Kürtleri heba edenler faturayı Erdoğan'a kesiyor!
KCK Eşbaşkanları Cemil Bayık ve Bese Hozat, 2015 Newroz'undan sonra yapılan silahsızlanma kongresiyle ilgili olarak Abdullah Öcalan serbest bırakılmadan ve Kandil'de düzenlenecek kongreye katılmadan PKK'nin Türkiye'ye karşı silah bırakmasının söz konusu olmadığını söylemişti. Cemil Bayık: Öcalan kongreye telekonferansla katılsa ya da mesaj gönderse, bu Türkiye'ye karşı silahlı mücadelenin bırakılması kararı almamız için yeterli olmaz. Biz istediğimiz zaman kongre yaparız, ama bu kararı önderlik bizzat gerillayla buluşmadan almayız. KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat bir vakit sonra Türkiye'ye karşı silahlı mücadeleyi bırakmayı hedefleyen kongreyi toplamayı gündemlerinden çıkardıklarını söyledi.. Bu arada yapılan benzer açıklamalar da oldu. Nihayet KCK yönetimi 11 Temmuz günü "savaş amaçlı baraj" söylemiyle ateşkesi bitirdiğini duyurdu. 15 Temmuz tarihinde KCK Yürütme Konseyi EşbaşkanıBese Hozat tarafından verilen bir mülakatta ise "Yeni süreç, devrimci halk savaşıdır" dendi. 20 Temmuz tarihinde yine KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık tarafından yapılan açıklamada "Halka silahlanın, meşru savunmanızı yapın" çağrısı yapıldı. Doğan medya zihniyetinin, HDP'nin ve paralel yapının bu açıklamalardan çıkardığı sonuç ise; "Erdoğan iktidarlığı uğruna savaş başlattı" şeklinde oldu.
Son 7 aydır 657, 2-3 yıldır ise 2000'den fazla terör eylemi gerçekleştirilmiş olmasına rağmen bu kesimler teröre değil de Erdoğan'ı kınamayı tercih etti. Kısacası fatura Kürtlerin hak ve taleplerine dönük cumhuriyet tarihinin en köklü adımların atan bir hükümete kesildi. Evet, onlara göre suçlu hükümetti! Çünkü icranın başı Erdoğan son yüzyıldır hiç arzu edilmeyen bir şeyi yaptı. Kürt Türk birlikteliğini tesis etme yolunda bağımsız, köklü bir politika geliştirdi. Ortadoğu'nun da huzur ve istikrarı demek olan bu teşebbüs doğal olarak küresel baronları rahatsız etti. Çünkü bu çaba ve gayret aynı zamanda son 100 yıldır eli kolu bağlanan, farklılıklarından kopartılan, dili, inancı, kültürü, medeniyeti kısacası hafızası boşaltılan bir ülkenin bağımsızlık mücadelesi demekti. Kürtler ve Türkler Ortadoğu'nun demokratik ortak evini inşa etme yolunda tarihi bir fırsatın eşeğindeydiler. İşte Erdoğan bu tarihi fırsatı çok iyi tahlil ettiğinden ve yeni sosyolojinin talepleri doğrultusunda bir siyaset inşa ettiğinden ötürü diktatör, tek parti heveslisi, terör örgütlerine yardım eden, kendine has Gladyo örgütlenmesi olan, savaşçı bir baron olarak takdim edildi! Oysa gerçek; küresel baronların içeride dal budak salan taşeronları aracılığıyla Türkiye'nin haçlı zihniyetinin yörüngesinden çıkarılmak istenmemesiydi. Mesele buduru2026
AK Parti hükümeti cumhuriyet tarihin en büyük tehditlerini, operasyonlarını cesurca göğüsleyerek ve bu uğurda her türlü riski alarak başından beri atılması gereken tüm adımları atmaya başladığı bir zamanda 3. Sınıf bir ABD istihbaratçısının verdiği teminatla ülkeyi ateşe atan ve tüm kazanımları bir gecede harcayan Kandil ve siyasi uzantıları ve arkasındaki sözümona destekçileri Kürtlere hiç olmadığı kadar büyük kötülük yaptı. Zaten amaç buydu! Çözüm sürecine olan Türk desteğinin yüzde 80'ler gibi rekor bir seviyeye çıktığı, bebek katili olarak anılan Öcalan'ın barışın önemli bir aktörü haline geldiği bir dönemde ne hazindir ki çözüm süreci bilinçli ve kasıtlı olarak Kürtlerin içinden bir kesimle bertaraf edildi. PKK, ihanetin büyüğünü Kürtlere yaptı anlayacağınız. Oysa bu tarihi fırsatı Kürtler lehine çevirebilirlerdi.2-3 tane çapsız ABD istihbaratçısıyla yedikleri yemekten aldıkları cesaretle imparatorluk bakiyesi bir ülkeyle kafa bulmak ve diklenmek yerine tüm tuzakları boşa çıkartabilir liderleri Öcalan'ın dediği gibi Türklerle birlikte Ortadoğu'nun demokratik ortak evini inşa edebilirlerdi. Hangi aklı başında bir Kürt ve Türk buna itiraz edebilirdi ki! Bırakınız özeleştiri yapmayı buna rağmen her gün kalleşçe insanları öldürüyor ve de açıkça üstleniyor. Üstelik suçu Erdoğan'a atarak bundan hala bir menfaat temin etme yolundalar... Ben bu kadar basiretsiz, beceriksiz, ufuksuz, Kürtleri heba eden bir anlayış görmedim!
Hükümetin savaş kararı aldığına dair üretilen tüm algı operasyonları bugüne kadar üretilen yalan-yanlış algı operasyonları gibi boş ve geçersiz. 90'lı yıllara geri dönüldüğüne dair söylenenlere de katılmadığımı ifade edebilirim. Çünkü ortada ne 90'lı yılların devleti var ne de örgütü. Ne o dönemin refleksiyle hareket eden bir devlet var ne de çatışmak için elinde tek bir gerekçe olan bir örgüt var. Bilakis Türkiye hem içeride hem de dışarıda kendine ayak bağı olan ve sürekli küresel baronların taleplerini yerine getiren derin yapılardan arınıyor. Bu yeni Türkiye'nin selameti, barışı, huzuru ve ikbali için elzem. Bu vakitten sonra ne Doğan medya zihniyetinin, ne de paralel yapının destek ve algı yönetimlerinin bir geçerliliği vardır. He şey açık ve net ortadadır.Gladyo düzeni ve içerideki uzantıları bu ülkede 60 yıldır aynı tezgahı planlıyor. Önce öldür sonra suçu diğerinin üstüne yık sonra bu ölümler üzerinden tarafları kışkırtarak derin bir çatışma ortamı oluştur. İyi de artık bunu kimse yemiyor ki! Türkiye'nin ne denli ciddi ve kararlı olduğunu daha yeni idrak ettiler. Sponsorları da bir hayli endişeli! Bu durumda HDP yönetimi çözüm süreci kaldığı yerden devam etmeli diyor! Evet, etmeli. Lakin PKK'nın silahları ebediyen gömmesi kaydıylau2026 Var mı böyle bir talebiniz?
@sivildemokrat
[email protected]