Kutsala saldırı özgürlük değildir
Bu ülkede, din karşıtı olduğunu söyleyen,
dindarlara küfreden biri beğendiği pisliği dilediği kadar yiyebilir, tek laf
eden çıkmaz.
Ahlaksızca kadınları, gencecik kızları taciz
mi eder?
Kondurmazlar!
Arsızlık, hırsızlık mı eder?
Görmezler!
Ülkesine ihanet mi eder?
Demezler!
Üstelik,
Bunların hakkında tek bir savcı dava da açamazdı: dine karşı ya, daha ne olsun! diyerek koruma altına alındılar bu müptezeller.
Din düşmanı bu güruhun dine ve dinin
kutsallarına karşı işleyecekleri suçlardan kendilerini menedecek bir ceza
maddesinin TCK’da bulunmaması da ayrı bir dert.
Mesela %99’u Müslüman olan ülkemizde Allah’a,
Peygamber’e, Kur’an-ı Kerim’e küfreden, hakaret bir hadsize ne ceza
verilebiliyor?
Ya da bu ülke de Atatürk’e değil küfredene, hakaret edene ne ceza veriliyor?
Bırakın Atatürk’e, “Atatürk’ün hatıratına”
dedikleri suçtan dolayı faile verilen ceza 8 milyar insanın ortak kutsalı olan
Allah’a küfredene verilen cezadan daha ağır!
Elbette Atatürk’e hakaret edilmesin, elbette toplumsal huzuru bozucu bir söz karşılıksız kalmasın ama Peygamber Aleyhisselam’a küfredenin cezası bin bir gerekçeyle görmezden gelinmesin.
20 yıllık AK Parti iktidarının aşamadığı bu durumu
görmek lazım. Pek çok kere TBMM üyelerine, Allah’a, kutsala küfredenlere
karşı neden caydırıcı bir yasa çıkarmıyorsunuz, sizi engelleyen ve bilmediğimiz
bir durum mu var? diye sorduk.
Bu soruya cevap aldığımı söyleyemem. Allah cc için canını verecek kadar kalbi muhabbettullah ile çarpan bu şahsiyetlerin dilini bağlayan ne ola ki? Bir dostuma neden Allah’a küfreden bir müptezel bu ülkede ciddi bir ceza almıyor, dediğimde sessiz kalıp gözleri dolmuştu.
Bana 125 ve 216. Maddeleri hatırlatmayın,
Sadece 83 milyon insanımızın değil, 8 milyar
insanın “tek ortak kutsalı” olan Alemlerin Rabbi’ne hakaret ve
küfretmenin cezası bu kadar komik olamaz. O cezanın da “şu sebepten, yok bu
fıkradan” gibi komik gerekçelerle kuşa çevrildiğini biliyoruz.
İşte bu dengesizlerin pervasızlıkları, toplumun değerlerine hakaret etmenin, bu değerleri değersizleştirmenin ciddiye alınabilecek bir müeyyidesinin olmayışındandır.
Ceza yasamızda müptezellerle ilgili
caydırıcılık teşkil eden bir maddenin olmayışı fazla önemli olmayabilirdi lakin
toplumsal duyarlılık da içler acısı halde. Yani bizim duyarlılığımız ile yargının
içinde bulunduğu durum aynı.
Ülkemiz bir karar vermeli,
19 ve 20. Yüzyılın, güçsüz ve geri bırakılmış ülkelerin boynu üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanan argümanlarıyla bir yol alamayacağımızı görmeliyiz. Artık ne insan hakları ne demokrasi ne özgürlük ve ne de düşünce hürriyeti gibi argümanlar dünyada değer olarak görülür. Bu kavramlar eski dünyada Batı’nın güçsüz ülkeleri sömürmek için kullandıkları maymuncuklardı.
Bizi bu kavramlarla sınayan ama askeri
darbelerde cuntacıların yanında duranlar bu değerleri bize dayatan ABD idi,
İngiltere idi, Fransa idi ama bu devletlerin tümü faşistlerle, diktatörlerle iş
tutarak özgürlüğü kalıcı ve bütün zamanlar için değer kabul eden bizleri ezmeye
çalıştılar.
Biz bu değerleri bırakalım, demiyorum, asla! Tam aksine, biz dünyada bu değerleri bayraklaştıralım, en çok biz bu değerlerle değerlenelim ama bu değerleri paravan olarak kullanıp inancımıza, değerlerimize küfür ve hakaret edenlere de fırsat vermeyelim.
Sosyal medya rezaletini görüyorsunuz. En
değer verdiğimiz kutsala hakaretten geçilmiyor. Gündelik hayatta da böyle.
Nasıl olsa caydırıcı bir ceza yok!
Eşiyle kavgalının ağzından çıkan ilk küfür
Allah’a ve inancadır,
Komşusuyla, kardeşiyle, ortağıyla kavga
edenin ağzından çıkan ilk küfür dine, imana ve diğer kutsaladır. Ahlakın bir
topluma yerleşmesinin önemli bir parametresi de caydırıcı cezaların yasalarda
yer almasıdır.
Bazıları da kasıtlı olarak, millete olan nefretinden dolayı kutsala saldırıyor. Nasıl olsa düşünce özgürlüğü derler, diye bir cezası da yok.
Bu yüzden düşünce özgürlüğü gibi kılıflarla
toplumsal barış ve huzura kastetme serbestisine son vermeliyiz. Düşünce
özgürlüğü diye kimse inancımıza küfredememeli.
İnanmıyorsa inanmasın, serbesttir ama inanmadığı dine, inanca hakaret de düşünce özgürlüğü olmamalıdır.