Kütüphanecilikte altın dönem
İlkokulda okurken ufkumu açan mekân, halk kütüphanesiydi.
Orada ders kitaplarında adlarını duyduğum yazarların kitaplarını buldum ve iştahla
hepsini okudum. Çocuk kitaplarının yanı sıra dergilere de merak saldım. Bu alaka,
kitap sevgimi pekiştirdi ve kitapevlerine doğru yönlendirdi. Demek ki bir
çocuğun dünyasında kütüphanenin çok önemli bir rolü vardır. Kabul edelim ki,
son yirmi yıl öncesine kadar kütüphanelerin içleri soğuktu. Katı bir mesai
uygulanıyordu. Neredeyse gündüz saat 16.00’dan sonra kütüphaneye giremiyor,
kitap alıp okuyamıyordunuz? Ama şimdi öyle değil. Artık 7x24 çalışan
kütüphanelerin sayısı giderek artıyor. Modern kütüphanecilik anlayışı
yayılıyor. Kütüphane müdürleri daha güler yüzlü, memurları okuyuculara daha sevecen.
Müspet anlayış
İSAM’la başlayan bu müspet kütüphanecilik anlayışı,
giderek yaygınlaşıyor. İnsanların, kendi evleri gibi benimsediği hatta gün boyu
araştırma yapıp çalıştığı güzel mekânlara dönüştü kütüphaneler. Müdavimlere
sıcak içecekler ikram ediliyor. Geçen akşam geç saatlerde önünden geçtiğim
Fatih Merkez Kütüphanesi’nde gençleri gördüm, kitap okuyor, çalışıyorlardı. Sadece
Fatih ilçemize, son iki yıl içinde 13 yeni kütüphane kazandırıldı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kurulan Millet Kütüphanesi fevkalâde. Hedeflenen
5 milyon civarında kitap ile Türkiye’nin en zengin kütüphanesi oluyor. Kişiler
adına kurulan kütüphanelerin sayısı her geçen gün artıyor. Bunların sonuncusu
da Balıkesir Millet Kütüphanesi Ahmet Kot Kitaplığı’dır.
Ahmet Kot ve kitap
Ahmet
Kot ömrünü kitaba, kitap kültürüne, kütüphanelere ve sahaflara adamış bir
kültür adamıdır. Sanırım en az yarım yüzyıldır kitap almakta ve
biriktirmektedir. Evinin dışında, kaç yerde, kaç depoda kitapları bulunduğunu
tahmin etmek güçtü. Peki bu kitaplar nerede şimdi? Hemen müjdeleyeyim ki bir
ömrün kazancı ve karşılığı olan bu muhteşem birikim, artık Balıkesir’imize
taşınmış bulunuyor. “Balıkesir Millet Kütüphanesi Ahmet Kot Kitaplığı” yaklaşık
bir yıldır kitapseverlerin en çok konuştuğu bir kültür mekânı. 100 bin 183
kitaptan oluşan kütüphanenin Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan
tarafından hizmete açıldığını ve okuyucuların buradan istifade etmeye
başladığını duyduğumda çok sevinmiştim. Sonra “Müteferrika Sohbetleri” müjdesi
geldi. Bu haber, mutluluğumu ikiye katladı. Bu irfan ocağına yolunu düşürenler,
hem aradığı nadir kitabı alıp okuyabiliyor, hem de Türkiye’nin dört bir
yanından davet edilen kıymetli şairleri, yazarları, sanatkârları, kültür
adamlarını dinleyebiliyor. “Kitap odaklı” bu toplantılarda akademisyenlerin
yanı sıra sahaflar, yayıncılar, kitaba sevdalı olan ve zengin kütüphaneleri
bulunan araştırmacılar de yer alıyor. TYB İstanbul Şubesi’nde uzun yıllar
birlikte çalıştığımız Ahmet Kot Beyefendi lütfedip beni de davet etti. 19. konuşmacı
bendim ve mevzum “İnsanı Yazmak”tı. Çalışmalarımda biyografiye verdiğim önem bilindiği
için bu konu uygun görülmüştü. Hazırlanıp yola çıktım. Yenikapı’dan deniz
feribotu ile Bandırma’ya gittim; oradan Balıkesir’e geçtim. Çarşamba ve perşembe
günleri, Kuva-yı Milliye çerağının ilk yakıldığı, Mehmed Âkif Ersoy ve Hasan
Basri Çantay ile birlikte anılan şehrimizdeydim. Doğrusu, övgüsünü çok duyduğum
bu kütüphaneyi çok merak ediyordum.
