Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2963.67
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Temmuz 2024

​Kutlu çağrının izinde

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın yayımladığı Türk Basınında İstanbul’un Fethi, Fatih Sultan Mehmed ve Ayasofya Camii, emek mahsulü üç seçkin eser.

İstanbul, Kâinatın Efendisi Hazret-i Peygamber’in fethedileceğini müjdelediği bir mübarek şehir. Ve bu kutlu müjdeyi gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmed, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanlarından, sultanlarındandır. İstanbul’un Fethi, Fatih Sultan Mehmed ve Ayasofya hakkında bugüne kadar yerli ve yabancı basında on binlerce makale yazılmış, binlerce eser kaleme alınmıştır. Destanlar söylenmiş, türküler yakılmış, şiirler terennüm edilmiştir. Yetmemiş minyatürleri ve resimleri yapılmış, filmleri çekilmiş, tiyatro eserleri sahnelenmiştir. Şüphesiz İstanbul’un Fethi, çağ açıp çağ kapatan muazzam bir hadise ve bunu gerçekleştiren de Fatih Sultan Mehmed Han! Ya surlardan içeri girip de yaptığı ilk icraat nedir? Ayasofya kilisesini camiye dönüştürmek. Osmanlı’da saadet devrinin başlangıcı olan Fâtih, Fetih ve Ayasofya birbirini tamamlamıştır.

Kutlu Çağrının İzinde üst başlığıyla kültür hayatımıza kazandırılan Türk Basınında İstanbul’un Fethi, Türk Basınında Fatih Sultan Mehmed ve Türk Basınında Ayasofya Camii hakikaten gerek kültür tarihimiz, gerek inanç dünyamız, gerekse basın âlemimiz adına alkışlanacak bir hizmet olmuştur. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Yayınları arasında irfanımıza armağan edilen bu eserleri hazırlayanlar kültür tarihçimiz Dursun Gürlek, Doç. Dr. Oğuz Göksu ve Muhammet Özdemir. Güvenilen ilim-irfan erbabı. Grafik tasarımını ise seviyeli çalışmalarıyla tanınan Muhammed Nur Anbarlı üstlenmiş. İyi bir ekip bu zahmetli fakat hayırlı işin üstesinden gelmiş.

Başlangıç, Fetih Sûresi’nin 1. ayeti ile: “İnna fetahnâ leke fethan mübînâ.” Yani, “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” Kalbi ferahlatan, insanı sevindirip aklını ve ruhunu donatan bir ayet-i kerime. Hat eseri, merhum hattat Hâmid Aytaç’ın. Ve olağanüstü bir istif. Seyretmeye doyamıyorsunuz. Takdim, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan. Yazının giriş bölümünü okuyoruz:

“İstanbul’u fethederek Peygamber Efendimizin müjdesine mazhar olan, Müslümanların yedi asırlık hayalini gerçeğe çeviren Fatih Sultan Mehmed Han bizlere kıymetli bir emânet bıraktı. Biz de bu emanet ile birlikte bütün Türkiye‘ye sahip çıkmak amacıyla 22 yıldır her türlü zorluğa rağmen fetih ruhu ile çalışmaya devam ediyoruz. Fatih Sultan Mehmed’in kararlılığı, azmi ve fetih ruhunu örnek alan bizler de onun emaneti aziz İstanbul’u dünyanın en önemli finans, ticaret, bilim, kültür ve sanat merkezlerinden biri hâline getirdik. Hayatımızı adadığımız bu şehir için hep üretmeye, bu şehre hizmet etmeye çalıştık. Ecdadımız Fatih gibi hedeflerimizi yüksek tutarak, yapılamaz denilenleri yapmaya, ulaşılamaz denilenlere ulaşmaya gayret ettik.

Şimdi de Türkiye Yüzyılı Vizyonu doğrultusunda milletimiz için mücadelemizi sürdürüyor, yeni projeleri hayata geçirmek için kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Hayallerimiz, Türkiye için… Hedefimiz bu millete nice yeni fetihler, nice yeni zaferler kazandırarak fethin 600. Yıl dönümü olan 2053’te Fatih Sultan Mehmed Han’a layık bir Türkiye bırakabilmektir.”

