
“Türbanlılar”ın tesettür hassasiyetleri mi arttı?…
İmam Hatiplerde, eskisinden çok daha fazla Kuran ve Sünnet
merkezli eğitim mi verilir oldu?
Kul hakkına girmemek için kılı kırk bin yaranların oranı mı
arttı?
x
“Laiklik elden gidiyor?” diyenler neden endişe ediyor?
Hiç kimse merak etmesin.
Laiklik kaya gibi sağlam.
Çok daha sağlam.
Kimse “endişe” buyurmasın, toplumu da boşu boşuna germesin!
X
Kısır tartışmaları bırakalım da…
Hiç olmazsa bundan sonra “Bu vatan hepimizin!” bilinciyle
hareket edelim.
Her yanımız düşmanlarla çevrili.
ABD, sınırlarımızın az ötesinden tehdit ediyor.
İsrail denilen soykırımcı örgüt, arz-ı mev’ud hedefine doğru yürüyor!..
Rekabet ettiğimiz devletlerin hemen hepsi, bizi hedef alan
terör örgütlerini destekliyor!
Anadolu’da ve Yavru Vatan Kıbrıs’ta yabancı ajanlar kol
geziyor!
Ekonomimiz, gittikçe daha fazla baskı altına alınıyor!
Türkiye’nin etnisite üzerinden bölünmesini hedefleyen
“sırtını Kandil’e yaslamış” yapı, ağzına geleni söylüyor.
Tehditlerini katlıyor!
Durum bu iken…
Böyle, tanımsız “laiklik” kavramı üzerinden ayrışacağımıza…
“Ortak Vatan”
bilinciyle bir araya gelemez miyiz?
X
Bakalım, kısmetse yerel seçim bir geçsin…
Evren zihniyetinin ürünü Anayasa’nın yerine yenisini yapmak
için
“Bölücüleri” dışlayan bir mutabakat zemini oluşturulsun.
Özellikle, “Yargı”
üzerindeki tartışmalara son verecek hukuki
düzenlemeler yapılsın.
Birileri kızacak ama, varsın kızsın…
Ben…
Seçimden sonra, Ak
Parti ile CHP’nin bir araya gelmesinden ve kesimleri birbirinden iyice
uzaklaştıran tartışmaların içinden çekip almasından başka bir yol göremiyorum.
Ak Parti, politikanın seviyesini iyice aşağıya çeken,
pazarlık masalarının kurulmasını teşvik eden 50 artı 1 modelinin de tartışılacağı mutabakat
arayışlarına kapalı olmayacaktır, hatta öncülük edecektir tahminimce…
Sayın Erdoğan, kendisine gönülden destek veren tabanını her
durumda ikna edebilecek kadar etkili bir Lider.
Sıkıntı CHP tarafında…
Orada ikide bir “Rejim
Krizi”nden bahseden, korkular üzerinden politika üretmekten başka yol
bilmeyen radikallerin etkinliği çok.
CHP’lilerin Ak Parti sosyolojisi ile “takışarak” bir yere
varmalarının mümkün olmadığını görmeleri gerekiyor.
Ak Partililer de, yüzyıl da iktidarda kalsalar, “kültürel
iktidara” ulaşamayacaklarını görmüşlerdir herhalde.
Hal bu ise, işleri iyice zorlaştırmaya ne gerek var?
Bir araya geliniz lütfen, yerel seçimden sonra!