Çamlık Tepe’de
heyecanım arttı
Kütüphane’nin İdari Müdürü Selda Açıkel Hanımefendi
ile birlikte Çamlık Tepe’ye çıkarken heyecanım artmıştı. Acaba nasıl bir
kütüphane ile karşılaşacaktım? Yoksa beni bir sürpriz mi bekliyordu? Binanın önüne
geldiğimizde gıyabi hayranlığım, vicahiye çevrildi. “Göz gördü, gönül sevdi”
derler ya, aynen öyle. Muhteşem yapıyı temaşa ettim. Demek ki istenirse zevkli,
olağanüstü binalar da inşa edilebiliyormuş. Hem estetik, hem de kullanışlı
yapılara da sahip olabiliyor muşuz? İçeri girerken tam karşıda mütefekkir yazar
Cemil Meriç’in cümlesi gözümü ve gönlümü çeliyor: “Hepimiz aynı kütüphanenin
çocuklarıyız.” Bu söze üstadın eserlerinde rastlamamıştım. Meğer bu seçkin cümle,
bir zamanlar merhumun kâtipliğini yapan Ahmet Kot Bey’e Cemil Meriç’in söylediği
veciz sözmüş. Ve o derin kelam, buradan bütün Meriç severlere ulaşıyor. Düşündürücü
ve birleştirici. Cemil Meriç’e zaten bu yakışır.
Mütebessim
sima
Ahmet
Kot Beyefendi, her zamanki gibi mütebessim simasıyla karşılıyor bizi.
Dostluğumuz eski ve şükürler olsun ki hiç kesilmedi. Odasında çay içtikten
sonra kütüphaneyi gezmeye başlıyoruz. Mükemmel mihmandarımız, ömrünü adadığı
kütüphaneyi anlatıyor. Dünyanın dört bir tarafından bir araya getirilmiş önemli
eserlerin yer aldığı ve toplam raf uzunluğu 3.5 kilometreyi bulan BMK Ahmet Kot
Kitaplığı, kitap tasnif sisteminde de bir yeniliği taşıyor: Yerli, orijinal ve
millî. Klasik felsefedeki anâsır-ı erbaa (dört element) teorisinden hareketle
geliştirilen yeni kütüphane tasnif sisteminde kitaplar, tematik olarak
‘toprak’, ‘su’, ‘ateş’, ‘hava’ ve ‘irfan’ olmak üzere beş başlık altında
raflarda yerini alıyor. Bu beş bölüm dışında kütüphanede Kitap Kültürü, Mutfak
Kültürü ve 1001 Gece olmak üzere üç ayrı koleksiyon daha yer alıyor. Ben “1001
Gece Masalları” bölümüne bayıldım. O küçük oda âdeta hepimizin çocukluk
yıllarımızın rüyalarını süslemiş kahramanların bir araya geldiği bir define
odasıydı. Doğrusu oradan ayrılmak istemedim. Küçük okurlar ve çocukluğuna özlem
duyan yetişkinler, bu odaya bayılacak. 120 kişilik konferans salonu, ‘Fikir
Coğrafyası ‘ seminer odası, ‘Sesli Kitap Okuma Kabini’ ‘Görme Engelliler Okuma
Masası’, ‘Edebiyat Kahvesi’ ve ‘Kütüphane Dükkânı’ ile bu huzurlu mekân,
alışılagelmiş bir kütüphanenin çok ötesinde. “Söz Yolu”nda sözlükler, dilbilim
eserleri teşhir ediliyor. Bilhassa yeniliği seven gençlerin buraya
bayılacakları muhakkak. Yoğun ilgileri de bunu gösteriyor. “Çevresiyle bir
bütünlük arz eden kütüphane, kanaatimce şimdiden Balıkesir’in simge binası oldu
bile. Zira hemen yanındaki cami, alt tarafındaki Dijital Gençlik Merkezi ile
çevre bence şimdiden bir “kültür sitesi veya mahallesi” hüviyetine bürünmüş
bile. Hele binası hazırlanan “Süreli Yayınlar (Gazeteler) Kütüphanesi” ve
caminin yanında geniş mekânda hizmete girecek olan kitap fuarı, göz kamaştırıcı
