Kuşak mevzusu -1
Zor zamanlar güçlü kişilikler yetiştirir, güçlü kişilikler, kolay zamanlar sağlar; kolay zamanlar zayıf kişilikler yetiştirir, zayıf kişilikler zor zamanlara neden olur !
Bu döngü neredeyse hiç değişmeyecek şekilde devam etmekte desek yeridir. Bunun farkında olan akıl, özellikle belli alanlarda kuşaklar boyu sürecek sistemi kurmuş ve asla zayıf kişilik yetiştirecek iklime izin vermemiştir!
Şimdilik burada duralım...
Konsantrosyon sorunu var, bilgiye kolay ulaşıyor, ulaştığı bilginin doğruluğu ile ilgilenmiyor, çabuk sıkılıyor, tepkisel, aile dahil otorite kabul etmiyor, zamanının çoğunu dijital ortamda geçiriyor, asosyal eğilimleri yüksek...
Hiçbir yargınız olmadan yukarıdaki nitelikleri okuduğunuzda klinik bir vakadan söz ettiğimizi düşünmeniz kaçınılmazdır!
Lakin biz bu tanımları taşıyan kişiliklere bir kuşak adını takıyor ve dünyanın geleceğini onların ellerine terkediyoruz adeta.
Evet evet anlı şanlı Z KUŞAĞI'ndan söz ediyorum!
Herkesin dilinde bu kuşak var.
Siyasi oluşumlar bunlara göre biçimlenmekte.
Bu kuşağa sesini duyurma yöntemleri pik yapmış durumda.
Kim bu kuşağa ulaşabilirse iktidar onun; söylemleri adeta aforizmaya dönüşmüş!
Peki hiçbir siyasiden ya da kişisel gelişimciden; yahu bu bahsettiğiniz kuşağı tanımlayan ifadeler hiç sağlıklı değil, bu gençleri gerçek dünyaya çekecek planlar projeler üretmek en önemli görevimizdir, sözlerini duydunuz mu?
Duyamazsınız...
Çünkü biz akılla bağını koparmış bir toplum olduk git gide.
Bir şeyleri planlamak,girdi-çıktı muhasebesi yapmak bize göre değil!
Akışı yönetmek ilgimizi çekmiyor!
Bunların yerine, akışa ayak uydurup ona göre biçimlenmeyi tercih ediyoruz!
Çuvaldızın en hasını kendimize batıralım haydi!
Bu Z denilen kuşak adeta kucağımıza doğdu. Algıları, dünya görüşleri, değerlerle tanışmaları, eğitimleri, teknoloji ile tanışmaları...
Hepsi bizimle gerçekleşti.
En zor zamanların üzerine doğdular.
Onların anne babaları ne çileler çekti.
Hastanelerde rehin kalanlar, üniversiteye alınmayanlar, işinden kovulanlar ...
Saymakla bitmez, bunların hepsini yaşayan bu kuşağın anne babalarıydı!
Sonra birden bir bolluk dönemine girildi! Teknoloji gelişiyor ve biz bu teknoloji ile hızla tanıştırmayı matah sayıyorduk el kadar çocuklarımızı!
Teknolojik ürünlerin tümü dışarıdan geliyor olmasına rağmen hepsini kolayca alabilecek imkanı buluyorduk!
Çünkü o sözde anlı şanlı ekonomi adamı; kur denen illeti minimumda tutuyordu. Kazançlar dolar bazında değer kazanıyor, ithal ürünler de ucuzca kalıyordu. Bunu gören milletim de çullanıyordu teknolojiye...
Çocuklar,anasının babasının dibinde adeta yetim büyüyordu!
En aptal insanın iki kez duyduğunda ezber edeceği sözü, minnacık çocuk tekrar edince, o evde çocuk DAHİ olarak tanımlanıyordu neredeyse!
Biliyor... Çok bilmiş seni
Büyümüş de küçülmüş
Şimdiki çocuklar akıllı canım
Gibi tonla pekiştireç ile bu çocukları beslendikleri ne idüğü belirsiz kaynağa daha sağlam itmiş olduk!
Oysa çok farklı olabilirdi her şey...
Bu meseleyi şuna benzetirim.
Eskinin Çocuk Esirgeme Kurumu vardı. Burada çocukların içler acısı hallerini görürdük. Her şeyden mahrum yetişen bu çocuklar, sonrasında sokak genci olurdu. Uyuşturucu baronlarının, suç örgütlerinin insan kaynağı oluverirlerdi.
Biz dedik ki bu çocukları kurtaralım.
Önerme şu oldu: Bu çocuklara aile konforunu verirsek, diğer çocuklardan farklı hissetmezlerse, yemelerini içmelerini ve de giyimlerini de eşitlersek sorun çözülür.
Çok büyük fedakarlıklarla bunlar yapıldı. Şimdi o çocuklar ortalama bir ailenin evindeki çocuktan daha iyi besleniyor ve giyiniyor.
Peki çıktı değişti mi?
Hiçbir şekilde değişmedi denecek kadar az değişti!
Yine devleti ile sorunlu, bayrağı ile ilişkisiz, geleneği ile ters bir çıktı elde edildi!
İnanmazsanız konuşun o evlerle ilgili samimi yetkililerle!
Demek ki mesele konfor değilmiş!
Mesele yedirip giydirmek hiç değilmiş!
Bunun farkına varabilirseydik toplum olarak, bu Z denen sorunsalımız olmazdı.
Bakın size tabletten yazıyorum.
Kim okuyor?
Nereden okuyor?
Kim okumuyor peki?
ZZZZZZZZ
Uyumaya devam...