Kütüphane ihtilali
Gazetecilik yaparken İstanbul’un Avrupa yakasında oturuyordum. Aktif haberciliği bırakınca evi Anadolu yakasına taşıdık. Yirmi yıldır Çamlıca’dayız. Üsküdar Belediyesi geçen ay Bulgurlu’da müthiş bir kompleks açtı. Katlı otopark, kapalı pazar yeri, yüzme havuzu, spor salonu, cami ve kütüphaneden oluşan tesis adeta “medenileşmenin” sembolü gibi…
Yıllardık cadde boyunca ilkel şekilde kurulan pazar yeri kapalı
alana, modern ve sağlıklı bir ortama kavuşturuldu. Bölgede oturan erkek ve bayanlara
üçer gün yüzme ve spor imkânı sağlandı. En önemlisi ise on bin kitapla hizmete
başlayan “İsmet Uçma Kütüphanesi” oldu. 200 kişilik bir salonu var ama ne zaman
önünden geçsem içeri girmek için gençlerin sıra beklediğini görüp mutlu
oluyorum.
Kütüphane haftanın yedi günü akşam 22.00’ye kadar açık.
Okuyuculara belirli saatlerde çay, çorba, kahve ve kek ikram ediliyor.
Kütüphanelerde bu ikramları kim icat ettiyse oturup kalkıp dua ediyorum. Okuma
ve araştırma bundan daha iyi teşvik edilemezdi. Üye olan kullanıcılar, 15
günlüğüne iki adet ödünç kitap da alabiliyor.
***
Ben Van Gölü kıyısında doğup büyüdüm. İlkokulu
Adilcevaz’da, orta okulu Ahlat’ta okudum. Muş İmam – Hatip Lisesi’ni yatılı
olarak kazandığımda çok mutlu olmuştum. Şanssızlığım okulun yeni açılmış olması
ve çok fazla eksiğinin bulunmasıydı. Buna rağmen başarmak için tüm zorlukları
yenmeyi bildik.
Bir gün akşam etüd saatinde Zeki Öğretmen içeri girdi ve
kütüphaneyi düzenlemek için iki gönüllü istedi. El kaldıran bir tek ben oldum.
Seçtiği diğer arkadaşın kitapla arası yoktu, iş başa düştü. Kütüphanedeki bütün
kitaplar masaların üzerine diziliydi. Bunları kayda geçirip raflara
yerleştirdim ve akşamları gençlere ödünç vermeye başladım.
Bu olay hayatımın dönüm noktası oldu. Akşam ödünç verme
işlemi bitince bir kitaba başlıyor, sabah ezanı ile ancak başımı kaldırıyordum.
Üniversite tercihimde Kütüphanecilik Bölümü oldu. Ankara Üniversitesi’ni kazanıp okudum.
Okulu bitirdiğimde Arapça, Farsça ve Fransızca’ya vâkıf, Osmanlıcası çok iyi bir mezun olarak İstanbul Beyazıt
Devlet Kütüphanesi’ne tayinimi istedim. Bakanlık kabul etti. Ancak son anda
fikrimi değiştirdim.
***
O tarihlerde kimse doğuya çalışmaya gitmek istemiyordu.
Tayinimi Van’a istedim, hemen yaptılar. Van İl Halk Kütüphanesi’nin müdürü
birisi yerimi kapar diye 30 yıldır hiç yıllık izin kullanmamıştı. İlk işim onu yıllık
izne çıkarmak oldu. Ardından memurları koşturup odalara kilitlenmiş tüm kitapları
büyük salonun çevresine topladım.
Bir şartla izin vermişti Müdür Bey. “Kaybolan kitap
olursa maaşından keserim” dedi, kabul ettim. Gerçekten de üç yılın sonunda
istifa ettiğimde, o tarihe kadar kütüphanede kaybolmuş ne kadar kitap varsa
hesaplayıp maaşımdan kestiler. Allah’tan kayda giren kitapların ücretleri kuruş
cinsindendi ve benim maaşın yarısı kaybolan yüzlerce kitabın ücretini
karşılamaya yetmişti.
Halen çok okuyorum. Kütüphanelerimizin tamamını çay çorba
ikramı ile birlikte 7 / 24 çalışır hale getirebilsek kültürlü bir neslin
kapısını aralayacağız gibi… Ümitsiz değilim, bir önceki yıla göre kütüphane
sayısı yüzde 43, kitap sayısı yüzde 15 artmış. Okul kütüphanelerini de büyütüp
halka açabilsek asıl kütüphane ihtilalini işte o zaman yapmış olacağız. Ne
dersiniz Sayın Ersoy?