mahiyette. Kütüphane ilk yayınıyla kültür muhitine ulaştı bile: 40 Temada Kitap Kültürü Kaynakçası çok
değerli bir eser. Şüphesiz bu güzel hizmetlerin meydana gelmesinde en büyük
katkıyı ve desteği verenler Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanımız Yücel
Yılmaz, Balıkesir Valimiz Hasan Şıldak, Balıkesir Milli Eğitim Müdürü Ali
Tatlı, Balıkesir Üniversitesi Rektörü İlter Kuş ve elbette bu kıymetli
bürokratlarımızın yardımcıları… Kütüphanede çalışanlarla görüştüm. Her biri
ayrı bir değer, işlerini severek, usanmadan yapıyorlar. Liyakat ve ehliyet
sahibi, mükemmel ekip işbaşında. Çarşamba günü “Matbuat Sohbetleri”nde konuşurken
salonda çok değerli isimler vardı. Hepsini söylemem mümkün değil ama
aşinalardan Prof. Dr. Mehmet Narlı Beyi anmak isterim. Mülkî ve İdari erkân da
lütfedip salonu şereflendirmişti. Fotoğraflar eşliğinde bazı abide şahsiyetlerimizden
bahsettim. Programın sonunda bana yöneltilen değerli suallere cevap verdim. Katkıları
çok kıymetliydi.
Günümüzün Ali Emiri’si
Ahmet Kot belki de yurtiçinde ve dışında kitap
fuarlarını en çok ziyaret eden kişidir. Ama gittiği bu kitap pazarlarında
heybesi dolu gelir. En son Almanya’daki Frankfurt Kitap Fuarı’nda yine çok
değerli eserleri bulup kütüphaneye getirmiş. Çalışma masasının üstünde onları
görüyoruz. Bu kitaplar sadece raflara konmayacak, bir kısmı tercüme edilecek ve
yayın dünyamıza kazandırılacak. Muhterem Ümit Meriç, Şehir ve Kültür dergimizin 100. sayısında bu kütüphaneyi anlatan
nefis bir yazıya imza attı. Orada, “Ahmet Kot, Balıkesir’de Çamlı Tepe’de bütün
Türkiye’ye bir ‘cennet’i açtı.” diyor. Şüphesiz bu millî hazineden en çok
Balıkesirli talihli vatandaşlarımız ve bilhassa gençlerimiz istifade edecek.
Ama kanaatimce şehrin yakınlarındaki iller, daha sonra da Türkiye genelinde
birçok kitap meraklısı ve araştırmacı, buraya bigâne kalmayacak, yolunu
Balıkesir’e düşürüp kütüphaneyi ziyaret edecektir. Şüphesiz mekân, bu sıcak ilgiyi
ve köklü sevgiyi hak ediyor. Hatta Türkiye’nin muhtelif şehirlerinde kütüphane
kurmak isteyen yetkililer, bu örneği görmek isteyeceklerdir. Kitap ve kütüphane
dünyamızda sembol hâline gelmiş şahsiyetler vardır. Fatih’teki “Millet Kütüphanesi”ni
kuran Ali Emiri Efendi bu simge şahsiyetlerin birincisi ise, Beyazıt Devlet
Kütüphanesi’nin “Hafız-ı Kütüb”ü İsmail Saib Sencer de ikinci isimdir. Bu
tarihî şahsiyetlere ben Ahmet Kot Beyefendiyi de ekliyorum. Zira bu kütüphane
ile bunu ziyadesiyle hak ediyor. Yıllar önce Ahmet Bey’e, bir kitabımı imzalayıp
ithaf etmiştim. Okuyunca bana, “Bu sözler, ithaftan çok bir dua gibi.” demişti.
Ben dua etmeyi seviyorum. Yazımı bir dua ile tamamlamak istiyorum: “Cenabı
Allah, güzel ülkemizin diğer 80 şehrine de, böyle iyi kütüphaneler ve hepsinin
başına da Ahmet Kot gibi kültür kahramanları ve idealist insanlar nasip etsin,
âmin.”