Kuşak Mevzusu ve Muhalefet
Muhalif olmak oldukça konforlu bir tutumdur. Hiçbir sorumluluğunuz yoktur adeta muhalefet ettiğiniz konuya ilişkin.
Kendi dünyanızda idealize ettiğiniz bir durumu gerçekleşme süreçleri ve gerekçelerine bakmaksızın söyleyebilir yahut vaat edebilirsiniz. Bu vaadiniz ÜTOPİK bile olsa taraftar bulmakta zorluk çekmezsiniz.
Hele hele gerçeklikle bağ kurmakta zorlanan ciddi bir kitle varsa karşınızda işiniz oldukça kolaydır.
Geçen haftaki yazımda yeterince kendimize yüklendik. Şimdi buyrun konunun, artık bizi aşan ancak akılla da ilişkisini kesmiş boyutuna!
Mevcut iktidarı 2002 konjonktüründe iktidar yapan saik, MUHALİF kimliğidir. İlk başta bu muhalif kimlik, yerel olarak tezahür etmiş olsa da -ki bu çok normaldir, kronikleşmiş sorunlar nedeniyle- sonradan GLOBAL muhalif kimliği ile iktidarın sürekliliği gelmiştir!
Tam bu noktada bir sanatçı’ya kulak kabartalım.
Muhalif bir spiker sorar: Sanatçı kişilik, muhalif duruşlu olmalıdır, diye bir yargı var; siz ise iktidar tarafındasınız, bu bir sorun değil mi?
Sanatçı duraksamadan, akıcı ve net bir şekilde konuşmaya başlar:
Kim demiş muhalif olmadığımı? Ben bir muhalifim, dünyadaki zulümlerin muhalifiyim, İslam coğrafyasında akan kana muhalifim, dünyayı yöneten köleci zihniyete muhalifim, Afrika'da açlıktan ölen insanlara bunu reva görenlere muhalifim...
İŞTE TÜM BU SAYDIKLARIMA MUHALİF OLAN, OLDUĞUNA İNANDIĞIM LİDERİN YANINDAYIM...
Aman Allah'ım!
Bu nasıl bir yakıcı ve net bir tanımlamadır!
İktidar, böyle bir aforizmaya sahipken bunu değerlendirecek vizyona sahip olmamasına yanmalı!
Elimde olsa,bu soruya verilen cevabı ülkenin tüm gençlerine ders olarak okuturum!
Bugünün Z diye tanımladığımız kuşağı yerel muhalif olarak tanımlanmakla ne küçük bir aksiyonu nasıl büyüttüğümüzü onlara algılatabilir miyiz?
İşte bunu algılattığımızda sorun çözülür!
Bu nasıl mı olur ya da olurdu?
Değerler üzerine bina edilmiş bir fikri yaklaşım ile olabilirdi. Bunun için belki artık çok geç. Ancak yukarıda zikrettiğim MUHALİF olma yönünü tavizsiz anlatarak gençleri akıl kullanmaya davet edebiliriz...
Bunu nasıl mı başaramayız?
Akıl yerine siyasetin cazibeli iklimine kapılıp siyasi rüşvet vererek!
Başka bir deyişle KİM NE VERİYORSA DAHA FAZLASINI VERECEĞİM rahatlığın söylemlerin iklimine dönerek!
Örnek mi?
Emekliye hiç yokken verdiğiniz iki bayram ikramiyesine yüz lira zam yaptınız diye emeklilerin size düşman olması gibi...
Toplum olarak işimiz hayli zor.
Zor zamanların yetiştirdiği güçlü kişiliklerin ortaya çıkardığı kolay zamanların yetiştirdiği zayıf kişiliklere geleceğimizi teslim etmek üzereyiz!
Ne çetrefilli bir cümle oldu değil mi?
Bugün; Ayasofya'nın ibadete açılması yüreğini titretmeyen bir nesil varsa, Karabağ zaferi ile gözlerinde ay yıldız parlamayan bir kuşak varsa, Libya ile denizdaş olmayı zerrece önemsemeyen bir ortam varsa, Karadeniz'de doğal gaz bulunmasından adeta rahatsız olan bir iklim yaşıyorsak; bunun tek nedeni BİLİNÇ YOKSUNLUĞU değil de nedir?
Bugün; neredeyse bir aydır ne dediği belli olmayan, hayatını insanların mağduriyetleri üzerine bina etmiş, şöhretini yasal hiçbir şeyle elde etmemiş, ekonomik varlığını alın teri ile kazanmamış ne idüğü belirsiz bir kişiliği tüm ülke pür dikkat izliyorsak bu akıl tutulması değil de nedir?
Ülke bilinci, vatan bilinci, devletine aidiyet bilinci daha da mühimi, insani bilinci zayıflamış ve bununla adeta gurur duyan bir kuşağı nasıl ikna edebilirsiniz?
Aksi halde muhalif olmanın konforu, tüm ülkenin hatta dünyanın konforunu bozacak!