Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Kutsalı Araçsallaştırmak

Hayatın amacı ve anlamı, mukaddes ilke ve değerler üzerine bina edilir. Kutsalın varlığı, yaşamın varlığını kutsayacak ölçüde yüksek bir mertebeyi/dereceyi ifade etmektedir. Kutsal; Allah, din, inanç, bayrak, vatan, devlet, namus, aile gibi hürmet edilen, sevgi ve saygının iççice girdiği değerleri bize hatırlatır.

Allah’a adanma, ilahî olana karşı ihtiram, mukaddesatın en üst kutsallarıdır. İnsanlık tarihi, bir anlamda kutsalın da tarihidir. Devletler ve medeniyetler, kutsallar üzerine inşa edilmiş uygarlık birikimleridir. Mukaddesleri olmayan hiçbir toplum, uzun ömürlü varlık gösterememiştir. Aziz kabul edilen ve uğrunda ölümü göze alınan değerler, cesaret ve varoluşun simgeleri olmuşlardır.

Tevhid çizgisinde varlık kazanan mukaddes ilkeler, insanlığa değer, sevgi ve barış taşımışlardır. Bunun sonucunda ahlâkî olgunluk, insanî şeref ve onur, bir başka ifadeyle beşeriyetin değeri ve kazanımları hâsıl olmuştur.

Kutsala hürmet ve saygınlık, amaç yerine araç haline dönüştüğü dönemlerde yıkım başlamıştır. Felaket ve sefalet, kutsalları yok etmeye, onları vasıta haline dönüştürerek dünyevi rant ve menfaate tahvil etmeye çalışanların sonu olmuştur.

Kabil’in adağını araçsallaştırması; Musa’nın kardeşi Harun’u İsrailoğullarına bıraktığında onların Tevrat’ın yerine Samiri’nin yaptığı buzağıya tapmaları; Yusuf’un kardeşlerinin babaları Yakub’un kutsallarını aşırdırması; Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’e (s) karşı, ticaret ve gelirlerini muhafaza için Kabe’yi vasıta haline dönüştürmesi kutsalın ‘çok az bir bedel’ karşısındaki değişimini hatırlatmaktadır.

Çıkar, menfaat, sömürü ve iyi niyeti kötüye kullanmak için kutsalı feda edenler, satacak ve değiştirecek başka mukaddesleri kalmayan zavallılar haline düşerler.

Bu çerçevedeki araçsallaştırmayı her alanda görmek, istenmese de bir vakıa olarak önümüzde durmaktadır.

Bunlar içerisinde ilim alanındaki sathilik ve sahtelik, ‘peygamberlerin mirasçıları’na yakışmayan bir ‘düşüş’ü ortaya koymaktadır.

Bir kısım ‘sahte’ ilim adamlarının, şöhret ve makam/mevki, narsist, enaniyet, gurur, dünyevilik uğruna Hakk’ı, Kur’ân’ı, din ve inancı araçsallaştırması, kadîm mukaddes mirasa ihanet değil midir? İlim ehlinin riya ve gösteriş karşısında samimi olmaları ve öylece hareket etmeleri gerekmez mi? Kibir ve gurur karşısında ihlâslı ve alçak gönüllü olmak mukaddes değerler değil midir?

Diğer taraftan helal ve meşru yoldan kazanmak varken, bazı ticaret adamlarının dünyevî mal, mülk, servet uğruna din ve kutsalı araçsallaştırması, onlara daha fazla mı kazandıracaktır (!)? Meşru olmayan yollardan mal, mülk ve servet biriktirmek yerine, helal kazancın bereketi ve saflığına talip olmak ne büyük bahtiyarlıktır.

Yine bir kısım liyakat ve ehliyet sahibi olmayan devlet adamı ve bürokratların, makam, mevki ve pozisyonunu kaybetmemek için dini araçsallaştırması, rüşvet ve meşru olmayan birikimler yapması hak ve adaleti zedelemez mi? Cemiyet ve insanının umutlarını yok etmez mi? Onların yapması gereken liyakat ve ehliyet sahibi olarak yanlış karşısında sesini yükseltmek, hakikati ifade etmek ve bu çerçevede icraatta bulunmak değil midir?

Erdemli olmayan bir kısım siyaset adamlarının iktidar, güç, kudret, tahakküm karşısında din, inanç ve mukaddes değerleri araçsallaştırması, ‘ebed-müddet’ âdil devlet idealiyle örtüşür mü? Onların zulüm ve haksızlık karşısında adaleti gerçekleştirmeleri gerekmez mi?

Medeniyetimizi kurucu öğesi olan irfan erbabı olarak ortaya çıkan bir kısım ‘sahte şeyhler’in kavuk, cübbe, post üzerinden tasavvufu araçsallaştırması, Hoca Ahmed Yesevî geleneğine uygun mudur? Gösterişçi şekilcilik karşısında irfan ve takva kisvesine bürünmek, Hak erenlerinin tavrı değil midir?

Modern sistemlerin cinsel bir vasıta haline dönüştürmeye çalıştığı kadınların kutsal ve inanç üzerinden araçsallaştırılarak dikkat çeken görünür şehevî bir obje haline getirilmesi, ‘efendi’liğin istismar edilmesinden başka bir değil midir? Cinsel ve şehvetin yerine hayâ ve edebe bürünmek, erdemin zarafet ve güzelliği değil midir?

Sıradan bir kısım insanların dini ve kutsalı bir ‘terapi’ gibi araçsallaştırması, benlik ve narsist duyguların tatmininden başka bir şey ifade eder mi? Bencillik ve çıkar yerine toplumun menfaatini/maslahatı düşünmekten, iyi ve hayrın yanında olmaktan daha büyük bir zenginlik var mıdır?