1950’LERDEN GÜNÜMÜZE

Her üç kitapta 1950’lerden itibaren günümüze kadar İstanbul’un Fethi, Fatih Sultan Mehmed ve Ayasofya hakkında yazılmış olan makaleler, şiirler, araştırmalar, denemeler gözümüzü ve gönlümüzü okşuyor. Eserlerin arasına serpiştirilen muhtevaya uygun usta ressamların çizdiği resimler, çekilmiş fotoğraflar da mühim belgelerdir. Güzel bir Fetih tablosuyla sayfaları karıştırmaya başlarken önümüze Fatih’in Avnî mahlasıyla söylediği beyit çıkıyor: “Feth-i İstanbul’a fırsat bulmadılar evvelûn/Feth idüb Sultan Mehemmed didi tarih âhirûn.” Ardından “İstanbul Nasıl Fethedildi?” başlıklı makale var. “Fâtih ve Bizans”, Şairler Sultanı üstad Necip Fazıl’ın. Ardından diğer edipler geliyor. Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’nın “Fetih Marşı” İslam’ın İlk Emri Oku mecmuasında yayımlanmış: “Delikanlım, işaret aldığın gün atandan/Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan/Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan’dan…/Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;/Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın.”

MUHTEŞEM FETİH NUTKU

Her sayfa neredeyse bir sürprizi barındırıyor: Yaprakları, heyecanla çeviriyorsunuz. “Fatih Sultan Mehmed Han’ın tarihî Fetih Nutkundan” olağanüstü. Fatih’in Nutku şöyle başlıyor: “Ey benim emrar-ı namdar ve erkân-ı sadakatarım, Tarife hacet yoktur ki şimdilik malik olduğumuz şu devlet ve memleket ecdadımızın canlarıyla, kanlarıyla kazanılmış ve cedden cedde intikal ederek bize nasip olmuştur.” Hazret-i Fâtih’ın etkileyici nutku bizi sarsıyor. Her devrin Fâtih’leri, Ulubatlı Hasanları olduğuna bir kez daha inanıyoruz. Ve ‘güzel komutan’ şöyle tamamlıyor Fetih Nutku’nu: “Ey benim kıymetli fedakâr arkadaşlarım ve cesur yoldaşlarım. Ecdadımızın katlandığı nice musibetlerin türlü mükâfatını görüp göçen, biz onların asil ve kahraman evlâtları maliki bulunduğumuz devletin genişlemesini arzu ediyor isek, hep beraber davâmızda karar kılalım. Dedelerimiz gibi hazerde ve seferde birleşelim. İmdi bizlere düşen nedir? Müsrif miras yediler gibi elimizdeki mülkü çürütecek miyiz? Hayır, asla, hayır kat’a, ecdadımıza lâyık olduğumuzu ispat edeceğiz.”

İstanbul’un Fetih hadisesini yazılarında, makalelerinde ve şiirlerinde coşkuyla anlatan isimler arasında, ilim ve irfan dünyamızın şu mümtaz simaları da bulunuyor: Halûk Y. Şehsuvaroğlu, Mithat Sertoğlu, İsmail Hâmi Danişmend, Orhan Seyfi Orhon, Yahya Kemal Beyatlı, Celâl Esat Arseven, Süleyman Arif Emre, N. Mustafa Polat, Nihad Sâmi Banarlı, A. Süheyl Ünver, Fahrettin Kerim Gökay, Cahit Tanyol, Kâzım İsmail Gürkan, Sadi Irmak, Veli Ertan, Nurettin Topçu, Ahmet B. Karabacak, Mustafa Ateş, Faruk Kadri Timurtaş, M. Şekip Tunç, Nizameddin Nazif Tepedelenlioğlu, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Ali Himmet Berki, Ekrem Hakkı Ayverdi, Mükrimin Halil Yinanç, Kadircan Kaflı, Selçuk Eraydın.

