Kusursuz görünmeye çalışmak gizli şirktir
Halden anlayanlar kendi hallerini iyi anlayanlardır ve kusurlarının farkında olanlardır... İşte onlara iyi bakmak, sevgilerini ve saygılarını hiç eksik etmemek lazım! Kendisinin farkında olanlar, her şeyin farkında olanlardır ve hadlerini aşmamak için büyük uğraşı verirler… Unutmadığımız ve sevmeyi hiç ihmal etmediğimiz insanlar, renkli camlar arkasında olanlar değil; daima şeffaf olanlardır… Onlar, ben buyum hakikatinden daha iyi olma hakikatine yolcu olmaya niyetlidirler... Daha güzelline talip olmak için ben buyum demek işe yarar. Gayret yok ise; ben buyum demek, işinize gelirse demektir…
Kendini hatasız görmek; kusurların hayat kaynağıdır. Hakikatlerin gizli kalmasına sebep olan sadece ben haklıyım düşüncesidir! Kusurlar fark edildikçe; doğrular hayat bulur. Hakikatleri besleyen; gizlenmeyen kusurlardır... Şunu kabul etmemiz lazım; hiçbirimiz başkalarını hatalı görecek kadar kusursuz değiliz. Velev ki öyle olsak bile başkalarını kusurlu görmekten dolayı yine büyük bir hata işlemiş oluyoruz. Yani kısaca halk ağzıyla demek gerekirse; hiçbirimiz hırlı (masum) değiliz. Hepimiz az ya da çok kusurlar sahibiyiz. Bunu kabul ettiğimiz an iddialı konuşmaktan kaçınırız. İddialı konuşmak kusurların hadsizliğidir… Ancak hatadan kusurdan münezzeh olan Allah (cc) iddiada bulunur.
İşte bazı tehlikeli sözler: “Asla yalan söylemem ve yalandan nefret ederim… Bana kimse yanlış yapamaz! Gıybet sevmem, kıskanç değilim, hainlik etmem, herkesin başarısından çok mutlu olurum, hakkım olmayana el uzatmam, haram mı? Asla!” vs. vs. Bu ve benzeri sözler, çoğu kez icraatla benzerlik taşımadan sürüp gitmiştir… Ve İnadına bazıları birilerini günah keçisi yaparak, kendini dürüstlük abidesi göstermeye çalışmıştır. Pazarda öne dizilen malın iyisi, poşete giren çürük mal gerçeğini ortadan kaldırmıyor ki! Yeni tanıdığınız bazı insanlar aynen pazarda öne dizilen sağlam mal gibidir. Her hallerini parlak ve kusursuz göstermeye çalışırlar; hiç kusurun semtine uğramamışlar gibi... Bütün insanların hakikati ilk tanıdığımız gibi olsa yeryüzü cennet gibi olmaz mı? Ve sonunda defo – çürükler ortaya çıkar, sadece karşımızdakinin değil bizimde... İşte bu tür misaller siyasette bile yeterince vardır... İlkin sağlam mal gibi görünür, sonra çürüklerinden dolayı başınız ağrır, mideniz ağrır…
Aslımız ne ise öyle davranılsa; çürük mal satıcılığından vazgeçilse belki de çürüklerimiz başkalarını o kadar olumsuz etkilemeyecektir. Merhamet etmelerine, hatalarımızın giderilmesine yardımcı olacaklardır… Elbette bunu da ancak her hali insan olanlar ve şirk koşmaktan kaçınanlar yapar. Yoksa o kusurları alıp, deste yapıp, bir seferde vurup kurtulmaz; tek tek vurarak, adeta sizin kusurlarınızın keyfini çıkartır…
Kusursuz görünmeye çalışmanın en büyük kusuru da hâşâ! Gizli bir şirktir… Hepimiz kusur sahibiyiz ama Mevla’mız kusurlardan beridir. Bizi insan eden kusurlarımızdır, o kusurların farkında olup, düzeltme yollarına bakmaktır. İnsanlıktan alaşağı eden ise kibir ve enenin neticesinde hâşâ kusurdan münezzeh görünmeye çalışmaktır.
Temizlik için; kusursuz görünmekten vazgeçmek lazım! Eğer kusursuz görünmeye çalışmanın şirk olduğunu bilirsek, zaten öyle bir iddiamız da olmaz. Bu arada bir hususa daha dikkat edeceğiz: Temizliği kabul etmeyen; inadına kusursuz görünmeye çalışandan uzak durmalıyız... Kusursuz görünmeye çalışan siyasetçiden, dava insanından, arkadaştan, eşten, patrondan, işçiden kısaca öyle görünmeye çalışan herkesten… En iyi kararı veririm, yönetirim, en güzelini yaparım diyenlerin geriye bıraktığı sadece bir sürü eksiklikler ve hatalardır… Son yıllarda yaşanan bazı hadiselede, kusursuz görünmeye çalışanlar hem Müslümanlığa hem de vatana – millete zarar verdiler… Kusursuz görünmeye çalışanların bir derdi de; sizin kusurlarınızla uğraşır ve asla dostluğu, eş olması, hizmet insanlığı samimi olmaz! Şu unutulmamalı; Herkesin haklı olduğu yerde temizlik hareketi olmaz… Herkes haklı olmaya çalışır ise gürültü kopar. Herkes hatanın bir ucundan tutup, sorumluluk alır ise ortalık gül – gülistan olur…
Vitrinimizin içimiz gibi olması dileğiyle…