Kurumsal işlevsellik açısından Medreseler
İslam tarihinde Medreseler, bilim, din, ve felsefe eğitimine odaklanan önemli eğitim kurumlarıydı. Bu kurumlar, öğrencilere Dini ilimler öğretmenin yanı sıra felsefe, matematik, tıp, astronomi ve diğer bilim dallarında da eğitim veriyordu. Bu sayede İslam dünyası, Orta Çağ boyunca bilimsel ve entelektüel gelişmelere liderlik etti.
Bilinenin tam aksine İlk dönem Medreseler, bilgiye erişimi
teşvik ederek İslam medeniyetinin altın çağını oluşturdu.
İslam tarihinde medreselerin kuruluş ve yayılışları tek bir
sebeple izah edilemeyeceği gibi, medreselerin İslam tarihi boyunca tek bir
işleve sahip olduğu da iddia edilemez.
Medreselerle birlikte ortaya çıkan en önemli yeniliklerden
birisi ulema ile siyasi güç sahipleri arasındaki ilişkide yaşanmıştır.
Medreselerde hakim kesim üzerinde etkin siyasi güç sahipleri, dindarlıklarının
bir göstergesi olmasının yanında, hayatın her alanında söz sahibi olan ulemanın
desteğini alarak sağlıklı bir dinî ve toplumsal hayat temin etmek, iç ve dış
siyasi rakipler karşısında toplumun desteğini sağlamak ve kendi meşruiyetlerini
garantiye almayı hedeflemişlerdir.
Şunu Bilmemiz lazım ki, İslam tarihinde hayatın herhangi
bir alanında ortaya çıkmış bir kurumun tarihî ve coğrafi bağlamından
koparılarak incelenmesi çoğu zaman yanlış sonuçlara götürebilmektedir. Örneğin,
İslam’ın ilk yıllarından modern döneme kadar mevcudiyetini muhafaza eden
kadılık kurumunun her dönemde aynı özellikleri taşıdığını veya daha çok siyasi
bir görevi ifade eden vezirlik kurumunun bütün İslam devletlerinde değişmez bir
şekilde aynı yetki ve sorumlukları ifade ettiğini iddia etmenin yanıltıcı
sonuçlar doğuracağından şüphe yoktur.
Dini kurumların bu genel karakterini en iyi yansıtan
örneklerden biri olan medrese her dönemde fiziki yapısı, kuralları, işleyişi ve
fonksiyonu kesin olarak belirlenmiş şekilde faaliyet gösteren bir kurum olarak
değerlendirilmemelidir. Bu nedenle, İslam dünyasında medreseler üzerine
söylenecek bir sözün hangi dönem ve bölgeyi içerdiği büyük önem arz etmekte ve
bu hususu gözden kaçıran her yorum bir ölçüde eksik veya hatalı olmaktadır.
Medreselerin hayatın pek çok alanıyla iç içe geçmiş girift
yapısı, tarihî ve coğrafi değişimleri dikkate almayı zorunlu kılmaktadır.
Dolayısıyla yapılması gereken, medreseler hakkında genelleyici iddia, tanım ve
ifadeler yerine konu hakkındaki tespitleri, odaklanılan dönemin kendi şartları
bağlamında değerlendirmek olmalıdır.
9. yüzyıldan sonraki dönemde ise medreseler, İslam
dünyasında yaygınlaşarak büyüdü. Özellikle Abbasîler döneminde medrese
sistemleri genişledi ve farklı bilim dallarında uzmanlaşmış okullar olarak
ortaya çıktı.
Selçuklu dönemine gelince, medreseler genellikle dini
bilimlerin yanı sıra mantık, felsefe, tıp gibi alanlarda da eğitim veren
merkezlerdi. Osmanlı İmparatorluğu'nda ise medreseler, devletin ve toplumun
ihtiyaçlarına göre düzenlendi. Medrese eğitimi, özellikle dinî ilimler ve hukuk
alanında uzmanlaşmanın hedeflendiği kurumlardı.
Ancak zamanla, Avrupa'da Rönesans ve Reform hareketleriyle
birlikte bilimdeki değişimlere paralel olarak etkisi azaldı.
Günümüzde Müslüman coğrafyalarda medreselerin durumu
ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Bazı ülkelerde geleneksel medreseler
hala önemli bir rol oynarken, kimi ülkelerde modern eğitim sistemleri medrese
sistemini geride bırakmıştır.
Özellikle Suudi Arabistan, Pakistan, Afganistan, İran gibi
ülkelerde geleneksel İslam eğitimi veren medreseler genellikle dini eğitim
verirken, bazıları aynı zamanda diğer bilim dallarında da eğitimler
sunmaktadır.
Ancak Laik eğitim anlayışı benimseyen birçok İslam ülkesinde
dinî eğitim genellikle devlet okullarında veya özel kurumlar aracılığıyla
verilmektedir.
Öte yandan, bazı ülkelerde halen geleneksel medrese
sistemi, modernleştirilmiş ve güncellenmiş bir müfredatla devam etmektedir. Bu
ülkeler, geleneksel değerleri koruyarak aynı zamanda çağdaş bilim ve
teknolojiye de odaklanmaktadır.
19. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu'nda
modernleşme çabaları kapsamında eğitim sistemi yeniden yapılandırıldı. 1924'te
ise Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte laik bir eğitim sistemine
geçilince bu süreçte, medrese sistemine olan vurgu azaldı ve modern okulların
sayısı arttı. Ancak, günümüz Türkiye’sinde bazı geleneksel medreseler hala
eğitim vermektedir.