Gazetelerin bilhassa 29 Mayıs 1953 tarihli nüshalarının birinci sayfaları çok güzel ve hakkaniyetli. Hemen hemen hepsi İstanbul’un Fethi’ni yansıtan resimler ve manşetlerle çıkmış. Bu orijinal sayfaları görmek insanı sevindiriyor. Demek ki basınımız, İstanbul’un Fetih yıldönümüne geçmişte gereken değeri vermiş ve gündemine taşımış.

FATİH SULTAN MEHMED

İkinci ciltte Fatih Sultan Mehmed var. Takdim yine Cumhurbaşkanı’mızdan: “Fatih Sultan Mehmed Han, tarihimizde eşsiz bir yere sahip; cesareti, derin öngörüsü ve liderliğiyle sonsuza dek yâd edeceğimiz büyük bir kumandan ve devlet adamıdır. Onun hayatı ve mücadelesi, milletimizin ruhunda silinmeyecek izler bırakmış; saltanatını taçlandıran İstanbul’un fethi, Osmanlı Devleti’ne en ihtişamlı dönemlerinden birini yaşatmıştır.”

Fatihin sadece bir hükümdar değil aynı zamanda bir “kültür ve medeniyet hamisi” olduğu vurgulanan yazıda, “Onun döneminde sanat, bilim ve edebiyat alanlarında büyük ilerlemeler kaydedilmiş ve İstanbul, İslâm dünyasının ışıltılı bir merkezi hâline gelmiştir. Bu yönüyle Fatih Sultan Mehmed Han, sadece askerî zaferleriyle değil, aynı zamanda kültürel ve entelektüel mirasıyla da değerlendirilmesi gereken büyük bir liderdir.”

Osmanlı “ebed müddet” anlayışla kurulmuş ve devam etmiş büyük bir devlettir. Ecdadımız bu anlayışla “İ’la-yı Kelimetullah” gayesi ve hedefiyle üç kıtada, yedi iklimde hükümferma olmuştur. Takdimde Fatih’ten bahsedilirken, “Onun aziz hatırası ve koruduğu değerler, bugün de devletimizi daha ileriye taşıma çabalarımızda bizlere en büyük ilhamı vermektedir.” deniliyor ve şöyle devam ediliyor: “Bu büyük liderin sahip olduğu adalet ve hoşgörü anlayışı, farklı milletler ve din mensuplarının barış içinde yaşadığı İstanbul’u inşa etmiş ve bu miras bizi bugünlere kadar taşımıştır. Bu noktada bizlere düşen görev, Fatih Sultan Mehmed Han’ın mirasını ve aziz hatırasını yaşatmak, onun fikirlerinden ders almak ve Türkiye’yi daha da ileriye taşımaktır. Bu, milletimizin her ferdinin gönül ve vefa borcudur.”

Eser, Hazret-i Peygamberin müjdeli hadisiyle ve Abdülfettah Efendi’nin hattı eşliğinde açılıyor: “Letüftehannel Kostantiniyyetü veleni’mel emîrü emîrühâ veleni’me’l ceyşü zâlike’l ceyşü”. Yani: “Kostantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emîr ne güzel emirdir. Onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”

“Cihan Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed Han” ilk makale. Ardından diğer seçme yazılar geliyor. Ulu Fatih’i anlatanlardan bazılarını analım ve hayırla yâd edelim: Abdülhak Hâmid Tarhan, Mehmed Âkif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Peyami Safa, A. Süheyl Ünver, F. Cemal Oğuz Öcal, Agâh Sırrı Levend, Ali Himmet Berki, Feridun Kandemir, Mithat Sertoğlu, Semavi Eyice, Feridun Fazıl Tülbentçi, Abdullah Rıza Ergüven, Ekrem Hakkı Ayverdi, Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek, A. Rahim Balcıoğlu, İsmail Hami Danişmend, İbrahim Hakkı Konyalı, Akil Muhtar Özden, Mehmet Kaplan, Bedii Nuri Şehsuvaroğlu, Reşat Ekrem Koçu,

AYASOFYA CAMİİ

Türkiye’nin tarihinde çok önemli hadiselerden biri olan Ayasofya’nın açılması ile ilgili gelişmeler, üçüncü cildin ‘Takdim’inde yer alıyor. Birkaç satırı şöyle: “Fetihle birlikte camiye dönüştürülen ve 481 yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya, 1930’lu yıllarda başlatılan restorasyon çalışmalarının ardından, 24 Kasım 1934 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürüldü. Danıştay, 10 Temmuz 2020 tarihinde söz konusu Bakanlar Kurulu kararını iptal etti ve bu çok değerli mabedin yeniden ibadete açılmasının önünde herhangi bir engel kalmadı. 2729 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnâmesiyle Ayasofya’yı yeniden ibadete açarak, Türkiye’nin ve İslâm dünyasının tarihî ve kültürel mirasının canlanması adına büyük bir adım atılmış oldu.”

O büyük bayramı bizzat yaşamış ve Ayasofya’nın önünde Cuma namazı kılmış biri olarak yaşadığımız tarihî günü unutmak mümkün mü? Ezan-ı Muhammedî 1950’de aslına uygun şekilde minarelerden okunduğunda aziz milletimiz nasıl bayram etmişse Ayasofya’nın ibadete açılması da ikinci bir şöleni bize yaşatmıştır. Vesile olanlardan Allah razı olsun. “Muhteşem Mâbed Ayasofya Camii”, “Ayasofya’nın Tarihi ve Muhafazası: Osmanlı’nın Değerli Katkısı”, “İstanbul’un Fethi ve Fâtih’in Ayasofya Vakfiyesi: Ayasofya-i Kebîr Camii”, “Ayasofya’nın Hukukî Statüsü”, “Ayasofya Camii’nin Yeni Dönemde Korunması ve Geliştirilmesi” ve “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya Manifestosu”, eserin başındaki bazı makaleler.

TÜRK BASININDAN AYASOFYA

Yahya Kemal’in o nefis “Ezan ve Kur’ân” makalesiyle “Bismillah” diyoruz. Ardından haberler, değerlendirmeler, araştırmalar ve resimler sökün ediyor. Osman Yüksel Serdengeçti’nin Ayasofya Davası eseri, göz kamaştıran bir destan! Ayasofya hepimizin rüyası, hülyası, sevdasıydı. Bütün büyüklerimiz o aşkla yazdılar, o idealle haykırdılar: “Zincirler kırılsın/Ayasofya açılsın.” Ve “Ulu Mabed” esaretten kurtulup hürriyetine kavuştu. Şükürler olsun! Eşref Edib, Peyami Safa, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Ali Ulvi Kurucu, Cevat Rifat Atilhan, İbrahim Hakkı Konyalı, Kemal Fedai Coşkuner, F. Cemal Oğuz Öcal, Nizamettin Nazif, Mustafa Yazgan, H. Tevfik Paksu, Mehmed Şevket Eygi, yüreklerindeki Ayasofya hasretini dillendiren münevverlerimizden bir kısmı. İstanbul’un Fethi, Fâtih Sultan Mehmed ve Ayasofya hakkında bütün yazılanlar derlenip toparlanabilse kanaatimce 30 ciltlik bir külliyat ortaya çıkar. “Kutlu Çağrının İzinde”, gerekli, hayırlı ve kalıcı bir başlangıç olmuştur. Bu çalışmaların arkasını getirmek üniversitelerimizin asli görevidir. Hocalarımız, talebelerine yaptıracakları bu tezlerle isimlerinin hayırla anılmasını sağlayacaklardır. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, bu kabil abidevi eserleri milletimize ve ümmetimize kazandırdığı için alkışı, teşekkürü ve duayı ziyadesiyle hak ediyor. Nice hizmetlere…